Gündem

60 yıldır kaşık yapıyor

Yenice’nin Yukarıinova Köyü’nde, 60 yıldır kaşık yaparak geçimini sağlayan, köylülerin deyimiyle, ‘Kaşıkçı Sefer Aga’, köyün içindeki küçük atölyesinde kaşık yapmaya devam ediyor.

“Okka her yerde dört yüz dirhem”
Fabrikasyon ürünlere karşı hiç vazgeçmeden zanaatına devam eden Kaşık Ustası Sefer Sargın köyünden hiç çıkmadığını ifade ederek, “Köyden hiç çıkmadım. Çıkıp ne yapacaktım ki. Nereye gitsem nasılsa çalışacağım. Okka her yerde dört yüz dirhem derdi eskiler” dedi.
76 yıldır Yenice’nin Yukarıinova Köyü’nde yaşayan,   Kaşık Ustası Sefer Sargın, 60 yıldır geçimini kaşık yaparak sağlıyor.
Marangoz babasının yanında, küçük yaşta ağaçları oyarak işe başlayan ‘Kaşıkçı Sefer Aga’ işi zamanla ustalığa çevirdi. Yarım asırdan fazladır fabrikasyon ürünlere el emeği ile direnen Usta Kaşıkçının köyün bıçak bileyleme, balta sapı tamir etme, baston gibi ihtiyaçlarına da cevap veriyor.
Kaşık yapmaya nasıl başladınız?
“16 yaşımda kaşık yapmaya başladım 60 yıl geçti. Babam marangozdu. Onun sayesinde bu işe başladım.  Babamın yanında bir oygu buldum, ağaçları oymaya bir başladım, bu yaşa geldik işte. Kaşıkçı Sefer Aga derler bana.”
 Severek yapıyor olmalısınız ki bunca yıl hiç bırakmadınız?
“Birer ikişer kaşık yaparken bu da benim işim oldu. Sevdim tabi işimi. Köyün birçok ihtiyacına da cevap veriyorum hem. Çevre köylerden de kaşık almaya gelenler oluyor. Köye gelen misafirler, kapıdaki tabelayı görünce içerip girip soruyorlar.  Köye gelen kaşıkları beğenir, alır gider. Ben de mutlu oluyorum tabi El emeğinden çıkan kaşıklar nice mutfaklara giriyor.  Benim gibi kaşık ustası bu civarda kalmadı.  Akçaağaçtan kaşık yapıyorum. Baston yapıyorum, balta sapı yapıyorum.”
Geçiminizi kaşık yaparak sağlayabildiniz mi?
“Bu iş beni geçindirdi, çocuklarımı büyüttü. Allah bereket versin, yeter. Damlaya damlaya göl olur demişler. Bu da damlaya damlaya göl oldu.  İnsan yeter ki bir işi öğrenmek istesin, çalışmak istesin, gerisi gelir.”
Artık yaşlandım, bıraksam dediğiniz oluyor mu?
“Hala kaşık yapıyorum. Çok biriktiği zaman Biga’ya gidiyorum. Toplu satıp geliyorum.  Yazın çok kaşık yapamıyorum ama kışın sobamı da yakıp başlıyorum kaşık yapmaya. Başka ne yapacağım zaten kahvede oturmaktan iyidir.   Gücüm yettiği yere kadar da kaşık yapmaya devam edeceğim. Kafamı da dağıtıyorum benim için bir eğlence oluyor. Oğlum da az çok biliyor, öğrenirler de yaparlarsa kendilerine. Aynı zamanda köyün bıçaklarını da bileyliyorum.  Balta saplarını takıyorum. Ben aylak durmam.  İnsan çalışmalı, bir işe yaramalı. Ben yıllardır ekmek paramı çıkarıyorum. Kimi geliyor, kaşıklarımı alıyor, bazısı Adana’ya götürüyor, bazısı İstanbul’a götürüyor. Eşine dostuna hediye ediyor.  Tornadan çıkmış kaşığa benzer mi bunlar. Ağacı işledikten sonra bir de zımpara yaparım, kaşık dümdüz olur. Eskiden kaşıkları süslerdik, boyardık, işlerdik. Şimdi süs falan yapmıyoruz.  Ama bastonları süslüyorum. Yaşlılarımız istiyor baston, güzel görünsün diye süsleniyoruz.”
Herkes köyden kente göç ederken siz köyde kaldınız.
 “Köyden hiç çıkmadım. Çıkıp ne yapacaktım ki. Nereye gitsem nasılsa çalışacağım. Okka her yerde dört yüz dirhem derdi eskiler.”
Tahta kaşıkları nasıl kullanalım, var mı bir öneriniz?
“Tahta kaşıkları elde yıkamak daha iyidir. Bunlar çok deterjanda istemez. Bazı tahta kaşıklar kendi kendilerine zamanla çatlar. Ben kaşığı ona göre yaparım, ağacı ona göre seçerim.   Bir ağacın her yerinden kaşık yapılmaz. Özüne denk getirmemek gerekir.”
Özel Haber: Dilek Akşen