En çok merak edilen konuların başında gelen EYT ve Asgari ücrete ilişkin de açıklamalarda bulundu. Öte yandan Bakan Bilgin, "EYT 2023'te uygulanacak. İnşallah aralık ayı içinde Meclis'e takdim edeceğiz" dedi.
 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı internet sitesinde yer verilen bültene göre; Bakan Bilgin, dünyadaki konjonktürün Türkiye'ye yansıyan en önemli sonuçlarından birinin döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve bunun ekonomik sonuçları olduğunu hatırlattı.  “Enflasyonist ortam ve bunun getirdiği hayat pahalılığının aşılması için büyümeyi sürdürmek gerektiğine vurgu yapan Bilgin "Bakanlık olarak işimiz, ekonomik konjonktürün meydana getirdiği sonuçları dikkate alarak bu süreci yönetmek. Yani bu sürecin çalışma hayatı üzerindeki olumsuzluklarını sosyal politikalarla destekleyerek yönetmek. Bunun için elimizde bazı imkanlar var. Bu imkanlar nedir? Türkiye'nin bir sosyal devlet olmasıdır. Sosyal devletin imkanlarıyla bu sorunları çözeriz. Çalışanları koruyacak muhtelif müesseselere sahibiz. Bunların başında toplu sözleşme düzeni geliyor. Demokrasiler toplu sözleşme mekanizmasının etkin işlediği rejimlerdir. Çok şükür ülkemizde de toplu sözleşme mekanizması güçlü bir şekilde işlemektedir." dedi.
 
“ENFLASYONUN REEL ÜCRETLERİ GERİLETEN ETKİSİNİ ORTADAN KALDIRACAK BİR ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINI GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”
Bakan Bilgin, ücret politikalarının esas hedefinin reel ücretlerdeki erimeyi önleyecek müdahalelerin yapılabilmesi olduğunu ifade etti.Asgari ücrette bunu gerçekleştirdiklerini, enflasyona karşı duyarlı olduklarını göstermek için Temmuz ayında ücretleri koruyucu bir düzenlemeyi hayata geçirdiklerini ve asgari ücretin 5 bin 500 lira olduğunu aktaran Bilgin, şunları kaydetti: "Aralık ayının ilk haftasında Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nu toplayacağız. Herkes şunu bilsin ki Türkiye'nin emekçilerini enflasyon karşısında koruyacak sosyal devlet duyarlılığıyla işe başlıyoruz, işlerimizi bu anlayışla sürdürüyoruz. Emin olun enflasyonun reel ücretleri gerileten etkisini ortadan kaldıracak bir asgari ücret uygulamasını gerçekleştireceğiz."
 
“SÖZLEŞMELİ PERSONEL ÇALIŞMAMIZI BU AYIN İÇERİSİNDE UYGULAMAYA GEÇİRECEĞİZ”
Kamu çalışanlarının sosyal ve ekonomik haklarını düzenleyecek çalışmalar yapmaya devam ettiklerinin altını çizen Bilgin, "Kamu personel sistemimizde bazı sorunlar var. Mesela sözleşmeliler var. Bu çalışanlar oldukça sorunlu bir iş ilişkisiyle çalışıyorlar. Sözleşmeli personelin çalışma şartlarını değiştirmeyi düşünüyoruz. Şu anda o çalışmamızı tamamladık. Bu ayın içerisinde onu uygulamaya geçireceğiz. Onları kadrolu hale getireceğiz" dedi.
 
Bilgin, iş gücünün niteliğinin geliştirilmesi ve istihdam şartlarının yaratılmasını çok önemsediklerini söyleyerek, bu konuda İŞKUR bünyesinde yürütülen çalışmaların şartlarını değiştirdiklerini ifade etti.Bu kapsamda İşbaşı Eğitim Programı'nı istihdam yaratıcı eğitim modeli haline getirdiklerini belirten Bilgin, böylece bu konuda bazı işverenlerin yaptığı istismarların da önüne geçtiklerini sözlerine ekledi.
 
“50 BİN KİŞİYİ KAPSAYACAK ÜRETİM SÜRECİNE KATILIM PROJESİ BAŞARI İLE SÜRDÜRÜLÜYOR”
Üretim Sürecine Katılım Projesi’ne ilişkin bilgi veren Bilgin, bu yıl 50 bin kişiyi kapsayacak projenin başarıyla sürdürüldüğünü ve gelecek yıllarda daha da geliştirilip yaygınlaştırılacağını anlattı. Pasif iş gücü politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bilgin, salgın döneminde yaklaşık 37 milyar lira kısa çalışma ödeneği aktardıklarını söyledi. Bilgin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal devlet olduğuna vurgu yaparak, “Biz işverenlere düşman değiliz. Sermayeye düşmanlık yapmayız. Ama sermayenin emekçi düşmanlığını yapmasına da müsaade etmeyiz. Bir ilke olarak, sermayenin emekçi düşmanlığı yapmasının karşısında Türkiye Devleti vardır, Türkiye’nin hukuku vardır” dedi.
Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) sağlık ve sosyal güvenlik giderlerinin bakanlık bütçesinin en önemli giderlerinden olduğunu belirten Bakan Bilgin, şunları kaydetti: “SGK’nın 2022’de 952 milyar lira geliri var. 1 trilyon 40 milyar lira da gideri var. 88 milyar açığımız var. Rakamsal olarak bakıldığında büyük bir açık görünüyor. Öncelikle şunu hatırlatayım, gelirin gideri karşılama oranı yüzde 91’dir. Bir de milli gelire oranına bakmak lazım. Burada çok ciddi sorun yok. Birkaç yıldır uygulanan ve önümüzdeki yıl çıkmayı düşündüğümüz götürü bütçe uygulamasında Sağlık Bakanlığının da giderleri var. Dolayısıyla aslında sistemin çok kötü olmadığını, özellikle emeklilik sigortası sistemimizin gayet dengeli bir şekilde yürüdüğünün altını çizmek isterim.”
 
Emeklilik sisteminin önemine vurgu yapan Bakan Bilgin, 3600 ek göstergede özellikle emeklilik dönemini kolaylaştıracak kapsayıcı düzenleme yaptıklarını ifade ederek, “Bazı grupların ‘Kapsamın dışında kaldık, yeterince istifade edemedik’ diye şikayetleri var. Bunların da taleplerini dikkate alıyoruz, gerekirse bunlarla ilgili düzenleyici yeni çalışmalar yapmaya da açık olduğumuzu ifade etmek isterim” dedi.
 
“EYT’Yİ ARALIK AYI İÇERİSİNDE MECLİS’E TAKDİM EDECEĞİZ”
 
Bazı milletvekillerinin kendisine emeklilikte yaşa takılanlar konusunda sorular yönelttiğini anımsatan Bilgin, şöyle konuştu: “Aralık ayı içerisinde Meclis’e takdim edeceğiz. EYT ile ilgili bilinen, ezberlenmiş yanlışlar var. İsterseniz o yanlışları biraz düzelterek işe başlayalım. O yanlışlardan biri şu; ‘Milyonlarca EYT’li var. 5 milyondan başlıyor, 8 milyona kadar çıkıyor.’ Bunlar doğru değil. Rakamla ilgili size bilgi vereyim. Prim gün sayısı, hizmet yılı şartları duruyor. O şartları kaldıramayız. Şu anda yaş şartını kaldırırsak emekli olabilecek, şartları dolduran 1,5 milyon insan var. Buradan bir çıkış politikasının ortaya konulması için bir çalışma yapılmıştır. Bugün Meclis’e getirilmesiyle, önümüzdeki hafta getirilmesi ya da daha sonraki hafta getirilmesi arasında hiçbir fark yoktur. Zaten 2023’te uygulanacaktır. Cumhuriyet’in 100. yılında bu sorun da çözülecektir.”
 
EYT’lilerin büyük çoğunluğunu SSK primi ödeyen 4A’lıların oluşturduğunu ve yüzde 87’sinin bir işte çalıştığını bildiren Bilgin, EYT düzenlemesinin çıkmasıyla özel sektörün kıdem tazminatı sorunuyla karşı karşıya kalacağını ifade etti. Bakan Bilgin, düzenlemenin zaman almasının sebebinin, yol haritasını belirlerken konunun taraflarının taleplerini değerlendirmeleri olduğunu da aktardı.
 
“İŞ KAZALARI ÇOĞUNLUKLA TEKNOLOJİK GERİLİKTEN KAYNAKLANMAKTADIR”
Maden kazalarının bitmesi gerektiğinin altını çizen Bilgin, “Dünyadaki verilere baktığımız zaman, Türkiye’deki iş kazaları en önemli sorunumuzdur. Neden Türkiye’de iş kazaları en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir? Bunun birinci sebebi, bir teknolojik gerilik var. Madenlerdeki teknolojik dönüşümü gerçekleştirmemiz lazım” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’deki iş kazalarının büyük ölçüde önlenebilir olduğunu belirten Bilgin, şöyle devam etti: “Bu konuda bir önerim var. Bunu yasa teklifi olarak da hazırlayıp Meclis’e göndereceğiz. Uygulamada kurumsal bir sorun var. Kurumsal bir örgütlenme sorunu var. Nedir o; bizdeki İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün madenlerde denetim yapma yetkisi yok. Denetim yapma yetkisi kimde? Kamu işletmelerinde doğrudan doğruya idareye bağlı bir mekanizmada. İşletmenin bizzat kendi içinde iş güvenliği ve sağlığı müdürlüğü var, onda. Buradaki sorun şu, işletme müdürüne bağlı iş sağlığı ve güvenliği olmaz. Onun otoritesi altında düzenleme yapamaz. Bir başka sorun daha var. Bütün işletmeler, sadece madenler değil, özel bir kuruluştan iş sağlığı ve güvenliği hizmeti satın alıyorlar. Satın aldıkları hizmetin parasını kim ödüyor? Patron ödüyor. Patronların ya da işletmelerin ödediği iş sağlığı ve güvenliği müessesesi işleyebilir mi? Bu geçtiğimiz yıllarda uygulanmış. Bunun uygulanabilirliği, pratik faydasının olmadığı açıkça ortadadır. Ben bir kanun teklifi hazırlayacağım. Bunun değiştirilmesini öneriyorum.”
 
Bakan Bilgin, Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden kazasına ilişkin de şunları kaydetti: “Müfettişler oradaydı. Kaza olmadan 2 gün önce denetimi bitirmişler, raporlarını yazıyorlarmış. Ben ilave müfettişler görevlendirdim. İş güvenliği mevzuatına uygun elemanlar görevlendirdim ki aynı zamanda maden mühendisi. Onların raporları geldi. Bu raporlar kamuoyuna farklı şekillerde yalan yanlış yansıdı. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, madende patlama olmadan önce saat 11.00 civarında bir fan bozulmuş. Fan bozulduktan sonra değerlerde farklılaşma ortaya çıkmış. Ne yapılması lazım? İşletmenin hemen işi durdurması lazım. Oradaki kusurlar yargı sürecine intikal etmiştir. Bizim müfettişlerimizin tuttuğu raporlar da savcılığa intikal etmiştir.”
Olaya ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda da bazı problemlerin olduğunu belirten Bilgin, “Yanlışlardan biri, maden örgütlenmesi içerisinde MAPEG denilen bir yapı var. Enerji Bakanlığımızın bünyesinde yani Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü. Onun değerlendirmelerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin altında vermiş. Sanki oraya bakarsanız Çalışma Bakanlığının bir müessesesiymiş gibi. Belki bilmedikleri için veya sehven yaptıkları bir yanlış olabilir. Bir başka yanlış da şu; hava değerlerini ölçerken işçilerin soluk alması için ölçülen bir değer var, bir de madende patlama, yanma gibi tehlike oluşturabilecek muhtelif partikülleri ölçmek için bir hava değeri var, onlar ikisini birbirine karıştırmışlar. Bütün raporlar, veriler, buradaki suçluları, sorumluları cezalandıracaktır.” diye konuştu.
 
Amasra’daki maden kazasıyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının sorumluluğunun, müfettişler üzerinden tespitler yapmak ve rapor hazırlamak olduğu bilgisini paylaşan Bilgin, şöyle devam etti: “Müfettişler 3 şarttan bu madenleri kapatma yetkisine sahipler. 2015’te bu madeni kapatmışız. Her yıl da bu madene ceza kesmişiz. ‘Kim yeniden açtı?’ sorusu basit. Bunu yargıya götürmüş maden işletmesi. Yargı kararıyla açılmış. Daha farklı bir şey yapılmış. Bunun da bilinmesini isterim. Sadece madeni işletmeye açmamışlar, madeni kapatan müfettişlere de tazminat davası açmışlar. Dava devam ediyor. Biz bu madenin sorunlu olduğunu bütün raporlarımızla ortaya koymuşuz ama o gün için bütün değerler, sürekli olarak madende şu saatte patlamıyor da bu saatte patlıyorsa orada bir değer değişmesi var. O değer değişmesiyle ilgili de bizim müfettişlerimizin tespitleri var. Ama her şeyden önce de MAPEG denilen Enerji Bakanlığı bünyesindeki yapının da bu işletmelerin ruhsatlandırılması ve işletilmesine onay verdiğinin de bilinmesini isterim.”
 
“BEYAZ BAYRAK UYGULAMASINDAN 600 İŞ YERİ FAYDALANACAK”
Bilgin, sendikalaşma oranının düşük olmasının ciddi bir sorun olduğuna değinerek, bunun artırılması için de Beyaz Bayrak uygulaması olduğunu söyledi. "Beyaz Bayrak" uygulamasından Türkiye genelindeki 600 iş yerinin faydalanacağını belirten Bakan Bilgin, ilerleyen günlerde düzenleyecekleri bir törenle bu işletmelere "Beyaz Bayrak" vereceklerini, bu bayrağa sahip olan işletmelere prim desteği sağlayacaklarını sözlerine ekledi.
 
KAMU İŞÇİLERİNİN ÜCRETLERİNİ VE SOSYAL HAKLARINI DÜZENLEYEN UYGULAMALAR GERÇEKLEŞTİRDİK
Enflasyonist ortamda ücret politikalarının önem kazandığını söyleyen Bilgin, şu bilgileri aktardı: "Enflasyon, geçtiğimiz dönemde işçi sendikalarımız ile kamu işçileri adına yaptığımız toplu sözleşmede zam oranlarını kısa bir süre içerisinde tahrip etmiştir. Biz de sadece enflasyon farkını vermedik, o enflasyon farkına kendi şartları içerisinde refah payı ekledik. Dolayısıyla kamu işçilerinin ücretlerini, diğer sosyal haklarını düzenleyen uygulamalar gerçekleştirdik. Son olarak kamu işçilerinde 17 lira olan yemek parasını yükselttik. Bunun gibi pek çok kalemde enflasyonist şartları dikkate alarak bu düzenlemeleri gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz."

(Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı / www.csgb.gov.tr)