Çanakkale’ye 2016 yılında yerleşerek arkeoloji eğitimine başlayan, 2020 yılında mezun olarak arkeolog olan arkeoloji konusunda makale ve köşe yazıları ile çalışmalarına devam eden ve son olarak ‘Ölümsüzün Aşkı’ kitabını yazan Devrim Demir ile kitabı raflarda yer almaya hazırlanırken röportaj gerçekleştirdik.
Kendinizden bahseder misiniz? Devrim Demir kimdir?
Öncelikle bu röportajı okuyan herkese şimdiden saygılarımı sunuyorum. 1985 kışında Bursa’da, öğretmen bir baba ile ev hanımı annenin üçüncü ve son evladı olarak dünyaya geldim. Babamın öğretmenlik görevi için 1989 yılında geldiğimiz Bandırma’da ilk ve ortaokulu tamamlayarak, radikal Kemalist duygularım sebebiyle ve askerlik aşkıyla 1999 yılında Balıkesir Astsubay Lisesi’ne başladım. Devamında 2003 yılında Konya Personel Okulu’ndan devre üçüncüsü olarak mezun oldum ve kendi isteğimle Biga Askerlik Şubesi’ne atandım. Biga tayini benim için gözümü açtığım ve Çanakkale’yi, Çanakkalelileri tanıdığım yıllardı, 2003 ile 2007 yılları arasında. Çok kıymetli dostluklar edindim. Ardından zorunlu doğu görevi olarak Hakkâri / Şemdinli Askerlik Şubesine ve oradan da 2010 yılında İstanbul Hasdal Tümeni Merkez Şubesinde görev yaparak, çeşitli sebeplerle 2015 yılında malulen emekli oldum. Türkiye’nin yarısından fazlasını gezerek, birçok yerde konaklamanın da etkisiyle, favori şehirlerim olan İzmir ile Çanakkale’den tercih yaparak, bir aksilik olmazsa ömrümü tamamlamaya niyetlendiğim Çanakkale’ye 2016 yılında yerleşerek arkeoloji eğitimime başladım. 2020 yılında mezun olarak, arkeolog olduğumda yaşadığım sevinci tarif edemem.
Emekli bir asker olarak arkeolojiye ilgi nereden aklına geldi? Ne zaman başladı?
Sıra dışı bir çocukluğum oldu Bandırma’da. Daha 7-8 yaşlarında elektronik devreler yapabiliyordum. Hatta yaptığım bir diafonu odamdan mutfağa bağlayarak, ablamlara yemek siparişi veriyordum. Bir keresinde FM verici yaparak alt komşuları dinlemiştim, vericiyi radyoma yönlendirerek. O çocukluk yıllarımda her ne kadar arkeoloji bilimine dahil olmasa da komşu bilimlerin muhteviyatı olarak dinozorlara ve kazılarda keşiflerine merak sardım. Satın aldığım dinozor dergilerini ilkokul 5.sınıfta ciltledim ve hala kitaplığımda anı olarak duruyor. Tarihe ve tarihi olaylara hep meraklı olmamın neticesini alacağımı hiç tahmin etmezdim. Arkeoloji yaşamı anlamaktır, siyaseti bilmektir, insanları analiz etmektir ve antik buluntular bunların vesikasıdır. Kısacası kendimi tanıdığım kadarıyla, bağımsız arkeolog olmasaydım herhalde belediye de zabıta olurdum ya da askerliği bırakmayarak Türkiye’nin herhangi bir yerinde yer alırdım. Arkeolog olmaktan gayet mutluyum ve hatta “keşke lisans eğitimi daha uzun olsaydı da bilgiye gark olsaydık” dediğim oluyor. Bu durumu ilerleyen yıllarda ve kitap çalışmalarımın elverdiği zamanlarda lisansüstü eğitimle devam ettirmeyi düşünüyorum.
Kitabınızdan bahseder misiniz? Nasıl bir çalışma ve neleri içeriyor?
Ölümsüzün Aşkı’nın yani bu kitabın çok enteresan bir başlangıcı var. Yaşanmış gerçekliklerle başladı yazma isteğim, 2017 yılında. 2021 yazında 3 ayda kaleme aldım, içerik ile kurgu zihnimde yer aldığı için. Assos benim kentim ve varsayıyorum ki eğer reenkarnasyon varsa ben orada antik dönemde yaşadım. İlk gittiğimde ağlayarak bilinmeyen yerleri keşfettim malumatım olmadığı halde. Kitapta yansıttığım felsefe “bir Tanrı ölüp, bir Tanrı doğmaz” yolunda. Binlerce yıl önce atalarımızın inandığı olguları devam ettirerek günümüze yansıttım ve okuyucuların zihninde kusursuz dünya düzeninin oluşmasına ön ayak olmaya çalıştım. Hedef kitlem 16-30 yaş arası olsa da her yaş grubunu tatmin edecek nitelikte bilgiler mevcut metinde. İçinde arkeolojinin, mitolojinin, inanışların olduğu ve eleştirilere önem veren bir çalışma oldu. Nihayetinde edebiyatçı olmadığım için büyük iddialarım yok edebi yönde ama verilen mesajları daha önce duymayanlar ilgi gösterecek ya da bilenler pekiştirecek diyebiliyorum. Olumsuz eleştiriler illaki olacaktır çünkü bazı zümreleri rahatsız edecek boyutta objektif diyaloglar yer almakta. Umarım keyifle okuyup, üzerine düşüneceklerin ellerine geçer. Nereden temin edebiliri diye soracaklar için söylemek istedim: Birkaç güne kadar ilk etapta florakitap.com, Trendyol, N11, Çiçeksepeti ve Hepsiburada platformlarında satışta olacak. İlerleyen zamanlarda dağıtım alanı genişleyecek.
Türkiye ve Çanakkale arkeolojik eser zengini bir coğrafya ama kimse arkeolojiye ve tarihe yeteri kadar ilgi duymuyor. Gerçi matematik, fizik gibi pozitif bilimlere de ilgi yok, neden böyle sizce?
Esasında önem çok ama idari merci değer vermiyor. Uzak Doğu’dan binlerce turist bile Troya’yı ziyarete geliyor her yıl. Çok zenginiz hem Anadolu olarak hem de Troas Bölgesi olarak. Şöyle düşünün Avrupa’da büyük arkeologlara “Sir” unvanı veriliyor ama bizde kıymet görmüyor arkeologlar. “Hocaların hocası” sıfatındaki Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal bile vasiyetinde olduğu halde hayatını adadığı İzmir-Smyrna’ya vefat ettiğinde gömülmedi. Bir de arkeologların bu ülkede iş bulmaları çok zor olduğu için, istenilen liyakate ulaşılamıyor. Beraber mezun olduğum arkadaşlarımdan bazıları, dövmeci, sekreter, balıkçı gibi mesleklerde çalışıyorlar. Halbuki Anadolu’da 21 bin sit alanı var ve buralarda çalışacak arkeolog yetişmez devlet destekli projeler yoğunlaşsa. E bir yandan da iş imkânı kısıtlı olduğu için üniversite giriş puanları düşük oluyor ve yetersiz kişilerle dolan âtıl bir bölüm haline geliyor. Birçok bölüm için bu sorun var ülkemizde. Çalışacak kişi kapasitesinin 10-15 katı öğrenci mezun ederlerse sonuç işsizler ordusu olur. Atanamayan öğretmenler, kasiyer olan mühendisler gibi. Ülkemizde tıp, asker, polis okulları gibi eğitim kurumlarının işleri garanti altında. Diğer bölümlerin mezunlarını büyük keşmekeşler bekliyor.
Sizce arkeoloji temel olarak ne anlatır, neyi anlatır? Yani ondan nasıl ilham almalıyız?
Bu sorunuza ilk olarak şunu söylemek istiyorum: Türk Dil Kurumu ısrarla arkeolojiyi, kazı bilimi olarak aktarıyor. Yanlıştır. Kazı arkeolojinin bir prensibidir ama anlamı değildir. Benim gibi kazı görmemiş masa başı arkeologlarıyla doludur bu bilim. Arkeolojinin en yaygın tanımı şöyledir: Eski Yunanca “Arkaios” (Eski) ve “Logos” (Bilim) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur ve özü “eskinin bilimi”dir. Günümüzdeki yaygın anlamı ise; “Geçmişte insan tarafından üretilen tüm nesneleri araştırıp değerlendirmeyi ve buna dayanarak bu nesnelerin üretimini yapan insanları ve onların içinde bulunduğu toplumların özelliklerini yorumlamayı amaçlayan bilimdir.” Arkeolojinin ilham kaynaklarına giren ana amaçları ise; Açıklayıcılık, bilişsellik, çevresellik, sosyallik, üretim, ticaret, insan arkeolojisi ve beslenmedir. Arkeoloji olmasa 3 milyon yıl öncesindeki atalarımızı tanıyamaz, Atina’daki tapınaklarda 2500 yıl önce edilen duaları bilemez, köklerimizin günümüze yansımasını anlayamazdık. O kadar çok ilham alınacak hususu içeriyor ki arkeoloji, tek temennim bu ülke için ileride değerini bulması.
Gelecekte kitap hedeflerin ve çalışmaların olacak mı? Ne üzerine çalışmak istiyorsun?
Evet çalışmalarım olacak hatta ikinci kitabım için hazırlıklara başladım. Bu kitap yani “Ölümsüzün Aşkı: Kozmik Mücadelenin Başlangıcı” bir seri halinde. Bir dönem öncesi ve bir dönem sonrası olacak nitelikte üç kitaptan oluşacak ama okuyucu sadece herhangi birini okusa da anlayacak durumda olacak. Şimdi başlayacağım kitap projesi, ilk insanı yani Paleolitik Dönem insanını anlatıyor olacak. Yaklaşık 2 milyon yıl öncesini ihtiva edecek. Çok farklı olsa da neredeyse tek örneği, Jack London üstadın “Adem’den Önce” isimli kısa soluklu eseri. Yazmak bir bağımlılık benim gözümde her ne kadar yeni de olsam hayatım yazmakla geçti. Personel Astsubayı olarak 12 yıl resmi evraklar yazdım, lisans eğitiminde yazdığım makaleler tam not aldı, Boğaz Gazetesi’nde arkeoloji üzerine yazdığım köşe yazıları beğenildi ve şimdi de roman yazarlığına başladım. Umarım beğenilir.
Gençlere neler önerirsin? Bu alana meraklı olanlar nereden başlamalı? Eserler, çalışmalar anlamında nelerden yararlanmalılar?
Gençlere önerilerim arasında ilk sırada gelen bilime sıkı sıkı bağlanmaları. Kendilerini geliştirmek ve en azından zihinlerini özgürleştirmek için bol bol okumaları. Okuyan bireylerin bağnazlıktan uzaklaştıkları malum. Arkeoloji bilimini seçecek olanlara ise, lisans eğitimlerinde sadece dersleriyle yetinmeyerek farklı kaynaklardan incelemeler yapmaları olacak. Haftada 1-2 saatlik bir derste hocasının anlattıklarıyla yetinirlerse sadece sınavları geçip mezun olurlar. Ama ders haricinde araştırma, okuma, inceleme yaparlarsa iyi bir arkeolog olarak sektörde iş bulmaları kolaylaşır. Her yaş grubundan hobi olarak amatörce arkeoloji bilimine merak saranlara ilk adım olarak tavsiye edeceğim kitaplar arasında, Arkeoloji Profesörü Mehmet Özdoğan hocanın “50 Soruda Arkeoloji” kitabı ile Colin Renfrew - Paul Bahn ikilisinin “Arkeoloji – Kuramlar, Yöntemler ve Uygulama” isimli eseri yer alır. Yunan mitolojisi meraklılarına ise Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü” ile Erdem Yücel’in “Mitoloji Tanrıları – Aşkları ve Gizemleri” kitaplarını öneririm. Gençler ister arkeoloji bilimi isterse farklı bir alanda aldıkları eğitimlerde, doyumsuzca bilgiye açlık yaşarlarsa kesinlikle başarılı olacaklardır. Günümüz teknoloji devri, hemen hemen her kitaba ulaşmak çok kolay. Doğru bilgiler veren web sitelerine erişmek çocuk oyuncağı. Ayrıca bana soru sormak, bilgi almak isteyenlere devrimdemir.net isimli şahsi internet sitemdeki iletişim bölümünden çekinmeden mail atabileceklerini söylemek istiyorum.
İbrahim Akın Kazancı