İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin kararı Boğaz Medya yayınında değerlendiren TV9 muhabiri Ece Köseoğlu, Çanakkaleli gazeteci ve yazar Muhammed Yavaş ve Köşe Yazarı Burcu Kaygısız şiddete maruz kalan kadınların umutsuzluğa sevk edildiklerini ve kara kara düşündüklerini belirttiler.

Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan ve 20 ülke tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi Türkiye’de 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştı. İstanbul sözleşmesinin kaldırılmasına birçok siyasi sanatçı ve toplum kesiminden tepkiler geldi.
Biz de İstanbul sözleşmesi hakkında neden kaldırıldığı ve İstanbul sözleşmesi ne anlama geldiğini Gazeteci Ece Köseoğlu, Muhammet Yavaş ve Köşe Yazarı Burcu Kaygısız ile konuştuk.
 
TV9 muhabiri Ece Köseoğlu; ‘’ Aslında gelecek durumu konuşmaktan öte bugünü konuşmamız gerekiyor. İstanbul sözleşmesi hayatımıza 2011 yılında girdi. Ama çoğumuz belki İstanbul Sözleşmesi’nin son birkaç yılda tartışmalara tanık oluyoruz. Bu neden oldu siyasi partiler liderleri bunu dillendirdi. Bu noktadan birçok kişi İstanbul Sözleşmesi’ni öğrenmeye başladı. Devlete bir takım görevler düşüyor İstanbul Sözleşmesinde,  AK Partili bir yetkilinin açıklamalarını dinledim kendisi daha çok eşcinseller üzerinden, İstanbul sözleşmesinin eşcinselliği meşrulaştırmaya yönelttiğini söylediği homofobik tavır gördüm. Devlet olarak şiddete mağdur olan kadınlara sığınma olanakları verilmeli, peki var mı sınırlı, onun için kadınlar ne yapacaklarını kara kara nereye gideceklerini düşünüyorlar. Ve şiddete maruz kaldıklarında ulaşacakları bir hat olmalı, devlet 9 senedir şiddet maruz kalan kişileri koruyor mu? Onun için İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz bu tedbirlerde öncülük yapıyor. 

“KADIN CİNAYETLERİ ÖNLENSEYDİ, BUGÜN BUNLARI KONUŞMAZDIK”
Burası Çanakkale Köşe Yazarı Burcu Kaygısız, ‘’Tabii ben de kaldırılması konusunda tepkiliyim. İmzalanmasını birçok arkadaş gibi çok istiyordum. Muhammet beyin de dediği gibi 2011 yılında ilk defa İstanbul'da imzalanan bir sözleşmeye katılmamamız, çıkmamız bizim için kötü bir durum. Biliyorsunuz bizim ülkemizde İsviçre hükümleri uygulanıyor. Söylemek istediğim şu İstanbul Sözleşmesinin yapmak istediği asıl şey kovuşturmasından çok caydırıcılığı arttırmak bizim yasalarımız maalesef bu konuda yeterli değil. Ki biz kadın cinayetlerini önleyecek olaydın bugün bunları burada konuşuyor olmazdık. Önemli olan yasaların caydırıcılığıdır, İstanbul sözleşmesi bunu yapabildiği için devletlere bu tarz yaptırımlar yaptığı için imzalamamız çok önemliydi bizim için, çünkü kadın cinayetlerinde maalesef başı çeken ülkelerden biriyiz. Onun için İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından büyük bir üzüntü duydum. ‘’

“Uygulaması olsun istedik, adını da kaldırdılar’’
Son kitabı Adı Zeynep ile Türkiye’deki kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini ele alan Çanakkaleli gazeteci ve yazar Muhammed Yavaş, kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı operasyonuyla kaldırılmasına çok sert tepki göstererek açıklamalarda bulundu. Yazar Yavaş, ‘’Kadınların gülüşleri soluyor, hayatlar kopartılıyor, kadınlar göz göre göre öldürülüyor, sözleşmenin adı vardı uygulaması yoktu uygulaması da olsun istedik adını da kaldırdılar’’ dedi.  Sözlerine İstanbul Sözleşmesi’nin ortaya çıkış sürecini anlatarak başlayan Yazar Yavaş, ‘’ Nahide Opuz eşinden devamlı şiddet görüyordu, tam 39 kez şikayetçi oldu işlem yapılmadı Opuz çareyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde buldu, Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet etti. Mahkeme, Nahide'yi haklı buldu, Türkiye'nin kadınlar için güvenli bir ülke olmadığına hükmeden kararı verdi, Türkiye 39 kez şikayetini ciddiye almadığı Nahide'ye tazminat ödedi. Bu kararın ardından Dünyaya rezil olmuştuk, 2011 yılında Aile İçi Şiddeti Koruyup düzenleyen İstanbul Sözleşmesi'ni ve bu sözleşmeye uyumlu 6284 yasasını imzalayarak itibarımızı kurtardık. İlk imzacısıydık, gururla Avrupa'ya da örnek oluyorduk. Erdoğan çıktı gururla söyledi, açın bakın bir kişi itiraz etmedi, muhalifler de alkışladı. Sonra sözleşme tüm partilerin desteği ile meclisten geçti, ancak yürürlüğe girmedi. Zaman zaman akla geliyor ve isteniyordu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın yönetiminde olduğu Kadın ve Demokrasi (KADEM) Derneği bile sözleşmeden yana taraf olduklarını söylüyor Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan pek çok konuşmasında sözleşmeden de bahsediyordu. Çok değil daha iki hafta önce Erdoğan da 6284 yasasının ileri bir yasa olduğunu ifade ederek sözleşmeyi destekliyordu. Sözleşmeye ise tarikatlar, cemaatler, şeriatçılar, eşine şiddet uygulayanlar, kadını 2. Sınıf vatandaş görenler, karşısındaki erkeğe karı gibi diyerek hakaret eden erkekler ısrarla karşı çıkıyordu.  Kadınları, mağduru koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldıranlar ellerinde kadınların kanları ile dolaşacaklar, öldürülen kadınların vebali üzerlerinde olacak. Uygulanmasını istenmeyen, hakkında çeşitli spekülatif algı operasyonları yapılan ve iftiralar atılan bu yasa geri getirilerek acilen etkin bir şekilde uygulansın. ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ kadının güvencesidir. Çünkü amacı kadınları her türlü şiddetten korumaktır, kadına yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele etmek, şiddeti önleyerek kovuşturmaktır. Sözleşme kadına yönelik her türlü ayrımcılığı kaldırır, gerçek anlamda kadın ve erkek eşitliği ile toplumsal cinsiyet eşitliğini tahsis ederek şiddet mağdurlarını her şartta destekler. Kanun, tüm kurum ve kuruluşlar arasında iş birliği amacıyla koordinasyon sağlar. Sözleşme uygulanırsa eğer failin;  namus, bekaret, tahrik, kültür, gelenek, görenek, din, yan battı çamura battı savunmaları dinlenemez ve mahkemelerde esas alınamaz, Sözleşmenin uygulanmasını istemeyenler, kalktı diye sevinenler sanıyorum bunları rahatça yapmak istedikleri için istemiyorlar ama bu maddelerde insanı rahatsız eden ne vardır, neden bu sözleşme istenmez sormak istiyorum’’ dedi. Sözlerini sürdüren Yavaş, ‘’ Bakınız ısrarla İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiğinden beri kadın cinayetleri arttı diyorlar. Bu doğrudur ancak sözleşme uygulanmıyordu, yürürlüğe girdi ama uygulanmadı. Uygulanmadığı için arttı cinayetler. Yani sözleşmenin adı vardı işlevi yoktu, herkes işlevi de olsun isterken sözleşmenin adını da kaldırdılar. Sözleşme tam bilinmiyor çünkü anlatmıyorlar. Bilinse bunlar olmayacak. Bugün köylere falan gittiğinizde pek çok kadının sözleşmeyi bilmediğini görüyorsunuz o kadınlar sözleşmenin esaslarını bilsinler vallahi de billahi de ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ diye haykıracaklar.  Biz kitapta da İstanbul Sözleşmesi’ni detaylıca anlatıyoruz, lütfen bu sözleşmeyi geri getirsinler, uygulasınlar, karşı çıkmasınlar çünkü İstanbul Sözleşmesi'nin önemini biliyoruz, kadınlara bunun hesabını veremezsiniz, elbet çarkınız kırılacak gideceksiniz eğer bu sözleşme kalkarsa ve geri gelmezse gittiğinizde arkanızdan kadın katili diyecekler’’ ifadelerini kullandı.

İbrahim Akın Kazancı