Gündem

‘İklimin etkilerine karşı en savunmasızlar desteklenmelidir’

Uluslararası kuruluşlar, iklim ve su krizi nedeniyle ülkelere bir an önce ortak adım atma çağrısında bulundu.

Uluslararası kuruluşlar, iklim ve su krizi nedeniyle ülkelere bir an önce ortak adım atma çağrısında bulundu. Geçtiğimiz pazar günü İngiltere'nin Glasgow kentinde gerçekleşen İklim Zirvesinde iklim krizi susuzluk, artan sıcaklıkların etkisi, enerji tüketiminin dünya üzerine etkileri gibi konular konuşuldu, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu ve TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Murat Türkeş iklim değişikliği konusunda çok önemli konular paylaştı.
 
Dünya Meteoroloji Birliği (WMO) ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), BM Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Uluslararası Tarım Kalkınma Fonu (IFAD), BM Çevre Programı (UNEP), BM Çocuk Fonu (UNICEF), BM Üniversitesi (UNU), BM Avrupa Ekonomik Konseyi (UNECE) ve Küresel Su Ortaklığı (GWP) kuruluşlarının liderleri, iklim değişikliği ve su konusunun önemine değinen ortak bir mektup kaleme aldı. İklim ve zirve öncesi çeşitli yayınlara değerlendirmeler yapan Murat Türkeş önemli konuların altını çizdi. Küresel iklim değişikliğinde en fazla destek olunması gereken ülkelerin mali sıkıntılar yaşayan ülkeler olması gerektiğinin altını çizen Murat Türkeş, ‘’Uluslararası toplum, değişen iklimin etkilerine karşı en savunmasızları (insan, toplum, ülke, sınıf, vb.) gözetmeli ve desteklemelidir. Paris Antlaşması’nın hedef ve yürütme konuları arasında da yer alan, halihazırda iklim değişikliğinden kaynaklanan kayıp ve hasarları önlemek, en aza indirmek ve sürekli ele almak üzere Yeşil İklim Fonu için öngörülenden çok daha fazla eyleme ve finansmana gereksinim vardır. Dünya’nın tüm ülkelerinde, ama özellikle iklim değişikliği etkilenebilirlikleri yüksek ve en yüksek olan gelişmekte olan (ör. Türkiye) ve az gelişmiş ülkelerdeki (ör. Bangladeş, Etiyopya, Maldivler, vb.) erken uyarı (şiddetli hava, şiddetli yağış, fırtınalar, sel, taşkın, kuraklık, sıcak hava dalgası, fırtına kabarması, vb.) sistemlerini, sel ve taşkın koruma ve önleme yapılarını iyileştirmek ve daha fazla can, geçim kaynağı ve doğal yaşam alanı kaybını önlemek için dayanıklı altyapı ve doğa-iklim dostu sürdürülebilir bir tarım inşa etmek için orta ve uzun erimli stratejik planların, hedeflerin ve daha fazla finansmanın uygulamaya konulması gerekiyor’’ şeklinde konuştu.
 
İklim değişikliği konusunda uluslararası çalışmalar Paris anlaşması uygulamalarına değinen Türkeş, ‘’Öncelikle, küresel COVID-19 salgınına ilişkin gözlenen olumsuzlukları, sorunları, eşitsizlikleri, haksızlıkları ve bu boyuttaki bir Pandem’inin en az 2 yıl daha etkili olabilecek olmasını dikkate alarak, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 26. Taraflar Konferansı’nın (COP26) 1-12 Kasım 2021 günlerinde İngiltere’nin Glasgow kentinde gerçekleşecek olmasını, Paris Anlaşması’nın uygulanmasına ilişkin var olan gecikmenin ve dağınıklığın önlenmesi açısından önemli buluyorum.Öte yandan, ülkelerin bu güne değin iklim değişikliği savaşımı (seragazı salımlarının azaltılarak, seragazı yutaklarının/haznelerinin geliştirilerek ve artırılarak iklim değişikliğinin zayıflatılması, etkilerinin en aza indirilmesi ve bu kapsamdaki diğer insan etkinlik ve girişimleri, vb.) açısından Paris Anlaşması’nın hedeflerine yönelik Ulusal Olarak Belirlenen Katkılar’ının (NDC) (Ulusal Niyet Beyanları’nın) ve bunların kuvvetlendirilmesi ve/ya da yeni katkıların sunulması çabalarını hem bilimsel hem de var olan uygulamalar açısından çok yetersiz buluyorum’’ diye ifade etti.
 
Glasgow toplantısında ele alınacak konularını temel başlıklarını paylaşan Türkeş,  COP26 toplantısında tarafların küresel iklim değişikliği savaşımını sürdürmek ve 1.5 derece küresel ısınma hedeflerine bilimin gösterdiği biçimde ulaşılması açısından çözmesi gereken beş ana konu şunlar:

Küresel iklim değişikliği savaşımının finansmanı ve Yeşil İklim Fonu, daha iddialı iklim değişikliği savaşımı, Paris Anlaşması Kurallar Kitabı, Direngenlik, Uyum, Kayıp ve Hasarlar, İklim adaleti ve iklim değişikliği savaşımının adil paylaşımı.

Yukarıdaki ana başlıklar aşağıdaki paragraflarda çok özet bir biçimde tartışılarak, Glasgow sonuçlarının “olumlu” ya da “olumsuz olma” durumlarına göre değerlendirdi. Küresel iklim değişikliği savaşımının finansmanı ve Yeşil İklim Fonu ile  neler yapılabileceğini ifade eden Türkeş, ‘’Paris Anlaşması, BMİDÇS’nin asıl olarak Yeşil İklim Fonunu içeren finansman düzeneğinin Paris Anlaşması’na hizmet edeceğini düzenliyor. Bu çerçevede olmak üzere, iklim güvenli (iklim sistemine zarar vermeyen, olumsuz etkisi olmayan, vb.) ve iklim direngen teknoloji geliştirilmesi ve transferi ile gelişmekte olan ülkelerde kapasite oluşturma konusundaki uluslararası çabalar ve işbirliği de kuvvetlendirilmeli. Bu amaçla Paris Anlaşması altında bir teknoloji çerçevesi oluşturuluyor ve kapasite oluşturma etkinlikleri ve çalışmaları, diğerlerine ek olarak, gelişmekte olan ülke taraflarındaki kapasite kurma eylemleri ve uygun kurumsal anlaşmalar ve işbirlikleri açısından kuvvetlendirilmiş destekler vb. eylem ve düzenekler aracılığıyla kuvvetlendirilecek’’ dedi.

Sözlerine devam eden Türkeş, ‘’Daha iddialı bir iklim değişikliği savaşımı süreci, başta gelişmiş ülkeler ve büyük gelişmekte olan taraf ülkeler için geçerli olmak koşuluyla, NDC’lerin daha iddialı (azimkar) kılınarak kuvvetlendirilmiş olmasının veya daha iddialı yeni NDCl’erin sunulmasının sağlanmasını içermek zorunda. Küresel ısınma hedefleri açısından çok yetersiz NDC’lerini bile gerçekleştirmeyen Paris Anlaşması taraflarının, 2020 sonuna kadar sunmaları gereken güçlendirilmiş yeni ve/ya da ek “azimkar savaşım hedeflerini” ya da “savaşım niyetlerini” küresel salgın nedeniyle COP26 ile birlikte 2021 sonuna, yani Glasgow konferansına ertelenmiş durumda. Bu kapsamda Paris Anlaşması’nın 5+1 yıllık dönemde günümüze değin “insanın iklim sistemi üstündeki olumsuz ve kısa sürede geriye döndürülmesi olanaksız olan etkilerini en aza indirme ya da durdurma” bağlamında neyi başardığını net bir biçimde söylemek, gerçekte olsa olsa çok iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülebilir’’ diye konuştu.
 
 
İbrahim Akın Kazancı