Moderatörlüğünü Alan Klavuzu Cevat İnce’nin yaptığı, ÇOMÜ TV Youtube Kanalı’nda 17 Ocak 2022’de yayınlanan yılın ikinci sohbetinin konuğu olan Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, Çanakkale ve Vakıflar konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Çanakkale’de Osmanlı’dan günümüze kadar kurulan vakıfları ve merak edilen konuları anlatan Mithat Atabay özellikle de Çanakkale’de alım satım yapanların, özellikle son 20 yıl içinde tapuya gittiklerinde karşılaştıkları duruma açıklık getirdi. Kendilerine, “Orası Fatih Vakfı’nın, git şu kadar bir ücret karşılığı vakıfla yatır ücretini, ilişkisini kes” denilmesini değerlendiren Atabay şu açıklamalarda bulundu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın kuruluşunu da anlatan Atabay, “Fatih Sultan Mehmet Çanakkale Bölgesi’ni fethettikten sonra boğazın güvenliği ve burada yapılan savunma için, sosyal ve toplumsal tesislerin giderlerini ve tamir masraflarını devam ettirebilmek için vakıf kuruyor. Bu vakfın Çanakkale sahili, Çimenlik Kalesi ve Sarıçay’a doğru uzanan kısmına baktığımızda hep bu vakfın arazileridir. O yüzden de o sahalarda evleri olanlar bu durumla karşılaşıyor. 2000’li yılların başında vakfın canlandırılması konusunda mahkeme kararıyla bu hakları geriye aldılar. O yüzden bu vakıf arazilerinde kurulan evlerle ilgili devir ya da satış yapma durumunda o yüzden böyle bir şeyle karşılaşıyorlar” dedi.
Vakıf kavramının nereden çıktığını anlatan Atabay, “Vakıf kavramı durdurmak, alıkoymak anlamında hukuk anlamında bir malı alınıp, satılmaktan ebedi olarak alıkoymak ve bu malı Allah yolunda başkalarının menfaati için kullanmasına tahsis etmek. Böylelikle kişisel bir maldan vazgeçip, özveride bulunup bütün insanlığın, ya da belirli bir kesimin yararlanmasına sunmak olarak kabul ediliyor. Vakıf Türkler için çok önemli olsa da, İslamiyet’ten sonra çok gelişmiş olan bir kurum olarak algılıyoruz. Aslında vakıf insanlık tarihi kadar eski olan bir yapı. En eski belgelerde Sümerler Dönemi’nden itibaren vakfın var olduğunu görüyoruz. Bizim tarihimizde vakıf Karahanlılar Dönemi’ne ait olan bir vakıf defteri var. Selçuklular ve Osmanlılar Dönemi ile birlikte vakıflara çok sık rastlıyoruz. Bugün de vakıflar pek çok alanda hizmet veren kurumlardır” dedi. Vakıflar bir kurum ve farklı alanlara hizmet ediyor, eğitim gibi. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde de fethedilen bölgelerde halkın özellikle halkın eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için cam, mektep, medrese, kütüphane gibi pek çok kurum yaptırmış ve bunları da padişah ya da üst düzey yöneticiler hayırsever vatandaşların daha çok çocukların ve gençlerin kullanması amacıyla yaptırdığını biliyoruz. Bunlar yaygın bir şekilde günümüze gelen medrese binalarında kendini gösteriyor. Bunun yanında dini amaçlı kurulan vakıflar da var. Bunlar daha çok güçsüz, yetim, bakıma muhtaç, hasta ve öksüz olan kişilerin hayatlarını devam ettirmeleri ve geleceklerini sağlamaları için kurulmuş olan vakıflardır. Bir de sosyal düzen sağlamak için vakıflar var. Çeşmeden su içiyoruz, bir kitabe ile karşılaşıyoruz gibi. Eski dönemde kervansaraylar, hanlar, çeşitli yollar ve köprüler yapılmış. Bunlar da sosyal düzeni, aynı zamanda bayındırlık amaçlı olarak yapılan vakıf kurumları olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
“Çanakkale’de toplam 150 vakıf var”
Çanakkale’deki vakıfların tarihine de değinen Atabay, “Çanakkale’de vakıfların ilk örneklerini Türkler’in Anadolu’dan Rumeli’ye geçiş havzasında olan kesimde görüyoruz. Lapseki-Gelibolu hattı. Daha sonra bunlar Çanakkale’nin ilçelerine doğru yaklaşıyor. Çanakkale Boğazı ve çevresi en son fethedilen yerlerden birisi, şehirleşmeyle birlikte Çanakkale merkezde de görülüyor. 1826-1870 yılları arasında Çanakkale’de 15 tane vakıf varmış. 1871-1908 yılları arasında 94 tane daha vakıf kuruluyor, 1909-1926 yılları arasında da 41tane kuruluyor. Toplam 150 vakıf var. Bu rakam diğer illere baktığımızda Çanakkale’nin Edirne, Bursa gibi oldukça fazla bir vakıf sayısına ulaştığını görüyoruz. 10 tanesi Çanakkale merkezde, 16 Ayvacık’ta, 10 Bayramiç’te, 82 tanesi Biga’da, 3 tanesi Çan’da, 1 tanesi Eceabat’ta, 4 tanesi Gelibolu’da, 16 tanesi Lapseki’de, 1 tanesi de Yenice’de kurulmuştur. En çok vakfın Biga’da kurulduğunu görüyoruz, çünkü bir dönem Biga sancak merkeziydi. İkincisi Lapseki, çünkü ilke geçişler oradan yapıldı. Gelibolu az, çünkü askeri bölge, oradaki arazi ve mülkler daha çok Osmanlı Donanması için kullanılmıştır” ifadelerini kullandı.
Çanakkale’de alım satım yapanların, özellikle son 20yıl içinde tapuya gittiklerinde kendilerine, “Orası Fatih Vakfı’nın, git şu kadar bir ücret karşılığı vakıfla ilişkisini kes, yatır ücretini” denmesini değerlendiren Atabay konuya açıklık getirdi. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın kuruluşunu da anlatan Atabay, “ Fatih Sultan Mehmet Çanakkale bölgesini fethettikten sonra boğazın güvenliği ve burada yapılan savunma için, sosyal ve toplumsa tesislerin giderlerini ve tamir masraflarını devam ettirebilmek için vakıf kuruyor. Bu vakfın Çanakkale sahili, Çimenlik Kalesi ve Sarıçay’a doğru uzanan kısmına baktığımızda hep bu vakfın arazileridir. O yüzden de o sahalarda evleri olanlar bu durumla karşılaşıyor. 2000’li yılların başında vakfın canlandırılması konusunda mahkeme kararıyla bu hakları geriye aldılar. O yüzden bu vakıf arazilerinde kurulan evlerle ilgili devir ya da satış yapma durumunda o yüzden böyle bir şeyle karşılaşıyorlar” dedi.
Mine Tarım