KADINLARIN VAR OLMA ÇABASINI ANLATTI
“Çanakkale’den bir hikayenin Dünya’da izlenmesi güzel”
Türk Dünyası Film Festivalinde finale kalan ve deveci bir ailenin öyküsünün anlatıldığı kadın devecilerden Habibe Yüksel ve annesi Seniha Yüksel'in develerle olan ilişkileri, deve güreşlerine katılmaları ve mücadelelerinin konu alındığı “Namın Yürüsün” belgeseli ile ilgili süreci anlatan Serkan Uslu, filmin getirdiği başarı ile ilgili ise, “Gurur verici bir duygu, tabii ki çok emek var ve bu emeklerin boşa gitmediğini görmek güzel. Belgesel Roma’da bir film festivalinde gösterildi. Hindistan’da Dadasaheb adında bir festivalde finalist oldu. Bunlar “Namın Yürüsün” için güzel şeyler. Dokuz Türki Cumhuriyeti Devleti’nin başkentlerinde gösterilecek. Çanakkale’den bir hikayenin dünyanın farklı yerlerinde izlenmesi güzel” dedi.
Sizi tanıyabilir miyiz? Çanakkaleli misiniz?
Serkan Uslu. Bayramiçliyim, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunuyum. Uzun süredir fotoğrafla ilgileniyorum, son 5 yıldır belgesel fotoğrafa ve belgeselciliğe doğru evrildim. Bu şekilde de devam ediyor.
Çanakkale halkı sizi deveci bir ailenin öyküsünün anlatıldığı kadın devecilerden Habibe Yüksel ve annesi Seniha Yüksel'in develerle olan ilişkileri, deve güreşlerine katılmaları ve mücadelelerinin konu alındığı “Namın Yürüsün” belgeseli ile tanıyor. Bu proje ile ilgili bilgi verir misiniz?
‘Namın Yürüsün’ belgesel filminin uzun bir süreci var. Beş yıl kadar sürdü filmin ortaya çıkması. Belgeselde sadece deve güreşlerini anlatmıyoruz genelde yanlış bir algı oluşabiliyor deve güreşlerini anlatıyor diye, fakat ‘Namın Yürüsün’ bence tam anlamıyla bir kadın filmi, kadın karakterlerin erkeklerin çok baskın olduğu bir ortamda var olma çabasını anlatmak istiyoruz. Genelde bu ortamlar erkeklerin eğlence mekanı gibi görünse de bu algıyı Habibe abla ve annesi Seniha teyze bozdu ve bozuyor. Belgesel “Anne Seniha Teyze’nin” 40 yıl önce develerle Kazdağından nasıl yük taşıdığını anlatmasıyla başlıyor, sonra kocasının vefatı ile deveciliğe ara veriyorlar, tam 35 yıl sonra kızı Habibe’nin isteği üzerine tekrar deve sahibi olmaya karar veriyorlar sonrasında deve güreşlerine katılmaları ve camiada nam salmalarını görüyoruz. Develerine olan sevgiye saygıya tanık oluyoruz.
Neden belgesel türünü tercih ettiniz, kendinizi daha iyi mi ifade edebiliyorsunuz?
Tabii ki kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Seviyorum böyle işler yapmayı. Belgenin değerli olduğunu düşünüyorum. Gelecek kuşaklar için bir hazine bence belge ve belgesel.
Bu belgesel ne kadar sürede çekildi, ekip nasıldı? Yüksel ailesi ile iletişiminiz nasıl bir boyuttaydı?
Bu proje 5 yılımı aldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Görevlisi Gökhan Akça projeye en büyük katkıyı sağlamıştır. Buradan ona teşekkür etmek isterim. Belgeselcilikte çok uzun uğraşlar vermek zorunda kalıyorsunuz. Kurmaca filmlere hiç benzemiyor, belgeselin ne zaman ne olacağı hiç belli olmuyor, bu yüzden hep tetikte olmanız gerekiyor. Belgesel çekerken bir yerden sonra sizin varlığınızı unutmaları gerekiyor, ancak bu şekilde istenilen samimiyeti yakalıyorsunuz. O yüzden proje çok uzun sürdü. Kendinizi tanıtmanız, kabullendirmeniz veya ailenden biri sayılmanız için zaman ve samimiyete ihtiyaç var. Belgesele başlarken kafanızdaki düşünce ile belgesel bittiğindeki tasarladığınız düşünce arasında çok fark oluyor, belgeselin içine girdiğinizde konu kendi yolunu belirliyor.
Bu çok hayatın içinden ve doğal bir hikaye. Nasıl dikkatinizi çekti, hikayeyi belgeselleştirme fikri nasıl doğdu?
Bir deve güreşinde Seniha Teyze’nin fotoğraflarını çektim ve sonra yaşadığı Kutluoba köyüne gittim, ailenin develere olan sevgisini görünce tereddütsüz işe başladım. Onlarla zaman geçirdikçe hikaye, kafamda kaba hatlarıyla oluştu. Her yıl Sinema Genel Müdürlüğü tarafından açık bir çağrı oluyor belgesellere destek vermek için, ‘Namın Yürüsün’ Projesini oraya gönderdim. 700 civarı başvuru vardı, bunların sadece 70 tanesine destek verdiler, biz de destek gören filmlerin arasındaydık. SGM’ den gelen bu destek belgeseli bitirmem de çok faydalı oldu. Ama şunu da söylemek isterim bu tür işlerde hep fedakarlık yapmanız gerekiyor. Bu süreçte çok sponsor aradım ama herkes kibarca kapıyı gösterdi, ya da ilgilenmedi bile bu da maalesef memleket gerçeği. Oysa ki belediyeler veya sivil toplum örgütleri ne boş işlere para harcıyor ama bu tür; bizim kültürümüzü anlatan işler yıllar yıllar sonra açıp izlenecekler. Bence gelecek nesiller için belgesel çok değerli olgu.
Seniha Teyze nasıl bir karakter?
Seniha teyze 75 yaşlarında, 3 devesi var, 100 civarı koyunu var. Keçisi ve onlarca tavuğu var.
Yaz kış bu hayvanların bakımıyla ilgileniyor. Ve gün sonunda gözleri hep gülüyor. Şehirli insanın son model arabası var, ya da yepyeni evi var ama gün sonu gözler hep yere yere bakıyor.
Develerle çalışmak zor oldu mu?
Çok yanlış algılar var develerle. Kırsalda yaşayan insanların hayvanlarla ilişkisi çok daha başka, belgeselde konu olan Efecan ismindeki develer evin hayvanı değil, evin bir ferdi. Deve güreşlerinin yasaklanması ile ilgili bir sürü haber görüyorum, bu güreşleri yasaklamak o hayvanları öldürmek anlamına gelir aynı şekilde İstanbul’daki adalardaki faytonlar gibi faytonu yasakladığında atların ölüm fermanı verilmiş olur. Bunlar artık bir kültür haline gelmiş şeyler yasaklamak bir yol değil bence. Uzun bir tartışma konusu.
Film Türk Dünyası 4. Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde finale kaldı sanırım. Nasıl bir duygu? Evet, Türk Dünyası Film Festivalinde finale kalan filmler arasındayız. Gurur verici bir duygu tabii ki çok emek var ve bu emeklerin boşa gitmediğini görmek güzel. Program daha belli değil, ama finale kalan filmler 9 Türki Cumhuriyeti Devleti’nin başkentlerinde gösterilecek. Çanakkale’den bir hikayenin dünyanın farklı yerlerinde izlenmesi tabii ki güzel.
İmza attığınız başka projeleriniz var mı?
‘Namın Yürüsün’ benim ilk belgesel filmim, geçen bahar aylarında; bölgemizde gelenekselleşmiş panayırlarda lunapark emekçilerini konu alan kısa bir belgesel için çekimler yaptım, ama daha kurgusu yapılmadı. Beklemede yani.
Belgeselden sonraki süreci anlatır mısınız? Tepkiler nasıldı?
Geçen kış Bayramiç’te gösterimini yaptık. Başta Seniha teyze olmak üzere belgeseldeki anlatıcıların, perdede görünmesi herkesin hoşuna gitti tabii ki ve onlar için gurur vericiydi. Roma’da bir film festivalinde gösterildi. Hindistan’da Dadasaheb adında bir festivalde finalist oldu. Bunlar “Namın Yürüsün” için güzel şeyler.
Bundan sonra hedefiniz nedir?
Bu film benim için bir başlangıçtı devamını getirmek için çalışacağım. Uzun süredir Çanakkale’de yaşıyordum şimdi Bakü ye taşındık. Yeni projeler, yeni belgeseller yakında şekillenecek. “Namın Yürüsün’ün” facebook’ta bir sayfası var merak edenler oradan gelişmeleri izleyebilirler, İnstagramda da “hareketmemuru” olarak izleyebilirler.
Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkürler, yeni projelerinizde başarılar.
Ben teşekkür ederim.
Röportaj: Mine Tarım