Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bilimleri Öğretim üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin son yangınların ardından küresel ısınmanın etkilerine dikkat çekti.
 
Prof. Harun Baytekin İşte Çanakkale Gazetesi’ne yaptığı değerlendirmede, “Dünyada iklim ve toprak özelliklerinin oluşturduğu büyük yaşam kuşakları bulunmaktadır. Kutup bölgelerinde ilkel bitkiler ve buna bağlı canlılar yaşamlarını sürdürürken, Sibirya iğne yapraklılarla kaplı bir bitki örtüsüne sahiptir. En düşük biyolojik çeşitlilik çöllerde ortaya çıkmaktadır. Su depolayabilen kaktüsler ile yüksek sıcağa ve susuzluğa toleranslı akrep ve bazı kertenkele türleri çöl ekosistemlerine uyum sağlamışlardır.
Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada en önemli yaşam kuşakları, orta ve doğu Anadolu’da bozkır, kıyılarda ve Güney bölgelerde ise Akdeniz ikliminin oluşturduğu maki yaşam kuşağıdır.
Kışları ılıman ve yağışlı, yazları ise kurak geçen Akdeniz iklimi, dünya üzerinde tüm Akdeniz havzasında, ABD’nin Kaliforniya, Avusturalya’nın Sydney Eyaletlerinde, Güney Afrika Cumhuriyetinde ve Arjantin’de toplam 100 milyon hektarlık alanda kendini göstermektedir” dedi.
 
“YANGINLARIN ÇOĞU AKDENİZ İKLİMİ GÖRÜLEN YERLERDE ÇIKIYOR”
 
“Son günlerde çıkan orman yangınlarının çoğunluğu Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü coğrafyalarda görülmektedir” diyen Baytekin, “Yangınların kökeninde küresel ısınma sonucu ortaya çıkan kuraklık, kurak sezonların uzaması ve kısmen de yanlış kullanım yatmaktadır. Küresel ısınma sonucu, sıcaklıklar Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü coğrafyalarda daha fazla artmaktadır. Yağışlar düzensizleşmekte, sonbahar yağmurları gecikirken, bazı yıllarda ortalamanın çok altında yağış düşmektedir. Diğer yandan yağışlar uzun aralıklarla meydana gelmekte, kısa sürede sel ve taşkınlara neden olan yağışlar görülmektedir.  Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü coğrafyalarda maki bitki örtüsü oluşmaktadır. Üç beş metreye kadar boylanan yabani zeytin, menengiç, kermes meşesi, akçakesme, dağ çileği, katır kuyruğu, pırnal meşesi gibi çalı türleri ile toprağın zayıf olduğu alanlarda kekik, abdestbozan, adaçayı, pamukçuk, andız otu gibi yarı çalımsı türler Akdeniz iklimine uyum sağlamışlardır. Bu türler yangına dayanıklı oldukları gibi, yangından sonra tekrar gelişme yeteneğine sahiptirler.
Maki bitki örtüsü içinde çam nadir görülmektedir. Üretimi ve yetiştiriciliği kolay olduğu için ağaçlandırma çalışmalarında en fazla çam kullanılmaktadır. Oysa çam, yangına hassas olduğu gibi, yangından sonra tekrar gelişme yeteneğinde değildir.  Orman yangınları daha çok çam dikilen ve doğal olarak çamın bulunduğu alanlarda ortaya çıkmaktadır. Çam dikilen alanlarda maki bitki örtüsü sökülmekte, keçi ve koyun otlatılması yasaklanmaktadır. Sökülen ve yeniden dikilen alanlarda otsu türler hızla gelişmekte ve yangın tehlikesi artmaktadır. Adeta yangına zemin hazırlanmaktadır.
Keçi yetiştiriciliğinin azaldığı bölgelerde orman yangınları daha fazla görülmektedir. Çalılı alanlarda, keçi ve koyun yetiştiriciliği, en önemli geçim kaynağıdır. Yakacak dışında bir işe yaramayan çalıları ete ve süte dönüştürerek ekonomiye kazandıran küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, aynı zamanda otsu türleri temizleyerek yangın ihtimalini azaltmaktadır. Akdeniz ikliminde uzayan kurak sezonlar, çamın baskın olduğu alanlarda yangın ihtimalini artırmaktadır. Eğer rüzgâr varsa yangını önlemek mümkün olmamaktadır. Yanacak bir şey kalmazsa sönmektedir. Yangını yavaşlatmanın yolu, çam dikili alanları hızla seyreltmektir. Taç yangını önlenirse yangına müdahale daha etkili olabilir.
Yanan alanlarda yeniden çam dikmeye gerek yoktur. Maki bitki örtüsünü oluşturan türler kısa sürede alanı örter. Bunun için Gelibolu ve İntepe yangın bölgeleri en güzel örneklerdir” dedi.
 
Ogün İnal