Küresel Koronavirüs (Covid-19) salgını hayatın diğer alanlarında olduğu gibi eğitim alanını da derinden etkiledi.
Dünyada hemen hemen tüm ülkeler virüsün yayılım hızını azaltmak için hareketli nüfus olan çocuklar ve gençlerin eğitimine ara verdi uzaktan online eğitime geçti. Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Güven Coronavirus tedbirlerinden dolayı öğrencilerin öğrenme süreçlerinin kesintiye uğramasının önüne geçmek için atılan adımları, izlenilen strateji ve uzaktan eğitimden alınan verimi İşte Çanakkale Gazetesi’ne değerlendirdi.
Pandemi ile birlikte alışkanlıkların değiştiğini kaydeden Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Güven, “Dünya Sağlık Örgütü’nün Pandemi olarak kabul etmesiyle birlikte hayatta birçok şeyin değiştiğini fark ettik. Pandemi diyebiliriz ki, toplum olarak bazı şeylerin farkına varmamızı sağladı. Çözüm konusunda öncelikli 2021 yılını daha iyi bir pozisyona getirebileceğini umut ediyorum” dedi.
“Öğretimsel sürece geldiğimiz zaman üniversitede de yüz yüze eğitim esas, yüz yüze eğitime dayalı hele mesleki beceri kazanmak dediğimiz bir boyut söz konusu eğitim fakültesinde tıp fakültesinde doktor yetiştiriyorsunuz bunların sahada olması gerekiyor” diyen Güven, “Sahada olmayan meslekler eksik gibi gözükür. Bu süreç içerisinde ve daha öncesinde bizim üzerine çalıştığımız ters yüz eğitim vardır, bunu özel öğretim kurumları daha çok fark ettiler, derse hazırlık noktasında, web desteğinin kullanılması hep öneriliyordu. Ama bu geldiğimiz noktada bu zorunlu bir hale geldi. Anladık ki eğitim öğretim camiası istenilen düzeyde bu hazırlığı yapamamış ama bizi üniversitemiz bu konularda en hızlılardan ilk beş üniversite içerisine girdi. Bu sebeple tebrik etmek gerekir uzaktan eğitim sistemi başındaki arkadaşları ve rektörlüğümüzü. Kısa bir süre içerisinde anlaşmalar hemen gerçekleşti, yazılımlarımız hazırdı, öğretimiz üyelerimiz ile de üniversitemizde en kısa sürede uzaktan eğitime geçen üniversitelerden birisi olduk. Derse katılım oranları başlangıç itibariyle istenilen düzeyde değildi. Neden katılımcıların aynı şekilde sahip oldukları imkanlar bunla ilgiliydi yine ulaştırma bakanlığının bu konuda çabaları katkı sağladı. Kotoların arttırılması olsun, GSM operetörlerinin bu konuda destekleri olsun EBA desteği sağladı internet anlamında, üniversite öğrencilerine ek paketler verildi. Derslerine girmeleri anlamında, ancak geldiğimiz nokta şunu gösteriyor sanal ortam gerçek ortama benzemediğinden aynı ortamda bulunma oluşmadığından yeterli verim alınmadı. Pandemi’de öğretimsel süreçte neler değişti derseniz, günlük rutinden sürekli evde olan bir odada ders yapmaya çalışan bir genç, bir kardeş varsa başka odada ve evin temizliğin yemeğin yapıldığı bir ortam gürültü ses ve internetin bazen çok kişinin girmesi ile sıkıntı yaşatabiliyordu. Ama bunların çoğu kısa sürede çözüldü. Ama elbette katılım yeterince değildi, olmadı. Bu katılım sayılarındaki etkinin azlığı ve öğretimsel düşüşün, nedeni ne derseniz? Edgar Dale, bahsetmek gerekir, 1950’lerde ortaya koyduğu yaşantı konisinde o zaman internet filan yok. 1950’lerde bizim ülkemize geçişi 1990-2000’li yıllarından sonra gelişiyor. İlgi duyulan bir alan aslında hem gençlerin hem çocuk yaştaki bireylerin teknolojiye olan ilgileri telefonla oyunla çok yakından, telefonla sosyal medya ile yakınlık olan bireyler neden öğretimsel süreçte verimlilik alamadığını söylüyor, işte bunu iyi araştırmak gerekiyor. Bunlardan bir tanesi sunumun etkisidir. Hedefe yönelik sunumlarda iyi planlama şarttır. Bu anlamda çaba önemli gözüküyor, öğretmenin öğretim üyesinin çabası önemli gözüküyor. Kamerada açılması boyutuyla ilgilide konuşuluyor. Tabi bu sahip olduğunuz donanımla ilgili ama açılmasından yana olduğumu ifade etmek isterim. Hele hele bir derse ilişkin göz temasına önemsendiği bir süreçte adaylarla bu kamera boyutuyla etkileşim artıyor. Edgar Dale’nin Yaşantı Konisine göre öğrendiklerimizin yüzde 83’ünün gözlerimiz yardımı ile yüzde 13’ünü işitme sağlıyor, yüzde 3.5 koklama yüzde 1.5’un dokunma yüzde 1’in tatma ile olduğunu yani 5 duyu organıyla hitap eden öğretimsel sürecin önemini ta 1950’de önemini ortaya koyuyor” dedi.
İbrahim Akın Kazancı