Menisküsler, femur kondilleri ve tibia platosu arasında bulunan dairesel kama şekilli fibro-kartilajinöz 2 adet yapıdır. Temel olarak su ve Tip 1 kollajen liflerinden oluşmaktadır.Diz eklemi üzerinde oluşan yüklenmelere ve darbelere karşı direnç sağlama yanında, yükü dağıtmak ve stabilizasyona katkıda bulunur. Ayrıca, menisküsler eklem kıkırdağının lubrikasyonu (kayganlık), beslenmesi ve propriyosepsiyonundan (eklemlerin, uzuvların, bağların, beyin tarafından algılanıp, bu bölgelerin en güvenli konumda tutulacağı yanıtların oluşturulması sürecinin adıdır ve proprioseptif süreç derin duyular tarafından yönetilir) sorumludur. Aksiyel yüklenmeyi karşılayan çevresel lifler ile bu lifleri bir arada tutan ve vertikal(dikey) ayrışmalarını engelleyen radiyal lifler bulunur. Bu bilgi çok önem arz etmektedir.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Diz ağrısının birçok nedeni arasında menisküs yaralanmaları çok önemli rol oynar. Diz ağrısı ile birlikte, şişlik, hareket kısıtlılığı, takılma, klick sesi, kilitlenme hatta boşalma hatta yürümede ve dengede bozulmalar bile görülebilir. Ana dokudan ayrılan yırtıklar, eklem arasında yer değiştirerek kilitlenmeye neden olur. Hasta mediya(iç)l ve lateral(dış) eklem çizgisi hattında hassasiyet ve ağrı tarifler. Özellikle diz ekstansiyon(dizi doğrultma) hareketinde kayıp ve takılma saptanabiliyor.
EN SIK KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Sıklıkla sporcularda görüldüğü için bir sporcu hastalığı olarak bilinse de ani dönme hareketleri ve aşırı yüklenme başta olmak üzere, diz travmaları ile ve yaşlanmanın bir sonucu olarak da karşımıza çıkabilmektedir.
TANISI NASIL KONULUR?
Menisküs yırtıklarında, muayene ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme ile tanı konulmaktadır. Ancak hiçbir diz şikayeti olmayan kişilerde de %20 MR’da menisküs yırtıkları saptanabilmektedir. Buradan şu anlam çıkar; yırtığın olmasına bakılarak hemen ameliyat edilip bu kıymetli destek doku çıkartılıp atılmamalıdır.
TEDAVİSİ NASIL YAPILMALIDIR?
Tedavide amaç sadece ağrıyı kesmek olmamalıdır. Çünkü sadece ağrı kesilmesi hedeflenir ise gelecek gün/ay/yıllarda dizdeki bozulmanın yolu da açılmış olacaktır. Tedavide ameliyatsız yöntem sayısı oldukça çok sayılagelse de işin ehli bir uzman eli ile yapılan tedavi seçilmelidir. Bunlar arasında en önemli seçenek yeni gelişen ve rejeneratif yaklaşım olan kök hücre kombinasyonudur. Buna takviye olarak osteopatik manuel terapi, kinezyobantlama, proloterapi, nöralterapi, ozon terapi, kullanılabilmektedir. Ayrıca gerekli egzersizler verilmeli ve gerekli kısıtlamalar(en başta kilo verme) yapılmalıdır ki bir ömür boyu çek gerekli olan bu kıymetli dokuyu koruma altına almış olalım. Aksi takdirde düşük dereceli yırtıklar ilerleyerek cerrahi tedavi gerektirebiliyor. Kolayca alınması halinde eklem kayganlığı, ve pozisyon algılanması bozulacak ayrıca diz kireçlenmesine zemin hazırlanmış olunacaktır. Menisküs yırtığı bulunan hastalarda, artan kilo ile kıkırdak hacminde hızlı kayıp ve diz ağrılarında artış saptanmıştır. Ayrıca, %1 kilo vermenin kıkırdak kaybında ve diz ağrılarında azalma ile sonuçlandığı gösterilmiştir.
Bulguları ortadan kaldırmayı hedefleyen tedaviler yerine dokuyu tamir eden tedaviler önce düşünülmeli ve uygulanmalıdır. Ayırıcı tanıda, kıkırdak hasarları gibi diğer bozukluklar mutlaka gözden geçirilmelidir. Artan yaş ile birlikte, diz ekleminde artoz değişiklikleri başlar ve gittikçe ilerler. Daha ileri yaş hastalarda, eğer menisküs yırtıklarına kıkırdak hasarı da eşlik ediyor ise, menisküs yırtığına yönelik uygulanacak cerrahi yöntemlerden yeterince iyi sonuçlar alınamamaktadır. Bu hastalarda cerrahi ile fizik tedavi arasında fark bulunmamaktadır. Tedavide asıl amaç gelecek yıllarda tekrarlamasını önlemek olmalıdır. Tedavide yırtığın yaşı(yılı), tipi ve yeri göz önüne alınmalıdır.
Menisküs yırtıkları, lokalizasyonuna göre avasküler(kanlanma olmayan) ve vasküler(kandan beslenen) bölgelerde bulunabilir. Vasküler bölgedeki yırtıkların konservatif olarak iyileşme kabiliyeti vardır. Avasküler bölgedeki yırtıkların, cerrahi tamir sonrasında bile iyileşme yeteneği hayli düşüktür. Yine akut yırtıklar aniden meydana gelirken kronik yırtıklar ise yıllar içinde yıpranma sonucunda ortaya çıkar. Yaşın ilerlemesi ile birlikte, menisküsün bozulma süreci başlar. Artan yaş ile birlikte; menisküsün kalitesi azalmakta, su içeriği artmakta, hücresel içerik azalmakta, kollajen ve glukozaminoglikan oranları azalır. Bunun sonucunda, menisküs dejenerasyona ve yaralanmalara karşı dayanıksız hal almaktadır.
Dejeneratif menisküs yırtıkları, yaşlı hastaların yanı sıra fiziksel olarak aktif kişilerde de meydana gelebilmektedir. 7-8 tip menisküs yırtığı vardır(vertikal, longitudinal, oblik, radyal, horizontal, kök, kova sapı ve kompleks). Radyal, oblik ve kova sapı yırtıkları dışındaki yırtıklara hemen cerrahi önerilmemelidir. Özellikle deplase kova sapı menisküs yırtığına bağlı kilitli diz varlığında cerrahi öncelikli düşünülmelidir. Cerrahi yöntemler içerisinde önce tamir ikinci planda menisektomi düşünülmelidir. Menisküsün %15-34’ünün çıkarılması dizdeki şok emici etkisini azaltmakta ve temas basıncını %35 oranında artırmaktadır. Bu da dizde kireçlenme hızını artırmak demektir.
Tedavi tercihinde çevresel liflerin devamlılığının bozulup bozulmadığı mutlaka dikkate alınmalıdır. Günümüze kadar, stabil menisküs yırtıkları olan orta yaş ve üstü kişilerde cerrahi tedavilerin fizik tedaviye üstünlüğünü gösteren yeterli kanıt bulunamamıştır.
Haber Merkezi