Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın başkanlığında toplanan meclis üyeleri şehit olan askerler için saygı duruşunda bulundu. Sonrasında ise Başkan Gökhan’ın okuduğu ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı;
“09.10.2019 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ülkemizin güney sınırında oluşturulmaya çalışan terör yapılanmasını yok etmek, bölgenin güvenliğini sağlamak, barış ve huzur getirmek amacıyla “Barış Pınarı” harekâtını başlatmıştır. Türk halkı vatan, millet, bayrak söz konusu olduğunda, ülkemiz iç ve dış güçlerce saldırıya uğradığında vatanına, bayrağına sadakatle olan bağlılığı daha artar. Türk milleti olarak birbirimize daha sıkı bağlarla bağlanırız. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin başarılarıyla her zaman gurur duyarız. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözleri barışa inanan Türk halkının her zaman yolunu aydınlatmıştır. Ancak bölgemizde yaşanan gelişmeler ülkemizin birlik ve bütünlüğünü, halkımızın ve sınırımızın güvenliğini sağlayabilmek adına sınırımızın hemen ötesinde yapılandırılmak istenen terör örgütlerini bölgeden temizlemek, oradaki askerlerimizi ve bölgede yaşayan insanların yaşamlarını korumak, bölgede barışı ve huzuru tesis etmek, sınır bölgesinde yaşamlarını sürdüren vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen tezkereye bu metinde imzası bulunan grup başkan vekillerinin mensup olduğu partiler tarafından “evet” denmiştir. Bizler, Suriye’de terörle ve teröristle mücadele eden askerlerimizin görevlerini başarıyla tamamlamaları sonrası burunları dahi kanamadan ülkemize dönmesini istiyoruz. Allah Mehmetçiğimizi korusun, ordumuzu başarılı kılsın. Vatanımızın güvenliği ve milletimizin huzuru için şehit olan askerlerimize, tüm güvenlik güçlerimize, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, gazilerimize ve yaralı vatandaşlarımıza acil şifa diliyoruz.
Güvenli bölgenin tesisi, bölgede barışın sağlanması, bölge halkının huzuru, bölgedeki Mehmetçiğimizin güvenliği operasyonun amacıdır. Harekatın en kısa sürede amacına ulaşarak kayıpsız bir şekilde askerlerimizin ülkemize dönmesini istiyoruz. Bugün Suriye’de terör örgütleriyle işgal edilmiş olan bölgenin sınırımızdaki uzunluğu 120 km’dir. Suriye topraklarının yaklaşık 1/4 nün PKK-YPG-PYD-DAEŞ ve benzeri terör gruplarınca işgal edilmiş olması ülkemizin güvenliğini ve toprak bütünlüğümü tehdit etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti işgalci terör örgütlerine karşı “kendi sınırını savunma hakkı” için oraya gitmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Uluslararası Hukuk anlamında “meşru savunma hakkımızı” kullanıyoruz. Bu harekât bir savaş değildir. Biz terörist gruplarla savaşmıyoruz, sınır ötemizde terörle, terör örgütlerini tasfiye harekâtı yapıyoruz. Savaş ancak devletler arasında gerçekleşir. Sınır bölgemizde Suriye topraklarını işgal eden teröristler ülkemize saldırıyor, Ceylanpınar, Nusaybin ve Kızıltepe’de vatandaşlarımız, çocuklar hatta bebekler havan topu saldırılarıyla ölüyorlar. Ancak devletimizi, askerimizi acımasızca eleştiren ve yaptırım tehdidinde bulunan Avrupa Birliği, Arap Birliği ülkeleri ile ABD’den bu konuda en küçük tepki dahi gelmemesi düşündürücü ve üzüntü vericidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, askerimizin bölgedeki teröristlere karşı sınır güvenliğimizi sağlamak, terör yapılanmasını önlemek ve tampon bölge oluşturma amacıyla Suriye topraklarında olması; Uluslararası Hukuk kuralarına ve 20.10.1998 tarihinde Türkiye ve Suriye arasında akdedilen Adana Mutabakatına sonrasında 2010 yılında “Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İş birliği Anlaşması” olarak tanımı değişen anlaşmaya uygunluk arz etmektedir. Tabi ki bölgedeki terör örgütlerine karşı operasyonlarımızı sivil halkı koruyarak, uluslararası hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirmekteyiz. Bölgedeki gerçekleri ve harekât amacımızı doğru dış politikalar ile lobicilik faaliyetleriyle tüm ülkelerde anlatmalı ve haklılığımız konusunda onları ikna etmeliyiz. Suriye ortak tarih ve kültür birlikteliğini, en uzun kara sınırını ve sınır aşan nehirleri, karşılıklı olarak soydaş ve akraba topluluklarını paylaştığımız komşumuzdur. Aynı zamanda taşımacılık ve ticaret bakımından Arap yarımadasına açılan kapımızdır. Türkiye ve Suriye halkları arasındaki tarihsel bağlara ve kardeşliğe verdiğimiz önemi, bölgemizin huzur ve refahına katkı yapma çabamızı ve her şeyden önemlisi Türkiye’nin dış politikasının barışçıl temeller üzerinde yükseldiğini tüm dünyaya aktarmalıyız. Türkiye’nin ve Türkiye’nin çevresinde bulunan dost devletlerinin barış içerisinde yaşayabilmesi için ülkelerin meşru hükümetleriyle diplomasinin devam etmesini, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunarak, bölge halkının huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşaması, ülkemizdeki yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacının geri dönmesi için gerekli diplomatik mücadelenin güçlü bir şekilde devamını bekliyoruz. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri için bölgede uygun şartların oluşturulması çok büyük önem taşımaktadır. Emperyalist güçlerin bulunduğumuz bölgenin ve Türkiye’nin dış politikasını, geleceğini belirlemesi kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti kendi toprak bütünlüğü kadar komşularının da toprak bütünlüğüne saygı duyan, dışarıdan gelen tüm baskılara karşı bölgede barışı ve güvenliği sağlamayı amaç edinen bir devlet anlayışına sahiptir.
Biz inanıyoruz ki bu harekât bölgemizde barış ve güvenliği sağlayacak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına katkı sağlayacaktır. Bölgede kalıcı barışın sağlanmasını, bölgenin 2012 yılından önce olduğu gibi barış ve huzurun yanında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin tekrar başladığı döneme kavuşmasını diliyoruz. Mehmetçik bizim göz bebeğimizdir. Allah Mehmetçiğimizi korusun.”