Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ)Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Telat Koç Çanakkale Kent Konseyi, sosyal medya hesabından canlı yayınladığı ‘Konuşuyorum’ programında kuraklık konusunu anlattı. Koç, “Atikhisar Barajı’nın su seviyesinin kritik noktalara gelmesinin ardından şu anda alınan tedbirlerin yanı sıra, gelecek için planlamaların yapılması gerektiğini, bunun da bilimsel verilere dayandırılması gerektiğini söyledi.
ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Telat Koç, öncelikle kuraklık kavramının iklim değişikliği ile olan ilişkisini açıkladı. Koç, “İklim değişikliği dediğimiz süreç, dünyanın ısınması, daha doğrusu atmosferin ısınması. Atmosfer ısındıkça, dünyanın yüzeyinden, su kütlelerinden, denizlerden, okyanuslardan bütün su kütlelerinden buharlaşan su artıyor ve atmosferdeki su buharı miktarı artıyor. Aslında bu bir çelişki, çünkü atmosferdeki su miktarı artıyorsa yağış da artıyor. Ama en önemli kısım yağışın alana dağılışı farklılaşıyor. Dünyanın bazı kısımları alması gerekenden daha az yağış alıyor, bazı kısımları alması gerekenden daha fazla alıyor. Aslında iki tarafta da yeni duruma uyum sorunu ortaya çıkıyor. Yaşadığımız Çanakkale çevresinde yağış azalınca kuraklık dediğimiz konu gündeme geliyor ama bu sefer de Karadeniz kıyısında daha fazla yağış alıyor ve su baskınları yaşanıyor. İklim değişikliğinin boyutu bu ve bu boyutuyla baktığımızda Çanakkale’ye konumundan kaynaklanan bir ortalamadan daha az yağış düşmesi söz konusu” ifadelerini kullandı.
“ATİKHİSAR BARAJI’NDAN SU SAĞLAYAN 150 BİN KİŞİ VAR”
Koç, “Çanakkale’nin su kaynakları ile konuya yalnızca Atikhisar Barajı’ndan baktığımızda çok kısa bakılmış olur. Dünyada ve Türkiye’de esas kuraklık normalde olması gereken yaşamı planlarken bilimsel veriden hareketle planlanması normalinden uzaklaşılıp, bilimsel veriden hareketle yaşamın planlanmaması. Bilimsel veriler doğrultusunda uzun sürekli kaynağı planlamadığınızda o zaman kaynaktaki değişmeler sorun olarak yansıyor. Çanakkale’de şunu düşünelim; şu anda Atikhisar Barajı’ndan su sağlayan 150 bin kişi var. Bu 50 bin kişi olsa bunu konuşmayacağız” dedi.
“ATİKHİSAR’I DÜŞÜNÜRKEN AĞI DAĞI’NI, KAZDAĞI’NI BU SİSTEMİ BİRLİKTE DÜŞÜNMEK GEREKİYOR”
Atikhisar Barajı Çanakkale’nin tek su kaynağı olduğunu söyleyen Koç, alınması gereken tedbirler kapsamında, “Tanıdığınız, anladığınız şeyi yönetebilirsiniz. Atikhisar Barajı ile ilgili elimizde hangi bilimsel çalışmalar var diye bir bakmak lazım. Çünkü bunlar bizim zeminimiz olacak. Sonra Atikhisar Barajı ile ilgili çalışmalar dışında neye ihtiyacımız var tespit edip hemen başlamamız lazım. Su kaynaklarının genel eğilimi ile ilgili bölgesel projeksiyonlar yapılıyor, 50 yıl sonra ne olacağı ile ilgili bilimsel öngörüler var. Bunun Atikhisar Barajı’na yansıyan kısmı ne olacak, onun üzerinde çalışmalar yapmamız lazım. Özellikle bu projeksiyonları hazırladıktan sonra hem Atikhisar Barajı’nda yaşayanlarla hem de bu suyu kullananlarla birlikte bu suyu nasıl yönetiriz diye planlama yapmak lazım. Çünkü Atikhisar Barajı havzası su depolama alanından ibaret değil, aynı zamanda bütün o havzadaki her hareket o baraja yansıyor. O halde ilk önce bu bilinci vermek lazım. Planlama sürecinde kişilerin bu sürecin içinde olması lazım. O süreçte de mutlaka beraber karar vermek gerekiyor. Şu var ki Atikhisar Barajı’nın kuraklık sorunu olmasa dahi Çanakkale’deki nüfus gelişimi bu şekilde artarak devam ettiğine göre yetmeyeceği belli. O halde alternatif su kaynakları ile ilgili çalışmalar yapmak lazım. Atikhisar’ı düşünürken Ağı Dağı’nı, Kazdağı’nı bu sistemi birlikte düşünmek gerekiyor” diye anlattı.
“BENİM KAYGIM BİRKAÇ GÜN YAĞMURLU GEÇTİĞİNDE BU KONUNUN UNUTULMASI”
“Zaman zaman önerdiğim bir şey vardır. Atikhisar Baraj Havzası’nda yaşayan kişilerin bu su kaynağını korumasını istiyoruz. Bu su kaynağından o yararlanmıyor, Çanakkale yararlanıyor ama o su kaynağından elde edilen gelirden o baraj havzasında yaşayan insanların sorununu çözmek için kaynak aktarmak lazım. O zaman, orada yaşayan insanlar su kaynağına sahip çıkar” diyen Koç, “Yasaklarla, kurallarla bir kaynağı koruyamazsınız. Ama o havzayı bilimse olarak bütün ayrıntısı ile bilip, ilgili taraflarla planladığınızda Atikhisar Barajı’ndan en verimli yararlanma şansımız var. Benim kaygım, bunu yaşıyoruz ve gerçekten su kaynakları bizim için önemli ama birkaç gün yağmurlu geçtiğinde bu konunun unutulması. Toplumların geneli için söylüyorum. Bu işi takip eden hem gönüllü hem bilimsel hem de sorumlu yapılar oluşturmak lazım. Şu anda belediye çalışmalar yapıyor, önlemler alıyorlar. Şu aşamada başka yapılabilecek bir şey yok. Ama uzun soluklu bakıldığında ellerinin altında onların karar vermesine altyapı oluşturacak bir sürü bilimsel çalışma olması lazım” diye belirtti.
“GÖNÜLLÜ ÇALIŞABİLECEK ÇOK İNSAN VAR”
Koç, Atikhisar Barajı’nın aynı zamanda sulama barajı olduğunu da söyleyerek, “Bu süreçte mecburen sulama amaçlı kullanımına ara verildi mecburen. Ama sulama barajı aynı zamanda. Bu su kaynaklarını uzun soluklu planlama konusunda oturup kafa yormak gerekiyor. Devlet Su İşleri’nin birikimlerinden yararlanmak gerekiyor. Uygulamaya taşımak gerekiyor. Türkiye’de en temel eksik, bilimsel veri ile uygulama bağını güçlendirmek. Çanakkale’nin bir başka şansı, emekli kitlesi çok ve bu insanlar çok birikimli. Oralarda gönüllü çalışabilecek çok insan var. Zaten siz engellesiniz bile oralara sahip çıkıyor o insanlar. O kanalı oluşturup, su kaynaklarına sahip çıkılmasını iyi değerlendirmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
“ŞU ANKİ SORUN GEÇMİŞİN BİR BİRİKİMİ”
“Nüfusumuz hızla büyüyor. Uzun solukta ne kadar tedbir alsak, hele Boğaz Köprüsü yapıldıktan sonra Atikhisar Barajı kesinlikle yetmeyecek, var olanı en verimli nasıl kullanırız kısmı ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var” diyen Prof. Dr. Telat Koç, “Gelecekte bir başka boyutu; yerleşmenin yeri kaynaklı, su tüketimi miktarı kaynaklı ya da sulama tesislerinin özellikleri kaynaklı şöyle olsa böyle olsa diyoruz ama bundan sonraki yerleşecek yapıya şunu diyebilsek; buraya yerleşmek istiyorsun ama şu alanlara yerleşebilirsin. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde herkes istediği yere ev yapar diye bir şey yok. En büyük yasal olarak korunan yerlerden birisi de sulama alanlarıdır ama orayı da mahvediyorlar. Bu boyutları ile düşünmek zorundayız. Zaten şu noktada kısa vadede alınması gereken önlemler ile ilgili belediyeden güzel önlemler açıklandı. Bilim geçmiş birikimden hareketi sentez edip gelecekle ilgili veri oluşturmak demektir. Şu anki sorun geçmişin bir birikimi. Bundan ders alır ve gelecekte şöyle çözülmeli. Bu yaşam tarzının Çanakkale’de hayata geçirilmesi gerekiyor. Çanakkale bu anlamda pek çok uygulaması ile örnek olmuş bir kent. Onun için bu tip uygulamalarla insan yaşadığı coğrafya ile uyumlu nasıl yaşayabilirim örneğini göstermesi gerekiyor Çanakkale’nin” ifadelerini kullandı.
“ÇANAKKALE’NİN EN ÖNEMLİ AVANTAJI, HALA GERİ DÖNÜLEBİLECEK BİR NOKTADA”
Koç, 2004 yılında Kent Konseyi’nin yaptığı Çanakkale Kentinin 500 yıllık süreçteki gelişimi ile ilgili çalışmadan örnek vererek, “Çanakkale’nin en önemli avantajı diye ifade etmiştik, hala geri dönülebilecek bir noktada. İstanbul’da ne kadar önlem alırsanız alın, olay kontrolden çıkmış durumda. Ama tam şu noktada valilik ve belediyeye iş düşer, bir irade ortaya konulması gerekiyor. Bu su kaynakları için, tarım alanlarının korunması için, kıyıların korunması için, olası deniz seviyesinin dikkate alınması için, hepsi birbiri ile bağlantılı. Biz Çanakkale’de stratejik planında, Atikhisar Barajı’ndan su kaynakları yetmediğinde genelde yeraltı suyu düşünülüyor ama yeraltı suyu da havzadan doğru gelen yağışla beslenmezse, yeraltı suyuna zaten şu anda kontrolsüz şekilde bir baskı var, neredeyse her binanın bir kuyusu var kontrolsüz şekilde, bir de belediye oradan su almaya kalkarsa deniz suyu oralara yapının içinden doğru sokulacak ve bir süre sonra oradan tuzlu su çekilecek. Bütün bunların planlanması gerekiyor” dedi. Atikhisar Barajı’nda her özelliğini bilecek çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Koç, şunları belirtti: “Barajın özelliğini, eğimini, akışa girecek suyu, sızma miktarını öğrenerek, ilk önce o altlığı oluşturmamız gerekiyor. Bilimsel iyi bir altlık oluşturmamız lazım. Bunu oluştururken, Atikhisar Barajı’nda yaşayan her kişiyle konuşmamız gerekiyor. Buradan hareketle su kaynağını tanıyıp planlamamız gerekiyor. Planlama noktasındaysa devamlı seviyesini takip etmek, su kalitesini takip etmek ve bu yönetim sistemini oluşturduktan sonra da gelecek ile ilgili planlamalar yapmak gerekiyor. Daha sağlıklı kararlar vermek gerekiyor. Bunu da adım adım uygulamaya taşımak gerekiyor. Kent yaşayan bir organizma. Beton binaların bir ömrü var en fazla 50 yıl. Eski binanın birden dönüşmesi mümkün değil ama yeni yapılacak binaların şu standartları olmalı denilebilir.”
Hasan Sami Er