Çanakkale Kadın Platformu üyeleri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde İskele Meydanı’nda toplandı. Türkiye’de kadına şiddet ve cinayetlerin sona ermesini isteyen grup üyeleri, “Erkek şiddetiyle mücadele etmek yerine kadın düşmanlarının sözüne uyarak İstanbul Sözleşmesi’ni, nafaka hakkını, eşit ve şiddetten uzak yaşama hakkımızı tartışmaya açarak ayrımcılığı ve şiddeti destekleyenlere karşı meydanlardayız” dediler.

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde gerçekleştirecekleri etkinlik ile ilgili bir süre önce sosyal medyada Golf Aile Çay Bahçesi’nden başlayarak “ Feminist Gece Yürüyüşü” gerçekleştireceklerini ve İskele Meydanı’nda bir etkinlik düzenleyeceklerini belirten  grup izin verilmemesi üzerine yürüyüşü gerçekleştiremedi.  Bunun üzerine etkinliğin yapılacağı İskele Meydanı’nda buluşan grup burada sloganlar atarak etkinliği başlattı. Ellerinde, “Fıtratımızda Direniş Var, Erkeklik Corona’ dan Daha Öldürücü, Hayır Hayır demektir, Trans Kadınlar Kadındır, Cadıların Laneti Peşinizi Bırakmayacak, Tabuları Yıkarım Bulaşıklara Karışmam, Feminist İsyan Her yerde , Katledilen Kadınlar İsyanımızdır, Dağılın Beyler Direniş Mora Boyandı” yazılı dövizler ile İskele Meydanı’nda yerini alan grup üyeleri  müzik eşliğinde dans ederek halay çektiler.

“BİZLER İSE UMUTSUZLUĞA KAPILDIKÇA BİRBİRİMİZİ HATIRLADIK”
Müzikli dans ve halayların ardından sık sık sloganlarında atıldığı etkinlikte yapılan basın açıklamasında, “Gücünü mücadelemizden, gücünü dayanışmadan, gücünü sokaklarda her şeye rağmen bir arada olmaktan alan bizler, kahkahamız, öfkemiz, isyanımız ve mücadelemizle bu 8 Mart’ta da buradayız, yan yanayız, çok güçlüyüz. Geçtiğimiz yıl coşkumuzla, isyanımızla, dayanışmamızla yan yana durduğumuz yürüyüşümüzden birkaç gün sonra pandemi hayatlarımızı birdenbire değiştirdi. Fiziki mesafelerimiz artarken eşitsizlikler olağanca hızıyla derinleşmeye, hepimizi bambaşka yerlerden vurmaya başladı. Bizler ise umutsuzluğa kapıldıkça birbirimizi hatırladık. Dayanışmamızın gücü umudumuz oldu, mücadelemiz ise direncimiz. Bizler patriyarkanın evde, işte, sokakta, her alanda her fırsatta, kimi zaman açıkça kimi zaman sinsice üstümüzde egemenlik kurma gayretini biliyoruz, tanıyoruz. Dayanışmamız bize hayır deme, kendi hayatımıza, bedenimize ve emeğimize sahip çıkma gücü veriyor, aldığımız bu güçle her alanda isyan ediyor, mücadele yürütüyoruz. Hayatlarımıza sahip çıkıyoruz. Kadınlar işlerini kaybediyor. Devlet eliyle ekonomik şiddete maruz kalıyor! Eğitim, sağlık, gıda sektörü gibi alanlarda yoğun olarak çalışan kadınlar, pandemi sürecinde artan ev içi bakım emeği ile birlikte küresel salgının yükünü en çok üstlenen kesim oldu.  Her 10 kadından en az 7’si yoksullaşırken, pek çok kadın işini kaybetti. Pandemi nedeniyle eve kapanmak zorunda kaldığımızda ev işini, çocuk bakımını üstümüze yıkanlara, ailede baba, koca, sevgiliye, erkek şiddetine karşı isyan ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

“HAKLI MÜCADELEMİZE DEVAM EDİYORUZ”
Sık sık sloganlarında atıldığı basın açıklamasının devamında, “Haklarımıza yönelik saldırıların üstesinden ortak ve haklı mücadelemizle geliyoruz. Eşitlik mücadelemizle çıkarılmasını sağladığımız yasalara ve İstanbul Sözleşmesi, CEDAW gibi uluslararası sözleşmelere dair karalama kampanyası yürüten marjinal gruplar ile söylemini ortaklaştıran iktidar, hayatlarımızı ve eşit yurttaşlık haklarımızı siyasi pazarlık konusu yapmayı sürdürüyor. Erkek şiddetiyle mücadele etmek yerine kadın düşmanlarının sözüne uyarak İstanbul Sözleşmesi’ni, nafaka hakkını, eşit ve şiddetten uzak yaşama hakkımızı tartışmaya açarak ayrımcılığı ve şiddeti destekleyenlere karşı isyanımız sözümüz meydanlarda. Kadınlar yaşamlarını yitiriyor. Türkiye’de kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin çok yüksek oranlarda olduğunu yıllardır dile getiriyoruz. Pandemi döneminde dünyada ve Türkiye’de ev içi şiddet ve kadın cinayetleri daha da arttı ama şiddetle mücadele aynı ölçüde güçlenmedi tersine zaafa uğradı. Bu ülkede #CinskırımVar. “Her gün en az 3 kadın öldürülüyor. Hayatını savunan kadınlara en ağır cezaları reva görürken şiddet uygulayan erkekleri ödüllendiren erkek adalete karşı isyanımız karakolda, adliyede.  İktidar bizi şaşırtmadı. Geçtiğimiz günlerde açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, kadın kazanımlarını güvence altına almak bir yana İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine yer vermemektedir. Belediyelerde kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin, üniversitelerde LGBTİ+ kulüplerinin kapatıldığı, anti demokratik dernekler yasası değişiklikleri ile örgütlenme özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda açıklanan bu eylem planı hak ihlallerine çözüm değil yasaklara meşruiyet kılıfı olmayı hedeflemektedir. İktidarın süresini uzatma amacıyla giriştiği yeni anayasa sürecine alet olmayacağız, eşit yurttaşlık hakkımızın pazarlık malzemesi yapılmasına izin vermeyeceğiz. İtiraz etmemizi, hakkımızı aramamızı engellemek için her gün nefret diliyle hedef gösterenlere, kayyumlara, sokakları bize kapatanlara, keyfi göz altılara, çıplak aramalara, haksız tutuklamalara, ev hapislerine karşı isyanımız meydanlarda, dayanışmada! Yaşam biçimi tahakkümüne ve ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz! Etnik köken ve inanç farlılıklarıyla sosyolojik çeşitliliğin zenginliğimiz olduğu; cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, medeni hal, engellilik, sınıfsal durum vb. nedenlerle ayrımcılığın olmadığı; hayatın her alanında cinsiyet eşitliğini mümkün kılacak eşit ve özgür bir yaşamı herkes için istiyor ve bunun kurulması için çalışıyoruz. Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz. Yaşam biçimi tahakkümüne, nefret söylemine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz. Bizi evlerin içine, istedikleri mekanlara, belli saatlere, belli kıyafetlere sıkıştırmaya çalışanlara karşı isyanımız gecede, sokakta. Pozisyonunu kullanarak bizi sömürmeye çalışanlara, krizin bedelini omzumuza yıkanlara, ancak üç kadından birinin istihdam edilmesine razı olanlara, utanmadan kadın çalışmasa da olur diyenlere karşı isyanımız iş yerinde, ofiste, şantiyede, sendikada! Cinsel tacizi saklayabileceklerini sananlara, unutulur diyenlere, şiddete karşı tedbir almayıp, ortak olanlara karşı isyanımız sosyal medyada. Toplumsal cinsiyet eğitimlerini engelleyip kadın üniversitesi açmayı planlayanlara, öğrencileri taciz edenlere, seçilmiş değil atanmış yönetimlere karşı isyanımız akademide, kampüste, okulda. Kariyerini kadın meslektaşlarını istismar ederek inşa edebileceklerini sananlara, sanat kılıfı altında cinsel tacizi meşrulaştıranlara, sahneyi, kamerayı kendine kalkan edip bizi susturacaklarını sananlara karşı isyanımız sette, sanatta. Hastanelerde canla başla emek veren kadınlara bir de şiddet ve mobbing uygulayanlara karşı isyanımız hastanede. Kimi arzulayacağımızı, kimi seveceğimizi, nasıl sevişeceğimizi bize dayatanlara, hizaya sokup şiddet uygulamaya çalışanlara, bedenlerimizden, arzularımızdan korkanlara karşı isyanımız yatakta! Kürtaj ve doğum kontrole erişim haklarımızı kısıtlayanlara, bizi çocuk doğurmaya mecbur görenlere karşı isyanımız kadınların kararlarında! İnsan olmayan hayvanların metalaştırılmasına, köleleştirilmesine, dişi hayvanların üretim sistemleri üzerine kurulan tahakküme, bireysel yaşam haklarının ve özgürlüklerinin elinden alınmasın karşı isyanımız mezbahalara, hayvanat bahçelerine, süt çiftliklerine cinsiyetçi ve aşağılayıcı muameleye, nefrete, homofobik ve transfobik saldırılara, toplumsal cinsiyetten korkan, “LGBTİ+’lar yoktur” diyenlere karşı isyanımız her yerde. Patriyarkaya, kapitalizme, ırkçılığa, cinskırım’a, dini baskılara karşı isyandayız. Kadınları ve LGBTİ+’ları gökkuşağı gibi tüm renklerimizle bir arada olmaya, haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz” denildi.

Ogün İnal