Doğal yaşam ortamlarından alınan bazı hayvanların, avlanması yasak olan koruma altındaki türler olduğu anlaşıldı. Akvaryum çalışanı 2 kişi, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
30 Temmuz Çarşamba günü akşam saatlerinde, Saros Körfezi'ne yüzmeye gelenler, kapalı kasa minibüsü koruma altındaki Kömür Limanı ve Despot Koyu arasında park halinde görünce, şüphelenerek jandarmaya ihbarda bulundu. İstanbul'daki bir akvaryum firması ekibi, scuba dalışlarında kullanılan alüminyum tüplerini fark eden ziyaretçilere, akvaryuma deniz suyu alma amacıyla bölgede olduklarını söyledi. İhbar üzerine Gelibolu İlçe Jandarma ekipleri, kısa sürede olay yerine geldi.
Jandarma, İstanbul'daki akvaryum şirketine ait araçta plastik taşıma kaplarında, deniz anemonu, deniz şakayığı ve Su Ürünleri Tebliğ’ne göre avlanması yasak olan kırmızı denizyıldızı gibi çeşitli hayvanların olduğunu tespit etti. İki şüpheli gözaltına alındı. Şüpheliler, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Olayla ilgili tutanak tutan jandarma ekipleri hazırladıkları raporu, özel çevre koruma bölgesinde gece dalışı yaparak yasa dışı avlandıkları gerekçesiyle İstanbul’daki akvaryum şirketine yasal yaptırım uygulanması için İlçe Su Ürünleri Müdürlüğü’ne iletti. El konulan deniz canlılarının ise Saros Körfezi’nde uygun bir alanda jandarma tarafından yeniden denize bırakılacağı ifade edildi.
'HASSAS A' BÖLGESİNDE KARA VE SU ÜRÜNLERİ AVCILIĞI YASAK
Akvaryum ekiplerinin yasa dışı avlandığı Kömür Limanı ve Despot Koyu, Saros ÖÇKB Yönetim Planı’na göre kara ve su ürünleri avcılığının kesinlikle yasak olduğu 'Hassas A' bölgesinde yer alıyor. Hassas A, bölgenin doğal, tarihi ve kültürel değerler yönünden en zengin, aynı zamanda tehditlere karşı en hassas yerleri olarak tanımlanırken, insan faaliyetleri burada büyük oranda kısıtlanıyor. Bu bölgelerde yaban hayatına zarar verecek, rahatsızlık yaratacak ve ekolojik ilişkilerin bozulmasına neden olabilecek hiçbir faaliyete izin verilmiyor.
Koruma altındaki türlerin avlanmasını yasaklayan Su Ürünleri Tebliğ’ne ve ÖÇKB koruma hükümlerine uymayan akvaryum şirketinin aynı zamanda 5 bin 199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yer alan 'Yabani hayvanların yaşama ortamlarından koparılmaması, doğada serbestçe yaşayan bir hayvanın yakalanıp özgürlükten yoksun bırakılmaması esastır' maddesini de ihlal ettiği kaydedildi.
Olaya şahit olan ve jandarma ekiplerini bölgeye yönlendiren Çetiner Doğru, bu konudaki sosyal medya paylaşımında, "Bizler denizlerimize bu kadar özen gösterirken, bu canlıları kendi ortamlarında ziyaret etmek varken veya bizden sonraki gelecek nesillere ve dalıcılara bu güzellikleri göstermek varken bu vahşet, bu korsanlık niye?" dedi.
Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Çevre Kurulu Başkanı ve Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ise yaptığı paylaşımda, "Kurumsal bir işletmenin yasa dışı bir uygulama içine girmiş olması üzücüdür. Tarım Bakanlığı konunun muhatabıdır. Kötü olarak yapılan hiçbir şey, iyi insanlara örnek olmamalıdır. Duyarlı ve sorumlu davranışı nedeniyle Sevgili Çetiner Doğru'yu alkışlıyorum" diye konuştu.
'HAYVANLARI KORUYAN BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM EKSİK'
Türkiye’de hayvan esaretinin sonlandırılması için mücadele eden Yunuslara Özgürlük Platformu ise, sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar üzerinden akvaryum hakkında ilgili bakanlıklara suç duyurusu yapacağını açıklayarak hayvan hakları ve doğa koruma derneklerini harekete geçirdi. Platform sözcüsü Öykü Yağcı yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Sualtı Gazetesi tarafından bize ulaştırılan ihbar sonrasında mevcut yasaları tekrar gözden geçirirken, neredeyse ilgili olabilecek hiçbir ulusal mevzuatta yabani fauna ve flora türlerinin doğal yaşam ortamlarından koparılmasına ve esaret altına alınmasına dair somut bir madde olmadığını fark ettik. Akvaryumun, doğal yaşam ortamından çaldığı bu türlerden bazıları koruma altında olmasaydı veya avlandıkları alan ÖÇKB olmasaydı, belki de akvaryum yetkililerine hiçbir yaptırım uygulanmayacaktı. Nitekim, mevcut düzenlemelerde bile bu tür vahim olaylara karşı verilen para cezaları caydırıcı olmaktan çok uzak; suç kapsamında bile değil. Türü veya koruma statüsü ne olursa olsun, hayvanların doğal yaşam ortamlarından koparılarak yapay ortamlarda tutsak edilmesi ve yasaların bu kadar teşvik edici olması kabul edilemez. Mevcut kanunlar, çeşitli yönetmeliklerdeki bazı muğlak ibarelerle kolaylıkla delinebiliyorken, özellikle de sorunun ahlaki boyutu gerektiği gibi tartışılmıyorken, hayvanları ve doğal yaşam ortamlarını bütüncül bir yaklaşımla koruyabilen yasal düzenlemelerin eksikliğini Türkiye’de her geçen gün daha fazla hissediyoruz."
Yağcı, yasa yapıcılara bu tesislerin yasaklanması ve buradaki canlıların esaretinin kaldırılması yönünde çağrı yaptıklarını ekledi.