“Eserler çıkarıldıkları öz vatanına aittir”
Troya Antik Kentinden Alman arkeolog Schliemann'ın kaçırdığı eserlerin sayısının 73 binin üzerinde olduğu ortaya çıktı. Çanakkale Turistik Otelciler Derneği (ÇATOD) Başkanı Armağan Aydeğer, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, eserlerin çıkarıldığı yerlere ait olmasının dünyadaki tüm eserler için evrensel bir kural olarak kabul edildiğini söyleyerek, yeni bulgulara erişilmiş olabileceğini ifade etti.
Troya antik kentinden Alman Heinrich Schliemann’ın 1870-73 yılları arasında kaçırdığı eserlerin sayısının 8 bin 833’ün çok üzerinde olduğu ortaya çıktı. Osmanlı arşivlerinde bulunan İzzeddin Efendi’nin raporuna göre, Schliemann 73 bin 139 parça eseri kaçırdı.
Hürriyet’ten Ömer Erbil’in haberine göre; Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Sönmez, İzzeddin Efendi’nin 3 Mayıs 1884 tarihli raporunu Osmanlı arşivlerinde buldu. Schliemann’ın eserleri kaçırdığı ortaya çıktıktan sonra Çanakkale Gümrük Emaneti Müdürü İzzeddin Efendi soruşturma için görevlendirilmişti. İzzeddin Efendi, Kumkale Gümrük Müdürü Rüstem Ağa, gümrük memuru Emrullah Efendi, Çanakkale Gümrük Müdürü Halit Efendi, Kazı Komiseri Emin Efendi ve kazıda çalışan işçiler ile kaçırılmasına yardım edenlerin tamamını sorguladı ve ifadeleri alınanlar arasından özellikle gümrük muhafaza ekibi çalışanlarının tutuklanmalarını istedi. İzzeddin Efendi bu soruşturma sonucunda aldığı ifadelerden yola çıkarak kaçırılan eserlerle ilgili listeyi Maarif Nezareti’ne de (Milli Eğitim Bakanlığı) sundu. Schliemann’ı daha sonraki yıllarda yeniden kazı izni istemesi üzerine İzzeddin Efendi tarafından hazırlanan ikinci raporda bilinenin dışında, 73 bin 139 eserin kaçırıldığı belgelendi.
“SAYININ FAZLA OLMASI TALEBİMİZİ ARTTIRIR”
ÇATOD Başkanı Armağan Aydeğer, yaptığı değerlendirmede sayının artmasıyla talep miktarının artacağını ve eserlerle ilgili her bilginin çok kıymetli olduğunu dile getirerek, “Burada en önemli olan konu bütün eserler çıkarıldıkları yere aittir. Bu bütün dünyadaki kültürel, arkeolojik veya eser değeri olan tüm eserler için geçerli olan evrensel olarak da kabul edilmesi gereken çok önemli bir konudur. Dolayısıyla zaten bakanlığımız bu çerçevede yurtdışına kaçırılan bizim kültürel miras eserlerimizle tarihi eserlerimizle ilgili bir çalışma yürütüyor. Tabi buradaki sayının daha fazla olması daha fazla şey talep edeceğiz anlamına geliyor. O dönem içerisinde bunun 8 ya da 20 bin arasındaki fark olması bunların kaçırıldığı gerçeğini ya da bunlarla ilgili olan beklentimizi değiştirmeyecek. Bunların yine anavatanına, kendi topraklarına dönmesi için gerek devlet nezdinne, gerek sivil toplum olarak bizler her ortamda her arenada beklentimizi belirtiyor olacağız. Her ne koşulda olursa olsun her ne şartlarda olursa olsun mutlak suretle tüm eserler çıkarıldıkları öz vatanına aittir. Hak edilen gerçek yeri de budur. Böyle davranılması gerekmektedir. Tabi bu bilgiler ışığında sayının neye dayanarak bu kadar arttığına da bakmak lazım. Ya geçmiş kayıtlarla ilgili bir eksiklik olabilir. Ya yeni bulgulara erişilmiş olabilir. Bunları görmeden somut olarak bakabilmek mümkün değil. Ancak biz elimizden geldiğince korumaya, takip etmeye ve attığımız her adıma sürdürülebilirlik kazanmaya gayret ediyoruz” ifadelerini kullandı.
İZZEDDİN EFENDİ TEK TEK TARİF EDİYOR
‘Osmanlı Devleti’nde Eski Eser Kaçakçılığı Truva Örneği’ adlı kitabı da bulunan Doç. Dr. Ali Sönmez, “Bu belge bize yepyeni bilgiler sunuyor. Soruşturmayı yapan İzzeddin Efendi raporunda bu eserlerin toplam bedelinin 15 milyon Osmanlı Lirası olduğuna dikkat çekiyor ve eserleri birebir tarif ederek soruşturmaya hakim olduğunu da gösteriyor. Sadece ‘şu kadar bilezik ya da küpe’ demiyor. O bileziğin şeklini, şemalini ayrıntılarıyla anlatıyor. ‘Mezkur bileziklerin bazıları çekiç ile işlenmiş, bazıları dahi tel ile imal olunmuştur. Ve bazıları dahi düz olarak altın işlemeli’ gibi tarif ediyor. Bu eserlerin önemli bir kısmı bugün müzelerde yok. Ya eritildi ya da farklı konseptlerde koleksiyonlarda yer alıyor.”
İzzeddin Efendi’nin raporuna göre Schliemann, altın baş sargısı, altın taç bağı gibi binlerce benzersiz tarihi eseri Almanya’ya kaçırdı. Ve bunların o günün parasıyla değeri 15 milyon Osmanlı Lirası’ydı.
RÜŞVET OLARAK DAĞITMIŞ
‘Troya Hazineleri’ adlı kitabın yazarı 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Göksel Sazcı: “Schliemann’ı Priamos olarak nitelendirdiği hazineyi kendisi ‘İlios’ kitabında 8 bin 833 parça olduğunu söylüyor. İzzeddin Efendi’nin verdiği rakamlar abartı da olabilir. Ancak ince ayrıntısına kadar tarif etmesi ilginç. Schliemann güvenilir bir isim olmadığı için verdiği rakamlar doğru da olmayabilir. Kaldı ki o hazinenin dışında Almanya’da Pforzheim Müzesi’nde bir parça çıktı. Yine İsviçre’de bir müzayedede bilinenin dışında Troya hazinesine ait bir parça satıldı. Schliemann’ın rüşvet olarak verdikleri var. Yine hediye olarak dağıttıkları, kendine sakladıkları var. ‘İlios’ kitabında bahsettiklerinin de büyük bir kısmı bugün müzelerde değil.”
‘KİTABINDA 8 BİN 833 ESER’ DİYOR
Schliemann, Troya antik kentinde 1870 ve 1873 yılları arasında yaptığı arkeolojik kazılarda bulduğu hazineleri yasa dışı yollarla önce Yunanistan, sonra da Almanya’ya götürdü. Schliemann, 1873’te Ausgbruger Allgemeine Zeitung gazetesinde yayınlanan iki ayrı makalesinde ve 1881 yılında yayınladığı ‘İlios’ isimli kitapta da kaçırdığı hazinenin sayısını 8 bin 833 parça olduğunu belirtti.
ARŞİVDEN ÇIKAN LİSTE
İzzeddin Efendi’nin raporuna göre kaçırılanların listesi şöyle: 1 tepsi, 1 kazan, 1 sahan, 2 simli testi, 1 altın kap, 3 altın bardak, 6 gümüş ve altın şamdan, 5 gümüş kap, 1 gümüş bardak, 1 gümüş fincan, 13 mızrak, 14 silah, 7 bıçak, 1 altın baş sargısı, 1 altın taç bağı, 70 çift altın küpe, 20 bin altın halka, 35 bin altın düğme, 1 mücevher taş, 2 altın bardak, 18 bin altın bilezik, 6 altın yada gümüş bilezik, 1 bakır kalkan, 1 bakır kazgan (derin kap).
Özel Haber: Seda Atan