Gündem

'27 Mayıs Darbesi’nin en acımasız yönü Yassıada yargılamalarıdır'

Boğaz Medya bünyesinde bulunan Boğaz TV’de yeni yayın formatında canlı yayınlar devam ediyor.

Boğaz Medya bünyesinde bulunan Boğaz TV’de yeni yayın formatında canlı yayınlar devam ediyor. Boğaz TV’nin yeni yayın formatında canlı yayın konuklarının ağırlandığı Güncel Programının konuğu Gazeteci Yazar Bünyamin Nami Tonka oldu. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesini değerlendiren Tonka Türk demokrasisi için kara bir leke olan 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin neden yapıldığını ve sonuçlarını anlattı. Tonka Adnan Menderes başta olmak üzere yargılamalar sonucu yapılan idamlarında, “Darbenin bir nedeninin o neden ile ilişkilendirilen suçluların olması gerekiyordu. Darbe sonunda yapılan yargılamalarda bu nedenle idam kararları verilerek uygulandı” dedi.

“ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞTE DEMOKRAT PARTİ İLE İKTİDAR DEĞİŞİYOR”
Boğaz TV ekranlarında yeni yayın formatında canlı olarak yayınlanan Güncel Programına konuk olan Gazeteci Yazar Bünyamin Nami Tonka 27 Mayıs 1960 Darbesinin öncesini ve sonrasını değerlendirdi. Tonka değerlendirmesinde, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkması ve son olarak da Ankara’ya girmesi ile başlayan bir demokratikleşme süreci var. Mustafa Kemal’in en büyük özelliği meclise dayalı bir irade oluşturması. Bu dönem içerisinde bir milletvekili seçimi yapılıyor. 16 Mart 1920’ de İstanbul’dan meclis açılıyor. Ama bu meclisi İngiliz güçleri basıyor. Bu baskın sonrasında bir çok milletvekilini tutukluyorlar. Bu baskından kaçabilen milletvekillerini de Mustafa Kemal Atatürk “Ankara’ya gelin” mesajı ulaştırıyor. Milletvekili olmayan illere “sizler de delegelerinizi göndertin. Ve tabii 23 Nisan 1920’de biz ilk meclisi açıyoruz ve parlamenter sistem diyebileceğimiz sistem başlıyor. Sonra serbest fırka meselesi, Lozan Antlaşmasından sonra Cumhuriyeti ilan ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi varlığını bu süreçte devam ettiriyor. Bu süreçte hemen Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kuruyoruz. Fakat bunların her birinde yenileşme hareketini engelleyecekler diye bunların hepsi ortadan kaldırıyor. Biz 2. Dünya savaşı sonrasında batı demokrasilerine uygun olması için “ Batı bize dedi ki “Sizde demokrasi yok tek parti, onun için bir parti daha kurmanızda fayda var” dedi. Bu arada daha liberal düşünce içerisinde bulunan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köklü gibi o dönemin aydınları 1946’da demokrat partiyi kuruyorlar. İlk seçimlere giriyorlar bu seçimde oy verme sitemi çok gariptir, açık oylama gizli sayım şeklinde yapılıyor. Bu durum çok eleştirildi tabii. 1950 seçimlerinde bu sefer gizli oy açık sayım yapılıyor. Bu seçim sponrasında Demokrat Parti ezici bir çoğunluk ile 14 Mayıs 1950 yılında seçimi kazandı ve tüm ülkede çok partili hayatta iktidar değişikliği gerçekleşmiş oldu. 1954 ve 1957 seçimlerinde yine demokrat Parti kazandı” dedi.

“DEMOKRAT PARTİDEN RAHATSIZ OLAN ORDUDAN 27 MAYIS 1960’TA DARDE GELİYOR”
Tonka, değerlendirmesinin devamında yaptığı açıklamada,  “Bu arada Demokrat Parti uygulamalarından rahatsız olan ordunun bir kısmı Cumhuriyet Halk Partisi de bu durumu kaşıyarak ki bu durumu o günün belgelerini incelediğimizde böyle bir durum olduğunu görüyoruz. Ve bu durumların sonucunda ordudaki bir grup, bu gruba için biraz daha genç bir grup diyelim. Binbaşı, Albay ve Yarbay rütbesinde bulunanlar. 27 Mayıs 1960 yılında darbeyi, ihtilali gerçekleştiriyor. Bu darbenin içinde 14’ler dediğimiz bir grup daha Milli duruşa sahipler. Yani Milliyetçi bir yapıya sahipler. Bunlar diyorlar ki bu süreçten sonra direk bir seçim yapılsa direk CHP iktidara gelecek. Ancak biz milli bir program yapalım. Bu program sonucunda halka çıkalım ve bu program ile CHP ve kurulacak diğer siyasi partiler seçime girsin istiyorlar. Fakat bu yapıldığı takdirde “CHP Direk iktidara gelemez” diye bu sefer Milli Birlik Komitenin içindekiler, diğer komite üyelerine yani 14 ‘lülere darbe yapıyorlar. Bu 14’lüler diye ifade edilen dünyanın çeşitli ülkelerine dağılıyor. Bu Şekilde hareket devam ediyor. Tabi bu darbenin en üzücü olayı ise darbenin ardından yapılan “Yassı Ada” yargılamalarıdır. Yassı Ada yargılamaları ile ilgili belgeleri okuduğumuzda, hakimin kasıtlı olarak lüzumsuz yere yargılamalar yaptığını, gereksiz soruların sorularak psikolojik baskı yapıldığı görülüyor yapılan bu psikolojik baskı sonucunda Çanakkale’de önemli komutanlarından biri olan Nuri Yavuz Paşa 1957 yılında Demokrat partiye katılan Nuri Yavuz Paşa, kendisine yapılan olumsuzluklar sonucunda Yassı Ada’da hastalanarak ölüyor. Böyle bir eziyet içinde Demokrat Partililer yargılanıyor. Yassı Ada Yargılamalarının Hakimi Salim Başol, “Sizi buraya gönderen kuvvet sizin idamınızı istiyor” gibi bir mesaj veriyor. Bunun uygulanmaması için Alparslan Türkeş yeni Delhi’de Milli Birlik Komitesine mektup yazıyor “Yapmayın Asmayın bu Türkiye’nin bir yarası olur “ diye. Ama b ir darbe yapıldı ve bu darbeyi legal hale getirmek için bir suçlunun bulunması gerekiyordu. O dönemde 14-15 kişiyi idama mahkum ediyorlar. Bu arada Celal Bayar’ın da idama mahkum ediyorlar.  Celal Bayar’ın idamını yaş haddinden müebbet hapse çeviriyorlar. Ama maalesef Yassı Ada Yargılamaları sonucunda Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatih Rüştü Zorlu’nun idam edilmesi ile ilgili kararı Milli Birlik Komitesi Kabul ediyor. İnönü’ de bu kararın uygulanması engellemek için gayret serf ettiği söyleniyor. 16 Eylül günü Hasan Polatkan ve Fatih Rüştü Zorlu kamuoyu tepkisine göre de 17 Eylül günüde Adnan Menderesi asıyorlar. Yassı Ada’da onların mezarlarını da gördüm. Çevresi tuğla içle çevrili üç mezar vardı. Daha sonra Rahmetli Turgut Özal tarafından itibarları iade edildi. Bu mezarlar Edirne kapıdaki büyük mezarlığa taşındı. Tüm bu süreci ben gördüm yaşadım. Diğer darbeleri de yaşadım. Kesinlikle darbelerin kötü bir şey olduğunu, darbeyi yapanlarında o dönem içerisinde çok büyük bir güce sahip olduklarını, haksız kazançlar elde ettiklerini, bazı yerlere deyim yerinde ise çöktüklerini de görüyoruz. Bu durumlar kabullenebilir değildir.  Türkiye olarak hep demokrasinin içinde karşılıklı sevgi ve saygı içinde, hoşgörü içinde varlığımızı sürdürmemiz gerekir diye düşünüyorum” dedi.

Ogün İnal