Son dönemde ismi Ali Babacan’ın kuracağı parti ile anılan Başbakan Eski Yardımcısı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Eski Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer dönem dönem bir araya geldiği gurubu ile Güzelyalı Tusan Otel’de bir araya geldi. Ersümer yaptığı açıklamada, “Ali Babacan ile görüştüğüm ve temas halinde olduğum konusundaki haberler gerçek dışıdır“ dedi.
Toplantıya Anavatan Partisi eski il başkanlarından İsmet Muhtaroğlu ve Yaşar Demircan, Anavatan Partisi eski ilçe başkanlarından Ahmet Koyuncu, Ceyhan Şener, Hikmet Taş M.Naci Tülek, Aleaddin Ceyhan , Ahmet Çakıroğlu, Şenol Çakıroğulları, Ahmet Şefik Şenyürek, Aleaddin Tuncay, Renan Özel , Anavatan Partisi Eski belediye başkanlarından Kasım Akın, Adnan Öztürk, Münir Karabacak, Ekrem Demirarslan, Halil Özkan, Mustafa Özkan, Ahmet Kıyar, Anavatan Partisi Eski belde başkanları Niyazi Baştimur, Vedat Soydaş, Mehmet Kaya katıldı. Toplantının basına kapalı olan kısmının ardından Ersümer basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Ersümer, “Ali Babacan ile görüştüğüm ve temas halinde olduğum konusundaki haberler gerçek dışıdır. Bugün burada eski partililerimizle, beraber yol yürüdüğümüz arkadaşlarımızla bir araya geldik. Son siyasi gelişmeleri değerlendirdik. Bu toplantının tek gündemi vardı aslında. Son günlerde ismin pazı siyasi partiler ile anılıyordu ve bu yönde haberler yapılıyordu. Toplantıda böyle bir durumun söz konusu olmadığını arkadaşlarımızla paylaştım. Hatta bunu paylaştıktan sonra bile “yok demi böyle bir şey “ diye ısrarla soran arkadaşlarımızda oldu. Böyle bir şey olmadığını bu toplantıda arkadaşlarımız ile yüz yüze konuşarak anlattım. Toplantıda tüm arkadaşlarımız kendi yöreleri ile ilgili, hem ekonomik konuları, hem siyasi konuları değerlendirdiler. Arkadaşlarımız ilçelerinde, beldelerinde ve köylerinde yeni kurulan partilere vatandaşların nasıl baktığını değerlendirdiler. Netice itibarı ile iyi bir görüş alışverişi imkanı bulduk” dedi.
“Ali Babacan ile hiç görüşmedim”
Ersümer toplantıyı değerlendirmesinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. “Ali Babacan ile görüşme yaptınız mı, herhangi bir temasınız oldu mu?” sorusuna ise Ersümer, “Ali Babacan ile ilgili hiçbir temasım olmadı. Hayatımda kendisini televizyonda ve gazetede çıkan resimlerinden başka görmüşlüğüm yok” dedi. Ocak ayında kurulacağı konuşulan Ali Babacan’ın partisi konusunda Ankara’da da birçok şeyin merak edildiğinin altını çizen Ersümer, “Ali Babacan’ın partisinde kimler var diye merak ediliyor, bazı televizyonların Babacan’ın televizyonları olduğu söyleniyor. İnternet sitelerindeki bazı değerlendirmelerin Babacan’ın partisi adına yapıldığı konuşuluyor. Genelde kamuoyuna yansıyan benim de itibar ettiğim durum parti programının yazılmaya devam edildiği, parti tüzüğü ile ilgili çalışmanın devam ettiği. Tabii birileri ile görüşülüyor, birileri onlarla görüşmeye gidiyor. Netice itibarı ile kurulma aşamasında olan bir parti görüntüsü var. Davutoğlu daha hızlı davrandı partisini kurdu. Çalışmalara başladılar. Ben daha öncede söyledim kurulan her siyasi parti demokrasimiz için bir nefestir söyle de bir gerçek var mevcut siyasi partilerden memnun olunsa zaten bu yeni partiler kurulmaz. Yeni siyasi partiler bir ihtiyaca cevap veriyorlar. Bu partilerin kurulması ile ilgili talepler var. Bakıyorsunuz yeni parti kurulmasını isteyenler kimler diye bakıyorsunuz, mevcut partilerin üyeleri daha fazla istiyor bu partilerin kurulmasını. Siyasetin kendi kurallarına göre yürütülmesini önemsiyorum” dedi.
“Ülkemize yabancı yatırımcı gelmek istemiyor “
“Demokratik toplum ile ilgili yapılan değerlendirmelere bakarsanız Frida Haus İnternational diye bir uluslararası kuruluş var Türkiye’yi şu anda yönetenlerin, İnsan Hakları Endeksi, Demokrasi Endeksi, Özgür Basın Endeksi, yani Türkiye’nin neresine bakarsanız bakın özellikle 2006’dan sonra çok gerilere düşmüşüz” diyen Ersümer, “Ekonomist Dergisinin değerlendirmesi var, özgür ülkeler işte demokrasi ile idare edilen ülkeler, otokrasi ile idare edilen ülkeler . Türkiye’ yi Hibrit ülkeler pozisyonuna koymuşlar yani otokrasi artı demokrasi bu şekilde değerlendirmeler var. Ben bunlara baktığım zaman Türkiye’ye neden doğrudan yatırım gelmiyor bunu da görüyorsunuz. Yani Hukukun tartışıldığı, Demokrasinin tartışıldığı, İnsan Haklarının tartışıldığı, Yargının tartışıldığı ortama tabiî ki yabancı yatırımcı gelmek istemiyor. Ben hep söylemişimdir ekonomik olaylar ile siyasi olayları siz birbirinden ayıramazsınız. Türk Ekonomisine de baktığımızda iyi olduğunu söylememiz mümkün değil. Gelir dağılımında en geriye düşmüş ülkelerden biri Türkiye olduğu gibi işsizlikte de dünya rekoruna ulaşmış , yüzde 27 genç işsiz nüfuza ulaşmış, yanı 3 gencimizden biri işsiz. Bu verilere göre baktığımız zaman ekonomide de yaşanan sıkıntıları görüyoruz. Bugün burada arkadaşlarımız dinledik millet artık borçlarını ödemek için tarlalarını satıyor. Çiftçi borcunu ödemek için evini satıyor, anca döndürüyor çarkını arkadaşlarımız anlatıyor. Zamlar zaten yağmur gibi. Dört gözle bekliyoruz mazottaki ÖTV’ nin kaldırılmasını. Bununla çiftçiye ucuz mazot verilecek bunu bütün siyasi partiler söyledi mevcut iktidar partisi de söyledi ama bir değişiklik yok. Vatandaşta mevcut iktidardan ciddi bir ümitsizlik var. Yeni bir arayış var. Bu yeni arayış nerede noktalanır, hangi siyasi partide olur onu da yaşayarak göreceğiz” şeklinde konuştu.
“İktidar partileri erken seçimi, kazanacakları zaman yaparlar”
Ersümer gazetecilerin erken seçim olur mu? sorusuna da, “Erken seçim, bir iktidarın kendini en başarılı gördüğü anda yapacağı bir hamledir. Bizde zamanında yaptık. Erken seçimler. İyide sonuç alması gerekir. Ancak erken seçim ile ilgili genel kurallar var. Bir kere büyüme oranının yüzde üç ve üzerinde olduğu dönemlerde iktidar partisi genellikle serken seçime gitmek ister. Büyüme hızı yüksek olunca vatandaşın refahı daha yüksek oluyor. Şuanda Dünya Bankası kriterlerine göre ülkemizin büyümesi yüzde bir civarında. Sayın ekonomi bakanımız bu rakamı üçlere dörtlere hatta 2020 sonunda beşlere çekileceğini söylüyor. Eğer 2020 sonunda büyüme hızı beşlere çıkacak ise ve o manada bir refah oluşacak ise o zaman bir erken seçim düşünülebilir hükümet. Birde tabi yeni kurulan partilerin seçime giremeyecekleri bir ortamda bu seçimi yapması daha doğru olacak diyenler de var. Ama siyasi partilerde onun çaresini burdular. Birbirlerine borç milletvekili veriyorlar böylelikle her partinin seçime girmesi sağlanıyor. Onun için ben bu konuyu çok önemsemiyorum. İktidar partisi genelde erken seçimi kazanacakları zaman yaparlar. Şu anda erken seçim şartları iktidar partisi tarafından pek elverişli gözükmüyor. İç siyasete bakıyoruz bunları görüyoruz dış siyasete bakıyoruz sıkıntıları hep beraber görüyoruz. Bu işlerde en önemli etken ekonomidir. Vatandaşın tenceresinde kaynayan yada kaynamayan aşıdır, evinde işsiz çocuğunun olup olmaması, maaşın yetip yetmemesidir. Onun için mevcut durum iktidar partisi acısından pekiyi gözükmüyor” dedi.
“İMF İLE GÖRÜŞMÜYORUZ” DEMENİN BİZE FATURASI 431 MİLYAR TL
Konuşmanın devamında ise Ersümer, “İMF ile neden görüşür iktidarlar? kendilerine kaynak yaratmak için görüşürler. Şimdi geçen yıl Türkiye tarafından ödenen faiz bu sene yüzde 35 artmış. Türkiye’ nin Yurtdışına ödediği faiz miktarı 431 Milyar TL olmuş. Belki bu borç IMF’den alınmış olsa, daha iyi şartlarda alınabilirdi. Bu kadar büyük faizlerde ödenmiş olmazdı. Yani ben İMF’ den borç almayacağım, ben İMF’nin kapısını çalmaya gitmedim demek için katlandığımız maliyet bana göre 431 Milyar TL, ve geçen yıl artan yüzde 35 artan faizdir.
Hükümetlerin bir bütçe disiplinleri vardır, bir gelirleri, bir giderleri olur. Şuana kadar mevcut hükümetin 65 Milyar dolar özelleştirmeden bir geliri oldu. Ciddi bir gelir bu. Özelleştirme gelirlerini mevzuat gereği, tekrar yatırıma döndürmeleri gerekirken yatırıma dönüşmediler. Özelleştirme gelirlerini yatırıma döndürmüş olsalar, beklenen işsizlik yüzde on ikilerde olmazdı. Başka ne geliri var hükümetlerin vergi gelirleri var. 100 TL’lik vergi alınabilmesi için 46 TL masraf yapıyor hükümet. Bu vergi gelirleri de sabit bir gelir. Önümüzdeki yıl ne kadar vergi toplayacağınızı bile biliyorsunuz. Şimdi bütün bu gelirler varlık fonunda toplandı, varlık fonundan harcanıyor. Mevcut hükümetin ortaya koyduğu ekonomik tedbirler ile bu işin yürüyemeyeceği, bir denk bütçenin yapılamayacağı, cari açığın kapatılamayacağı, işsizliğin düşürülemeyeceği ortaya çıktı ve Türkiye’nin iş çok zor. Esas sıkıntı şurada biz de 2001 senesinde bir ekonomik krizin içine düştük. Üç parti derlendik toparlandık. Dedik ki bir kriz yaşıyoruz. Önce krizin olduğunu kabullendik. Ekonomik darlıkları gördük. Biz bu sıkıntıdan en hızlı en az hasarla nasıl çıkabiliriz bunun arayışı içinde olduk. O gün için ekonomiyi toparlamak için kemal Dervişi getirdik. Kemal derviş geldi ekonomik tedbirler alındı. Ve alınan tedbirleri harfi harfine uyguladık. Türkiye’nin bankacılık sistemi değişti. Türkiye’ye bütçe disiplini geldi. Türkiye’ nin kara delikleri kapatıldı. Ekonomi hızla bir şekilde 2002 Kasım ayına geldiğimizde artık düzelmiş düzgün bir ekonomi idi. Ve o zaman belirlenen o ekonomik disiplinleri AKP iktidarı devam ettirdi. Türkiye düzlüğe çıktı. Enflasyonu düştü, cari açığı düştü, gelirler arttı, üretime yönelik bir ekonomik modeli sürdürülüyordu. Sonra ne olduysa oldu. 2008’de kriz oluyordu, geliyordu, teyet geçtiydi falan derken bu günlere geldik” dedi.
“Yap işlet modeli yatırımlara yüksek hazine garantisi verilmesi yanlış bir tutum “
“Bugün Türk ekonomisinin düzlüğe çıkarılabilmesi için üretim şart. Üretim yapılabilecek imkanlar sağlanması lazım” diyen Ersümer, “Ama biz hala kanal İstanbul projesi nasıl yapabilirizin peşinde geziyoruz. Bu Türkiye’nin gerçekleri ile şu anda içinde bulunduğu ekonomik gerçekler ile taban tabana zıttır. Türkiye’nin şu an böyle bir imkanı yok. Benimde bakanlığın döneminde çok başarılı bir şekilde uyguladığım yap işlet Devrek modeli ile iktidarın yaptığı yatırımlara bakıyorsunuz, müteahhid firmaya verilen geçiş güvencesi dolmayınca hazineden yapılan ödemeler, Nerede Osman Gazi Köprüsünde, işte 3. Köprüyü yapan müteahhit firmaya yapılan ödemeler neden yapılıyor, çünkü verilen geçiş sayısı sağlanmıyor. Demek ki bu yatırımları yapmak doğrudur ama yerinde zamanında ihtiyacı karşılayacak şekilde yapılmalıdır. Şartlarını da gerçekten hepimizin içine sinebilecek, kabul edilebilecek şekilde yapmak lazım. Şimdi Çanakkale köprüsü yapılıyor. Hepimiz için guru meselesi. Şu anda hesaplanan geçiş ücretine baktığımızda insanın gözü yerinden oynuyor. Umarım geçiş sayısı tutturulur da bütün milletin cebinden o geçiş garantisi verilen müteahhit firmaya para ödenmez. Ben bizimle şimdiki iktidarı kıyaslamak için söylüyorum. Kanal İstanbul’ u yap işlet sistemiyle yapacak iktidar. Bu gerekli ise bu proje yapılır. Ve iyide sonuç alınır. Herkeste mutlu olur. Ama ben hiçbir yatırımı küçümsemek için söyleyemem, çünkü bizim işimiz bu ömrümüz bir fazla yatırımı nasıl yaparız diye geçti. Bu durumlar rahatsız edici. Kimse o yatırım neden yapıldı demiyor, yapılış seklini ve geri ödemesini tartışıyor” dedi.
Ogün İnal