Gündem

“Yaratıcılığın bir alışkanlık olduğu bir ekosistem oluşturmamız gerekiyor”

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “Yerli ama Evrensel, Bugün Ama Gelecek” ana temasıyla düzenlediği 14. Sanayi Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde başladı. Sanayicilerin, ekonomi dünyasının önde gelen isimlerinin, akademisyenlerin, bürokratların, öğrencilerin, sivil toplum önderlerinin ve basının yoğu

 
 
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “Yerli ama Evrensel, Bugün Ama Gelecek” ana temasıyla düzenlediği 14. Sanayi Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde başladı. Sanayicilerin, ekonomi dünyasının önde gelen isimlerinin, akademisyenlerin, bürokratların, öğrencilerin, sivil toplum önderlerinin ve basının yoğun ilgisiyle başlayan kongrede çok sayıda dinleyici yer aldı.
 
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde başlayan kongreye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede’nin yanı sıra İSO Meclis Başkan Yardımcıları Ayhan Yavrucu ve Serdar Urfalılar, İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Adnan Dalgakıran ve İrfan Özhamaratlı, Yönetim Kurulu Üyeleri Sadık Ayhan Saruhan (Sayman), Sultan Tepe, Bekir Yelken, Kemal Akar, İsmail Cenk Çimen, Vehbi Canpolat, Cemal Keleş ve Mustafa Tacir, İSO Meclis Başkanlık Divanı Katip Üyesi Kemal Karabel ile Meclis ve Meslek Komiteleri Üyeleri de yoğun bir katılım sergiledi.
 
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay da 14. Sanayi Kongresi’nin açılış konuşmasında üretimin, ticaretin ve küreselleşmenin dinamiklerinin ve ekonominin yapısının da radikal bir biçimde değişmesiyle, küresel güç dengesinin de yeniden tesis edildiği bir dönemden geçtiğimizi söyledi. Tam da bu nedenle, küresel boyutta yeni bir “işletim sistemine” ihtiyaçları olduğunu aktaran Okyay, küreselleşme ile birlikte gelen karşılıklı bağımlılık kavramının dijitalleşme ile artan bir bağlantısallığa dönüştüğünü kaydetti. Okyay, hal böyle olunca, ekosistemin tüm ilişkilerinde paydaşlar arasında güven oluşturmak ve bunu sürdürebilmeyi başarmanın kritik önem taşıdığını vurguladı.
 
Dünyanın yeni teknolojilerle sadece kara deliğin fotoğrafını çekmekle kalmadığına dikkat çeken Okyay, kişiselleştirilmiş tıbba geçişten eklemeli imalatla uzayda yatırım yapmaya kadar bir dizi radikal gelişmenin coşkusunu yaşadığını belirtti. İnsanlığın bir tarafta büyük bir ilerleme kaydettiğine şahit olurken, diğer tarafta geleceği tehdit eden gelişmelerle karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Okyay, deyim yerindeyse, bir “tezatlıklar çağı”nda yaşadıklarını dile getirdi. Okyay, yapılan araştırmaların gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gençlerinin kendi ailelerinden daha yüksek bir hayat standardına sahip olacağına dair umutları olmadığını gösterdiğini hatırlattı.
 
Okyay, ülkemizde değiştirmemiz gereken temel sorun alanlarımızın başında her dört üniversite mezunundan birinin işsiz olması, memur olma hayaliyle 4,5 milyon gencin devlet kapısında beklemesi ve 21 milyon kadının evde oturması konularının geldiğini açıkladı. Bu ve benzeri derin toplumsal sorunları çözmek için eski yöntemleri bir kenara bırakmaları gerektiğine değinen Okyay, sadece iş yapış şekillerini değil bütünüyle kafa yapılarını değiştirmeleri gerektiğini anlattı. Okyay, gelmiş oldukları bu noktada artık bildikleri, tanımladıkları çoğu zaman da sanayicilerin yaftalandığı mevcut kapitalist mantığın artık işlemediğini düşündüğünü ve gördüğünü söyledi. İş insanları olarak işlerinin ötesinde, toplumsal konularda kafa yormak, fikir üretmek ve iyiye doğru değişimi sağlamak gibi bir sorumlulukları olduğunu belirten Okyay, artık, “sahip olanlar” ve “olmayanlar” ayrımının ötesine geçmeleri gereken bir dönemde olduklarını kaydetti.
 
Okyay şöyle devam etti: “Peki, gelecek Türkiye’nin midir? Neden olmasın? Bunun da yolu Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı tehditleri toplumsal motivasyona dönüştürebilmesi, toplumsal fay hatlarını ortadan kaldırabilmesinden geçiyor. Bakınız, biz bir aydır İstanbul’da yerel seçim oylarını yeniden saymaya uğraşırken Çin 115 binden fazla patent başvurusunda bulundu. Bugün dünya dördüncü sanayi devrimi veya dijital dönüs¸üm sürecinden geçerken biz, bu endüstri devrimini de kaçırmamak için ve zor rekabet koşullarında ayakta kalabilmek için tabiri caizse ‘kediye kanat takmak’ zorundayız. Aynı şeyleri yapmaya devam edip farklı sonuçlar beklemek mümkün değil. Sanayideki en büyük sorunumuz ortada: Teknoloji açığı. Bu açığı kapatabilmenin tek anahtarı da insan. Önümüzdeki dönemde, sahip olduğumuz en kıymetli kaynak sermaye değil; yetenek olacak. Beşeri sermayenin en iyi şekilde gelişmesi ve sanayinin geleceğini inşa etmesi için de uygun ekosistemin oluşturulması şart. Hiç şüphesiz, bu ekosistemin temelini iyi bir yatırım ortamı ve iş yapma kolaylığı oluşturuyor; ancak bunlar tek başına yeterli değil.”
 
Okyay, böyle bir ortamda, sanayinin ihtiyaç duyduğu yenilikçi fikirlerin gelişmesi ve esas sorunun “yetenek” oluşturma gerçeği gün gibi önlerinde dururken eğitimin de bugünün ve daha da önemlisi yarının ihtiyaçlarına göre dönüşmesinin, sürekli öğrenmenin önceliklendirilmesinin gerektiğini söyledi. Yaratıcılığın alışkanlık olduğu, inovasyonun rutin ve sürekli hale geldiği bir kültür ve bir ekosistem oluşturmaları gerektiğini belirten Okyay, dünyada kuralları yeniden tanımlanan sanayinin ülkemizde de güçlü bir şekilde var olmaya devam edebilmesi için hedeflerinin bu iklimi yaratmak olması gerektiğini ifade etti.
 
Haber Merkezi