Gündem

Tarifsiz Acının Yıldönümü Yürek Burkuyor

Tam bir yıl önce Türkiye deprem felaketi ile sarsıldı. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde biri 7.8, diğeri 7.5 büyüklüğünde meydana gelen depremler 11 kenti vurdu.

Yaşanan deprem felaketinde 50 bin 96 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 204 kişi yaralandı. Depremin üzerinden tam bir yıl geçti. Binlerce kayıp yaşanan 6 Şubat depremlerinin acısı ve yası devam ediyor. Depremin yıldönümünde ortak basın açıklaması yapan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası genel merkezi ve aralarında Çanakkale şubesinin de bulunduğu şubelerin katıldığın ortak açıklamada felaketten bu güne kadar geçen 1 yıllık süre içerisinde deprem bölgesinde yapılan çalışmalar değerlendirildi.

1.5 Milyon İnsanın Evsiz Kaldı

6 Şubat’ ta Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ilk deprem 7,7 büyüklüğündeki 65 saniye; Elbistan ilçesindeki ikinci deprem 7,6 şiddetinde ve etki süresi ise 45 saniye olarak gerçekleşti. Meydana gelen depremler Türkiye'nin en kara günü olarak tarihe yazıldı. Tüm dünyadan binlerce insanın yardım seferberliği başlattığı ve “Asrın Felaketi” olarak nitelendirilen deprem 10 ilde büyük yıkıma sebep oldu.  Depremler, Gaziantep, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana başta olmak üzere çevre illerde yoğun olarak hissedildi. İki büyük depremin merkezinde toplam 103 bin binadan 3 bin 752'si enkaza döndü. Kahramanmaraş'ta yıkılan daire sayısı 15 bin 940 olarak açıklandı, bölgede acil yıkılacak ağır hasarlı bina sayısı ise 19 bin 194 olarak açıklandı.6 Şubat depreminde en fazla yıkıma uğrayan şehirler Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya ve Adıyaman oldu. 1.5 milyon insanın evsiz kalmasına sebep olan depremin ardından 24 bin artçı deprem meydana geldi. Hazırlanan rapora göre, depremin yaşandığı bölgedeki toplam bina sayısı 717 bin 614 olarak açıklandı. Yaşanan afetin ardından yapılan çalışmalarda “ağır hasarlı ve yıkık” olarak belirlenen 90 bin 609 binanın acil olarak yıkılmasına karar verildi. Afet bölgesindeki toplam yıkılan bina sayısı ise 18 bin 200 olarak açıklandı.

En Büyük Yıkım Hatay’da Yaşandı

6 Şubat depreminde en fazla yıkım Hatay’da yaşandı. Toplam bina sayısının 130 bini bulduğu Hatay’da 5 bin 696 konut enkaza döndü. Bu konutlardaki daire sayısı ise 23 bin 90 olarak açıklandı. Hatay’da acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık bina sayısı 25 bin 822, daire sayısı 85 bin 724, ticarethane sayısı 19 bin 646, ahır sayısı 449 oldu. En fazla yıkılan bina 3 bin 79 ile Antakya’da meydana geldi. İlçeler arasında Kırıkhan’da 893, Samandağ’da 351, Altınözü’nde 263, Hassa’da 258, Defne’de 227, İskenderun’da 216 bina yıkıldı.

Barınma, Beslenme, Sağlık, Hijyen, İçmesuyu, Eğitim Gibi En Temel İnsani İhtiyaçlara Yönelik Sorunlar Hala Devam Ediyor

6 Şubat Depremlerinin 1. Yılına nedeni ile TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. Geniş bir coğrafyada etkili olan, can ve mal kaybının bu kadar büyük olduğu 6 Şubat depremlerinin, toplumsal bir travma olarak uzun yıllar etkisini sürdüreceği’nin altının çizildiği açıklamada, “Can kaybının yüksek, Yıkılan bina sayısının ise yaklaşık 1.5 milyon vatandaşı evsiz bıraktı. Böyle bir afetin ardından beklenen ciddi çalışmaların yapıldığını söylemek pek mümkün değil “ifadelerine yer verildi. açıklamada şu cümlelere yer verildi. “Evet, Şubat 2023 Depremlerinin tarihimizin en büyük depremlerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kadar büyük ve yaygın depremler karşısında kayıpları sıfıra indirmek belki mümkün olmayabilirdi fakat ortaya çıkan yıkımın ve kayıpların böylesi dehşet verici seviyelerde olmasının önüne geçmek pekâlâ mümkündü. Ülkemiz ise yaşam alanlarının kırılganlığı açısından dünyada en olumsuz örneklerden birini oluşturmaktadır. Çünkü ülkemiz ortalama olarak her 1,5 yılda yıkıcı sonuçları olan depremleri yaşamasına rağmen bir türlü gerekli adımlar atılmamaktadır. Afet sonrası arama-kurtarma, yardım ulaştırma, beslenme ve acil barınma ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarında kamu gücünün sınıfta kaldığı, geçmiş depremlerden ders alınmadığı tüm kamuoyunun malumudur. Yurttaşlarımızın dayanışma bilinci ve gönüllü çalışmalarının büyük katkısıyla depremin ilk elden yaralarının sarılması konusunda eksiklikler giderilmeye çalışılmış olsa da afete müdahalenin devamındaki aşamalarında da kriz yönetilememiştir. “Geçici yerleşim alanlarının kurulması, enkaz kaldırma işlemleri, ulaşım, elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme gibi altyapı hizmetleri, depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen sağlanamamıştır. Depremlerin 1. yılını geride bırakırken depremin en çok etkilediği Antakya başta olmak üzere deprem bölgesinde barınma, beslenme, sağlık, hijyen, içmesuyu, eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlara yönelik sorunlar hala devam etmektedir. Yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı yapılar insan hayatını tehlikeye sokmaya devam ederken, kontrolsüz bir şekilde yürütülen enkaz kaldırma işlemleri çevreye ve insan sağlığına zararlar vermekte, enkaz toplama alanları ise içmesuyu kaynaklarını kirletmesi bakımından ciddi riskler oluşturmaktadır.”

Siyasilerin Geçen Yıl Verdikleri Sözlerin Veya Ortaya Koydukları Hedefin Ancak %8’i Gerçekleşti

Ortak basın açıklamasında ayrıca, deprem sonrası yapılacak olan konut sayıları ile ilgili verilen sözlerin çok gerisinde kalındığına da vurgu yapılarak “Siyasi iktidarın deprem sonrası kentlerin yeniden ayağa kaldırılması, hayatın normale döndürülmesi doğrultusunda 319 binini 1 yıl içerisinde teslim etmek kaydıyla 650 bin konutun yapılacağı yönündeki beyanlarının oldukça gerisinde kaldıkları görülmektedir. Bu tabloya göre, orta ve hafif hasarlı yapılar hariç olmak üzere, deprem bölgesindeki 11 il kapsamında yıkılan veya yıkılacak olan (konut, işyeri vb. dahil olmak üzere) toplam 674.416 bağımsız bölüm bulunmaktadır. Siyasi yetkililerin 650 bin konut yapılacağına dair ifadeleri bu ihtiyaca yöneliktir. Son 1 yılda TOKİ tarafından ihalesi yapılmış konut miktarı ise toplamda 108.936 adettir. Bu ihalelerin toplam bedeli 203.973.988.559,00 Türk Lirasıdır. Bunlardan bir kısmının inşasına henüz hiç başlanmamış olmakla birlikte, tamamlanma oranı %70’in üzerinde olan konut sayısı 25.119 adettir. Yani kısa vadede bitirilip teslim edilebilecek konut miktarı TOKİ verilerine göre 25 bin civarındadır. Bu durum siyasilerin geçen yıl verdikleri sözlerin veya ortaya koydukları hedefin ancak %8’ine tekabül etmektedir. Kuşkusuz ki kalıcı konutların biran önce yapılıp teslim edilmesi bölgede hayatın normale dönmesi açısından çok önemlidir. Ancak yeterli değildir. Sorun sadece insanların başını sokacakları bir çatıya sahip olmaları değildir. Sağlıklı ve güvenli bir yuvaya sahip olmak planlı ve denetimli bir yapılaşmayı gerektirir. Yer seçimi yanlışlıklarından, sorunlu imalatlara kadar pek çok konu geçtiğimiz aylarda kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Bu durum denetim ve planlama hizmetlerinin yeterince yapılamadığı kuşkusunu doğurmaktadır.

Depremlerin Bir Felakete Dönüşmemesi İçin Önlemler Alınmalı

Açıklamada, deprem felaketi yaşanmaması için neler yapılması gerektiği de tek tek ifade edilerek “6 Şubat Depremleri coğrafyamızın tanık olduğu ilk büyük deprem olmadığı gibi son da olmayacaktır. Ne zaman nerede büyük bir depremin meydana geleceği bilinmemekle birlikte felakete dönüşmesini önlemek için ivedilikle hayata geçirilmesi gerekenler bellidir. Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlarını gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır. Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Yani siyasi kadroların ihtiyaç duyduğu ve kendi dönemlerinde yapıp bitirebilecekleri gösterişli yapılar/faaliyetler olma özelliğine sahip değildir. Dolayısıyla gerek merkezi, gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır.  Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hakim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır. Sermaye gruplarının, “güçlü” kesimlerin inşaatlarına göz yumup tam tersine özel düzenlemelerle hukukileştirmeye çalışılması toplumun geneline emsal teşkil etmektedir. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. Ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir. Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk edilmelidir. Dönüşüm sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır. Yetkin mühendislik uygulaması muhakkak hayata geçirilmelidir. İnşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın güvenli yaşam hakkının korunması ve mühendisliğin gerekliliklerinin yerine getirilmesi amacıyla bilgili, deneyimli ve etik kurallara bağlı mühendisler eliyle yapılabilmesi için, meslek kuruluşlarının sorumluluğunda yetkin mühendislik uygulamasına geçilmelidir. Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; mesleğinde yetkin yapı denetçilerinin faaliyetlerine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir model hayata geçirilmelidir. Proje denetimi ve yapı denetimi birbirinden ayrılmalı, Proje Denetimi doğrudan kamu tarafında ve yetkin mühendisler eliyle yapılmalı, Yapı Denetim Kuruluşları ve Laboratuvarları doğrudan kamuya karşı sorumlu olmalı ve onun denetiminde çalışmalıdır.” dendi.

Ogün İnal