Filiz Ceylan, “Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü ekonomik krizin, şiddetin ve COVİD-19 salgınının ağır sonuçları altında karşılıyoruz. Tam 164 yıl öncesine dayanan bir kökeni var 8 Mart’ın. 1910 yılından bu yana tüm dünyada kadınlar 8 Mart’ı, dayanışma ve mücadele günü olarak kutluyor. Ve 164 yıl önce kadınların 8 saat çalışma, eşit işe eşit ücret, insanca çalışma koşulları için başlattıkları mücadele bugün de geçerliliğini koruyor” dedi.
“Mevcut işsizlik, gelir kaybı baskısı, çalışma zorunluluğu kadınların şiddete boyun eğmesi için fırsata dönüştürüldü”
Yönetici Filiz Ceylan, “Ekonomik krizin faturasını halkın sırtına yıkmak isteyen patronlar ve hükümet, pandemiyi fırsata dönüştürdü. Pandemi sürecinde patronların karına hizmet etmek için atılan her adımın sonuçları, kadın emekçiler için daha çok çalışmak, daha çok yoksulluk, giderek artan işsizlik ve açlık oldu. Kısa çalışma, ücretli izne çıkarılma, evden çalışma, işsizlik ve güvencesizlik yaygınlaştı. Kamu da ve özel sektörde salgına karşı bir tedbir olarak başlatılan esnek çalışmanın kalıcı hale getirilmesi için hükümet hızlanmış durumda. Esnek çalışma uygulamalarıyla birlikte ev işi, çocuk bakımı ve iş arasında kadınlar nefessiz kaldı. Bu koşullarda kadınların sadece evde değil, iş yerinde yaşadıkları şiddet de arttı. Mevcut işsizlik, gelir kaybı baskısı, çalışma zorunluluğu kadınların şiddete boyun eğmesi için fırsata dönüştürüldü. İşten çıkarma yasağının istisnası olan ve “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymama” anlamına gelen “KOD-29” ile işten çıkartma patronlar tarafından keyfi olarak kullanıldı. Sömürü katmerlenip ekonomik sıkıntılar “uzaya çıkarken”, temel tüketim ihtiyaçları her gün zamlanmakta, geçim sıkıntısıyla yaşanan intiharlar artmakta” ifadelerini kullandı.
“VİRÜSÜN ÖLDÜREMEDİĞİ KADINLARI, BOŞANMAYI YA DA AYRILMAYI REDDEDEN ERKEKLER ÖLDÜRÜYOR”
Ceylan sözlerinin devamında ise, “Kriz, Pandemi, savaş, yoksulluk, işsizlik, şiddet. Aynı sorunları yaşayan kadınlar aynı tarafta birleşmeden bu dar boğazdan geçilemez. Ailenin artan yükleriyle, her gün artan işsizlikle eve kapatılan kadınlar, daha çok şiddet görüyor. Yoksulluk ve işsizlik, kadınları şiddet gördüğü evden ayrılamaz hale getiriyor. Virüsün öldüremediği kadınları, boşanmayı ya da ayrılmayı reddeden erkekler öldürüyor. Kadınlar aynı erkek için onlarca koruma ve uzaklaştırma kararı almış olmasına rağmen herkesin gözü önünde yaralanıyor öldürülüyor! Mahkemeler faillere haksız tahrik indirimi uygularken, iktidar ve medyası kadınları koruyan yasal düzenlemelere, İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıyor” ifadelerine yer verdi.
“HÜKÜMET, İNSANLARIN YAN YANA GELEBİLECEĞİ, HAK ARAYACAĞI TÜM ALANLARI YOK ETMEYE ÇALIŞIYOR”
Emek Partisi Çanakkale İl Yöneticisi Filiz Ceylan, “Pandemi sürecinde artan öfkeyi bastırmak isteyen hükümet, insanların yan yana gelebileceği, har arayacağı tüm alanları yok etmeye çalışıyor. Barolara, meslek örgütlerine, sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına, sosyal medyaya yapılan saldırılar ve hedef göstermeler günlük rutin haline geldi. İşçilerin grev hakkını yasaklamak, keyfi gerekçelerle gözaltına almak, hapis cezasına çarptırmak, içeride ve dışarıda savaş politikalarında ısrar etmek, canının istediği her yere kayyumlar atamak siyasi iktidarın yönetim biçimi oldu” dedi.
“DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM; ÖRGÜTLENELİM, DEĞİŞTİRELİM!”
Filiz Ceylan yaptığı açıklamanın devamında, “Son günlerde ortaya atılan yeni anayasa ve reform söylemlerine yakından bakıldığında emekçiler ve kadınlar için hiç bir şey ifade etmediği açıkça görülüyor. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve kadın haklarına ilişkin konularda hükümetin 19 yıllık pratiğine dönüp baktığımızda ne görüyorsak bu planda da aynısını görüyoruz. Her güne kadın cinayetiyle uyanan, haklarının tırpanlanmasına karşı her an tetikte olan kadınlar için AKP de onun yeni anayasası da bir çözüm değil. Katlanarak artan şiddetin önlenmesine dair tek bir adım atmayıp bilakis suçluları salıveren, kadınların cezaevlerinde çıplak araması dahil olmak üzere her fırsatta ve her alanda kadınlar aleyhine politika üretmekten vazgeçmeyen iktidara karşı başta kadınlar olmak üzere, işçiler, gençler, aydınlar direnmeye devam ediyor. Kadınları yalnızlaştırmaya, dayanışmadan yoksunlaştırmaya, can derdine düşüp mücadeleden uzak tutmaya çalışan tüm politikalara karşı çarenin birliğimizde ve her koşul altında mücadele etme azmimizde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kadınları hem örgütlenmeye hem de örgütlü mücadeleyi birleştirmeye davet ediyoruz. 8 Mart’a giderken en yakınımızdaki kadınlarla el ele verelim; dayanışmayı büyütelim; örgütlenelim, değiştirelim! Hep birlikte haykıralım: Kaynaklar saray ve sermaye için değil, halk için harcansın! Güvenceli iş sağlansın, işten atmalar ve ücretsiz izin yasaklansın! İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmalara derhal son verilsin, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasası uygulanmasın, kadına yönelik şiddete karşı acil önlem planı yapılsın. Nafaka ve boşanmanın zorlaştırılmasına yönelik tartışmalara son verilsin. Kadınların 7/24 ulaşabileceği, farklı dillerde hizmet veren, sadece kadına yönelik şiddet alanında çalışan ayrı bir alo şiddet hattı, kadın danışma merkezleri ve yeterli sayıda sığınak açılsın. Herkese ücretsiz, yeterli miktarda aşı sağlansın” diyerek sözlerini noktaladı.
Hasan Sami Er