AİLELERDE KENDİLERİNİ SORGULAMALI
Çanakkale Medikal Park Hastanesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Zafer Atasoy, yarıyıl tatili ile ilgili yaptığı açıklamada “Karne çocukların ders yılı başından bu tatil gününe kadarki olan sergiledikleri akademik, sosyal etkinliklerinin bir şekilde kağıdı dökülmüş hali. Dolayısıyla çok mucizevi, yepyeni bir şey değil. Yani  çok farklı bir şey gelmeyecek. Geleni zaten çocuğun kendisi de bir şekilde kestiriyor.  Aileler de kestiriyor. Böyle çat kapı, yepyeni bir şeyle karşılaşmayacaklarını biliyorum. Tahmin ediyorum. Çok özel durumlar haricinde varsa öngörülebilecek bir şey  tabii ki akademik başarı gibi gözüküyor. Akademik başarıyı çocukların kendileri de çok istiyorlar. Akademik başarı istemeyen çocuk ben duymadım. Tabii ki ailelerde en az çocuklar kadar onlar da istiyorlar. Hatta akademik başarı iyi olursa da kıvanç duyuyorlar. Çok daha seviniyorlar. Ama esas çok sevilenin çocuk olduğunu unutmamak lazım. Karne deyince hemen akla başarı değil,  daha çok başarısızlıklar geliyor. Tabii ki başarısız olabileceğini çocuklar da kendileri de kestiriyorlar. Onlar için çok sürpriz olmadığını düşünüyorum.  Bazen aileler için sürpriz olabiliyor. O zaman aileler bence kendilerini bir sorgulasınlar acaba biz bir şeyi eksik mi diye. İlla yapmalarını pek eksik bir şey yapmalarını ben beklemiyorum ama bu soruyu kendileri de bir kendilerine sorsalar iyi olur.

KARNELER SOL TARAFI KADAR SAĞ TARAFI DA ÖNEMLİ
Özellikle olumsuz olan karnelerin öğrenci ile aile arasında bir takım sıkıntıların çıkarabileceğini dile getiren Çocuk Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Zafer Atasoy “Karnenin sol tarafı kadar sağ tarafında çok önemli olduğunu  ben bir defa daha hatırlatmak istedim. O da çocuğun sosyal etkinlikleri, arkadaş ilişkileri öğretmenlerde bıraktığı izlenimi bence eee yansıtıyor. Ne kadar gerçekçi, ne kadar doğru her zaman soru işareti olabilir ama karnenin sol tarafı kadar sağ tarafı da önemli. Bu ölçüm  öğretmenlerimiz bu ölçümlerin meslekleri gereği çok iyi biliyorlar ama bu ölçüm Çok kesin.  Çok doğru bir ölçüm de olmayabilir. Bazen abartılı eksiklikler, bazen abartılı puzzlelar da  görülebiliyor. Ama  çocuğun o  yarım yılı akademik etkinliklerinin bir şekilde sonucunu görüyoruz. karne peşi sıra duyguların, birtakım değerlendirmelerin ortaya çıktığı bir süreç de olabiliyor tabii. Başarılı buldukları çocukların karnelerine kimse bir şey söylemiyor yani. Orada her şey  süt liman güzel. Hatta mükemmel diyelim. Ama  karne özellikle akademik başarısı yetersiz olduğu ortaya çıkan çocuklar için  karneyle birlikte evde  çocukta birtakım sıkıntı çıkabilir” dedi.

HOŞ ZAMAN SINIRSIZ VE SORUMSUZ OLMAMALI
Atasoy açıklamasında “Tatil demek, çalışmamak demek değil mi? Evet. Herkes için yaz tatili, yıllık izin hepsi çalışmamak demek.  Çalışmamak gündeme olduğuna göre  önceki yıllarda yaptığımızdan farklı bir konuma geçiyoruz. Programlama konusunda çocuklar, akademik hayatları nedeniyle zorlanmışlar. Dersler konusu dışında diğer etkinliklere  daha fazla vakitler ayırabilecekleri bir dönem olması nedeniyle ki  bunlar oyun olabilir, ne bileyim bir enstrüman çalma olabilir,  spor olabilir.  Tatil kavramında biz bunları yapıyoruz. Bahçede arkadaşlarla geçirilecek hoş zaman sınırsız ve sorumsuz olmamalı. Burada kastım gece geç saatlere kadar oturmak, elektronik ortamı ile uğraşmak anlamına gelmez. Tatil dinlenme ama dinlenmenin de insana katkısı olması lazım. Çocuk dediğiniz zaten büyümekte olan bir şey.  Büyümesiyle birlikte çocuğun da söyleyemediği, yeni şeyler öğrendiği, kendisini geliştirdiği bir dönem. Bu dönem içerisinde bu özelliklerinden dolayı o gelişmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi, oyun ve dinlenme  önerilir. Aileler bunu göz önünde bulundursunlar” dedi.

SINAVA HAZIRLANAN ÖĞRENCİLER TATİL ÇALIŞMAYA DEVAM ETMELİ
Önümüzdeki dönem ortaokul ve lise öğrencileri için sınav dönemi olduğunu da hatırlatan Atasoy, “Sekiz ve on ikinci sınıftaki çocukların durumları diğerlerinden bir hayli farklı.  Sekizinci sınıftaki çocuklar 4-5 ay kaldı  Haziran'da lise giriş sınavlarına hazırlanacaklar. Burada korkunç büyük bir yarış var.  O yarışa tempoyu düşürmeden hazırlanmaya devam etmelerini ben açıkçası öneririm. Çok sıkılıyorlar, çok yoruluyorlar farkındayım ama ılise giriş sınavı  hayatlarında bir daha tekrarı olmayan bir sınav. Yani Giriş sınavına hiç kimse girmiyor. Bu kez girebiliyorsunuz. ve o sınavdaki sergileyeceğiniz performans sizin hangi okulda okuyacağınızı belirliyor.  Hangi okul dediğimiz zaman siz istediğiniz kadar seçme isteğinde bulunun onu belirleyen birazcık da puanınız oluyor. Ben onun için sekizinci sınıf çocuklarının  bu tatil süresi içerisinde eğitim etkinliklerini sınava hazırlık olmak adına,  eğitim etkinliklerini  sürdürmelerini  tavsiye ederim. 12. sınıflara gelince onlar daha farklı tabii. Ben benim gözümde. Onlar ergenliğin  tam ortasında veyahut da bitmeye yakın bir dönemde diyelim.  Onlar birazcık daha işin ciddiyetinin boyutlarının farkında var. Kimisi ben bu sene hazırlanmayacağım diyor. Kimisi bu sene  hazırlanacağım diyor.  Üniversite sınavı da çok ciddi bir sınav. Türkiye'nin bence kanayan bir yarası. On iki yıllık bir eğitimin sonunda bir sınava girip nerede okuyacağınızı o şekilde belli oluyor. Onların da  tatil değil, o çalışma tempolarını aksatmamalarını  istedim. Tatil demek, sırt üstü yatmak demek değildi. Tatil etkinlik içinde olmak demektir ama keyifli etkinliklerin daha fazla” dedi.

EKRAN BAŞINDA GEÇİRİLEN SÜREYİ DOĞRU YÖNETEBİLMEK, DOĞRU KULLANABİLMEK ÇOK ÖNEMLİ
Çocukların televizyon, bilgisayar, tablet ve telefon ekranların bakarak geçirdikleri zaman konusunda da açıklama yapan  Atasoy “Ekranda geçirilen zaman, oyun, eğlence sanal bir eğlence. Yani orada aldığınız keyif de sanal. Makineyi yenmeye kalkışıyorsunuz. Eğer bir oyun oyna diyorsa ama bir arkadaşınız da  geçirdiğiniz bir zamanın keyfi, karşılıklı alışveriş olduğu için çok daha iyi. Onun için çocukları olabildiğince hele küçük yaşlarda  ekran başına bırakmak yerine aile en büyükleri veyahut da akranlarıyla bir arada tutmanın daha uygun olduğunu söylemek istiyorum.  Ekrana şöyle bir cazibesi var. O kadar renkli, o kadar hızlı, o kadar müzikli, eğlenceli ki  çocuklar ister istemez çekiliyor.  Mıknatısla çekilmiş gibi de ekrana neredeyse yapış O sırada kimi aileler mesela yemek getiriyorlar. Kimi aileler susturuyorlar. Yani eğitimin bir parçası gibi oluyor. Fakat bunun ne kadar doğru olup olmadığı konusu tabii çok tartışmalı. Çünkü ekrandaki geçen her kareyi  yayınlayanlar ne amaçla yapıyorlar? Çocuklar iyi vakit geçirsinler diye yapmıyorlar.  Para kazanalım diye yapıyorlar. Ben bazen ailelere diyorum ki ben yabancıyım bana evladınızı teslim eder misiniz? Yok hocam ne diye teslim edelim.  Ekrana teslim ettiğiniz zaman bir yabancıya o programı yapan birisine teslim etmiş oluyorsunuz.  Hayatın içinde kaçınılmaz bir şekilde ekran var. Biz büyüklerin de hayatında var. Ama onu doğru yönetebilmek, doğru kullanabilmek çok önemli. Bana sorun sen doğru kullanıyor musun? Evet.  Açık söylemek gerekirse yüzde yüz doğru kullandığımı iddia edemem.  Tabii ki oynamalar, sapmalar olabilir. Büyükler için de geçerli. Ama çocuğu tek başına ekranla baş başa bırakma hatta bunu saatlerce sürmesi bence hiç doğru değil” dedi.

Şenay Azman