Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin Dünya’da ve Türkiye’de tarımdaki gelişmeleri değerlendirdi. Baytekin, ''Her ülke insanı öncelikle beslemek zorundadır'' derken Pandemi sürecinde tarımın ve üretimin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığını söyledi. Türkiye'nin de ciddi gıda üretim projesi programı oluşturması gerektiğini kaydeden Baytekin, üretici ve üretim potansiyelini artmak için politikalar izlenmesi gerektiğini vurguladı.

Tarımın her ülkenin öncelikli sektörü olduğunu belirten Harun Baytekin, “Her ülke insanı öncelikle beslemek zorundadır. İşte bu zorunluluk kapsamında kendi stokunu daima belli düzeylerde 1 yıl 2 yıl gibi tutmaya çalışır. Ama küreselleşme globalleşme gibi hareketler 20 yıldan belli önemli mesafeler kat etti. Artık dünyanın neresinde yetiştirilirse yetişsin başka yerinde tüketim pazarı oluşabiliyor. Bu anlamda dünyada üretilen tarımsal ürünlerin kat ettiği mesafelerde sürekli artıyor. Örneğin mısırın üretim alanından tüketim alanı hesap edildiğinde 3 bin km uzakta, Dünya Gıda Tarım Örgütü aslında bun karşı çıkıyor yerinde tüketime özendirmeye çalışıyor. Brezilya’da soya tavuk yetişiyor dünyanın başka uzak yerine gidiyor. Tabii böyle bir geniş uzun mesafeler kat eden gıdanın fosil yakıt tüketiminin de artığını görünüyor. Gıdanın yerinde tüketiminin fosil yakıt tüketimininim azaltacağı ile ilgili çalışmalar var. Ama bütün ülkeler ürettiğinin fazlası ürünler dışarı satışını yapıyor. Çünkü ekolojiler üretim bölgeleri hemen her yerde aynı değil mesela İskandinav ülkeleri her ürünü elde edemiyor. Tropikal bölgelerde buğday ve benzeri yetişmiyor dışardan temin etmesi lazım, işte çeltik bataklık alanlarda yetişiyor dünyanın her bölgesinde yerde yetişmesi mümkün değil. Ama bununla birlikte her ülkenin kendi tarımsal potansiyelini verimli bir şekilde değerlendirmesi gıdada dışa bağımlı olarak azaltması gerekiyor. Korana salgınından sonra bizim hemen buğday satın aldığımız ülkeler Ukrayna Rusya gibi ülkeler dünyaya sattıkları buğday miktarını kıstılar, Bunlar olunca fiyatlar yükselmeye başladı, bu normaldir” dedi.

Baytekin, “Bütün ülkelerin, Türkiye'nin de ciddi gıda üretim projesi programı oluşturması gerekiyor.  Şimdi hazırlıksız yakalandığımız için normaldir. Türkiye'nin tarımsal geçmişine bakarsak Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda 13 milyon nüfus vardı. Yaşlılar kadınlar çocuklar bu alanları işliyorlardı ve bu nüfusu besleyecek kadar ürün üretiyorlardı. O dönemde kendi gıdasını üretme baskındı. Ancak zaman içinde nüfusun artması meraların azalması ile işlenen alan günümüzde 24 milyon hektara çıktı. Bunun yaklaşık 5 Milyon hektar nadasa bırakılıyor, ama 18-19 milyon alanında bitkisel üretim sebze meyve üretimi gerçekleşiyor. Hububat ürünleri 1970- 1980’lerin ortasına kadar Türkiye kendi kendine yetebilen 5- 6 ülke arasında yer alıyor, kendi ihtiyaçlarını karşılıyor, çok az ürün alıyor. Tarımsal ürün ihracatında önemli rol oynuyordu. Ancak zaman içerinde nüfusun artması nüfusun yaşlanması ekilmeyen arazi sebebiyle tarım ürünleri gıda da birçok üründe dışa bağımlı alana geldi. Buğday ekiminden vazgeçilen alanlar arttı. Bazı yıllar kurak olunca azalıyor bazı zamanlar fazla oluyor. Ama ihtiyacı olan miktar 22 milyon ton civarında bunu da üretecek potansiyele sahip bugün 8.5 milyon hektar ekilmiş alan olsa rahatlıkla nüfusun ihtiyacı olan buğdayı üretmiş olur. Ancak Türkiye'nin bir süredir izlediği politikaları var işte ham maddeyi alıp işleyip un ihracatı makarna ihracatı yapma gibi bir politikası var. Güneyindeki Kuzey Irak Katar benzeri Arap ülkelerine bazı orta Asya ülkelerine İran'a un yem ihracatı var. Ama halihazırda bizim iç piyasada tükettiğimiz ürününde ithal kaynaklı olduğunu biliyoruz. Buğday işlemede ithal buğday kullanıyor yerli üretim çeşitli olduğu için yeknesaklık olmadığı için yerli üretim talep edilmiyor. Önceleri 4 5 milyon tonlardaydı ithalat ama geçtiğimiz yıl 10 milyon tok ithalat gerçekleşti. Ama Korono’dan dolayı gıda arzında bir daralma var. Türkiye 200’den fazla bitki ürününü üreten bir yapıya sahip, mesele desteklemeler yapmak desteklemelerle üretimi kontrol atına almak mümkün, politika programlarını bunlara göre yapılabilir. Türkiye uzun zamandır mısır küspe arpa ithal ediyor bu ürünlerde bir yetersizlik var. Bunlar da desteklemeler yapılmalı, ithal  edince bir bakıyorsunuz yem fiyatlarına yansıyor” dedi.

“ÜRETİCİ SAYISI VE ÜRETİM ALANLARI ARTMALI”
Baytekin, “Şimdi artık dünyada da ülkede’ de mevcut arazilerin daha verimli daha yoğun kullanmaktan başka çaremiz yok demin bahsettiğim gibi buğday ve arpa ekilişinde dahi 30 35 milyon dekar azalma var. yani bu azalan araziler boş kalıyor yerine başka ürün ekiyor olsa tamam ama alternatif ürünlerde ekilmiyor. Boş arazilerin tekrar üretime kazandırılması lazım, üretime kazandırılması içinde önce üreticinin kazınması gerekiyor. Eğer üretici kazanmazsa üretimde vazgeçiyor evet üretici yaşlı diyoruz ama elinde traktörü var zaten 10 15 sene önce işliyordu. Türk çiftçisi daha meşakkatli ve daha zor üretim gerçekleştiriyor. Dışardaki çiftçi benzerleri gibi değil Ukrayna'da 25 dekar alandan çıkan tek mahsul Türkiye'de 25 parçada çıkıyor. Tarım borsasında rekabet etmesi ne denli mümkün olabilir. Eğer yerli üretimi dış borsada  rekabet eder durumda kurtarırsak  ithal ettiğimiz ürünlerde gümrük vergilerini düşürmezsek üretici memnun kalır. Zararına da olsa tarlasını üretken tutmaya çalışıyor. Önemli olan çiftçimizi Bulgaristan'la Ukrayna İtalya ile yarıştırmamak orda üretim maliyetleri daha ucuz hele hele Amerikan çiftçisi ile yarıştırmamız lazım. İthalat eğer pazarda ürününüz yoksa yapılır. Ama harmandasınız zaten ürün pazara çıkıyor. Ama harmanda bile  ürün ithal etmek ne denli mantıklı, 10 milyon ton buğday ithal etmişsiniz tamamını  işleyip ihraç mı ettiniz hayır, piyasaya sunuyorsunuz. Dışardan ucuz ürün geldi enflasyonu düşük tuttuk diyorsunuz ama üreticinizi kaybediyorsunuz. Uzun vadede üreticinizin refah seviyesini yükselterek üretime devam etmesi gerekli bunun başka bir yolu yok. Korona tedbirleri bunu bir kez daha hatırlattı herkes duydu herkes gördü Snrelrahar sultan bile duydu. Üretimde gelen bazı ithal ürünlere gümrük vergisi muafiyeti ortadan kalkmalı, kooperatifçilik ve örgütlü üretim gelişmeli bazıları güçlenir iyi organize olur birbirine  destek verirlerse bu gelişime katkı sağlayacaktır. Ben süt bal üretimini bilirim ama işleme paketleme pazarlama ayrı bir bilgi birikime ayrı bir ihtisasa ihtiyaç duyar” şeklinde konuştu.

Özel Haber: İbrahim Akın Kazancı