Çocukluğundan itibaren sanata meraklı olan Çiğdem Campigotto, üniversite eğitimini Ege Üniversitesi Seramik ve Cam Teknolojisi bölümünde tamamladı. Daha sonra 12 yıl boyunca İtalya’da çalışan başarılı sanatçı, ardından Türkiye’ye dönerek tercümanlık yapmaya başladı. Bursa’da tanıştığı İtalyan Tiberio Campigotto ile hayatını birleştirdikten sonra mitolojiye olan ilgisi sebebiyle Kuzey Ege’yi araştırmaya başlayan Çiğdem Campigotto, Babakale Köyü’ne gelerek bir ev tuttu ve bir seramik dükkanı açtı. Her sene tüm yaz dönemini Babakale’de geçiren ve seramik eserleri üreten Campigotto, köyü ve köydeki yaşamı çok sevdiğini, burada yaşamaktan dolayı çok mutlu olduğunu dile getirdi.
“Bu kadar küçük bir yerde böyle bir potansiyel ve bu kadar yardım beklemiyordum”
Seramik dükkanının tadilatını ve düzenlenmesini yaparken köylülerden çok destek gördüğünü aktran Çiğdem Campigotto, “Çocukluğumdan beri sanata meraklıydım. Üniversite sürecimde seramik okumaya başladım. Küzey Ege benim ilgimi çekiyordu. Ben Bursalıyım. Türkiye’ye döndüğümden beri eşimle Bursa’da yaşıyoruz. Güneye inmek zor oluyor. Daha çok zaman, daha çok organizasyon istiyor. Mitolojiye de ilgim var. O yüzden Kuzey Ege her zaman benim için ilgi çekici oldu. Assos aklımdaydı. Orada yer bulamadığım bir tatil döneminde Babakale’de bir balıkçı ailenin evini kiraladık. Babakale’yi görünce müthiş etkilendim. Ertesi gün bir yer aldım. Taştan bir ev yapmaya başladım. 4 sene önce de tüm yazı Babakale’de geçirmek, oğlumu Babakale’de büyütmek, kendime de bir uğraş bulmak düşüncesiyle dükkan açtım. Burası eskiden balık ağı yapılan, son derece kötü bir yerdi. 4 sene önce burayı kiraladık. 10 günün içinde boyadık, temizledik, dekore ettik. Bütün köyün yardımı ile yaptık ve burada seramik satma maceramıza başladık. Bu kadar küçük bir yerde böyle bir potansiyel ve bu kadar yardım beklemiyordum. Bu kadar ilgiyi de kesinlikle beklemiyordum. Yaptığım iş bir anlamda bu köye karşı bir gönül borcu” şeklinde konuştu.