Temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmak için Musaköy’deki çiftliğinde ata tohumları ile üretim yapan üniversite mezunu iki çocuk annesi kadın çiftçi Eylem Önder medyada yaptığı paylaşımla hikâyesini şöyle anlattı: “Yılan kabağı; boyu 2 metreye kadar uzayabilir. Yeşilken yenen bir kabak çeşidi. Fakir köylü baharı zor etmiş, ambarında kalmamış ne yiyeceği ne de tohumu. Ne yapacağını kara kara düşünürken aklına dedesinden kalan kabak tohumları gelmiş. Sevinçle ekmiş toprağa. 1 kabak tohumu filizlenmiş, boy atmış, inanılmaz güzel beyaz çiçekler açmış. Her gün gidip izler olmuş kabağı. Çiçeklerin güzelliği onu oyalarken, birden hızlıca büyüyüvermiş çiçekten oluşan kabaklar. O kadar hızlı büyümesi çok etkilemiş köylüyü, toplayıp evine götürmüş. Her gün her gün bir sürü kabak. Evde yemek var diye tarlaya gitmemiş bir süre. Haftalar sonra gittiğinde ne görsün? Kabaklar olmuş 2 metre. Sevinçten deliye dönmüş, hemen toplayıp götürmüş eve bu sefer daha uzun süre gitmemiş, hani evde yiyecek var ya. Aylar sonra gittiğinde, sulamadığı için kendine küsen kabakta sadece 1 tane kabak olduğunu görmüş, kabağın yere değen ucunda da bir kaplumbağa kabağı yemekte. Pişmanlıktan ne yapacağını şaşıran adamcağız kesmiş kabağın ucunu vermiş kaplumbağaya ‘bu senin nasibin’ diye. 1 parça da kendine kesmiş, ‘Bu da benim nasibim’ demiş. Yarım kabağı bırakmış dalda. Evde kabak bitince umutsuz gene gitmiş tarlaya. Ne görsün bu defa; dalda sallanan yarım kabak olmuş gene 2 metre.”
Şenay Azman