YKKED Genel Merkezi ve Şubelerinde eş zamanlı yapılan ortak basın açıklamasını okuyan Özdemir açıklamada şu cümlelere yer verdi. “Öğretmen Okullarının kuruluşunun 175. Yıldönümünü kutluyoruz. 1848 yılında “Darülmuallimin” adlı Rüştiyelere (Öğretmen Okullarına) öğretmen yetiştirmek üzere kurulmuştur. “Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.” diyen Mustafa Kemal Atatürk daha Ulusal Kurtuluş Savaşı sürerken öğretmenleri Ankara’da toplamıştır. Maarif Şûrası yapılarak eğitim o zamanki şartlarda tartışılmaya başlanılmıştır. Cumhuriyetle birlikte Türkiye’de öğretmenlik mesleği yeniden yapılandırılarak bir gelişim sürecine girilmiştir. Öğretmen yetiştiren kurumların başında Öğretmen Okulları (Muallim Mektepleri), Köy Öğretmen Okulları, Köy Eğitmen Kursları, Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okulları, Öğretmen Okulları sıralanıyor. Eğitim Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okulları, ortaöğrenime öğretmen yetiştiren kurumlardı. Günümüzde de Eğitim Fakülteleri olmuştur. Kapatılışlarını her zaman Türk Milli Eğitimi’nin kaybı olarak gördüğümüz 21 Köy Enstitüsü’nde, dinci, gerici karanlığa karşı; aydınlanmacı, laik, demokratik Cumhuriyet değerleri ve güçlü yurtseverlik duygularıyla donanmış öğretmenler yetiştirilmiştir. 175 yıllık öğretmen yetiştirme tarihimiz ve Cumhuriyet tarihimiz boyunca Köy Enstitülerinden başlayarak öğretmen yetiştirme kurumunda önemli adımlar atılmasına karşın günümüzde hem öğretmen yetiştirme sisteminde hem de öğretmenlerin istihdamında sıkıntılar yaşanmaktadır. Bir ülkenin geleceğinin mimarı öğretmenlerdir. Bir ülkenin kalkınmasında, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde, toplumdaki huzur ve sosyal barışın sağlanmasında, bireylerin sosyalleşmesi ve toplumsal hayata hazırlanmasında toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında öğretmenlerin rolü büyüktür. Yeni kuşakların niteliği de hiç kuşkusuz onu yetiştiren öğretmenlerin niteliği ile özdeş olacaktır!
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN STATÜSÜ VE SAYGINLIĞI AZALTILMIŞTIR
Özdemir, basın açıklamasının devamında öğretmenlik mesleğinin saygınlığının azaldığına dikkat çekerek “ 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. Maddesinde “özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanmasına rağmen eğitim planlamalarındaki yanlışlıklar ve aksaklıklar ile eğitime yapılan gelişi güzel müdahalelerle öğretmenlik mesleğinin statüsü ve saygınlığı azaltılmıştır. Öğretmen yetiştirme sisteminde yaşanan bu sıkıntıların yanı sıra bugün yetişmiş öğretmenlerin başta atanamama olmak üzere onlarca kronik sorunu bulunmaktadır. Yıllarca öğretmen olmak için okuyan, bu alanda eğitim alan öğretmenlerimizin onca açığına rağmen atanmaması ve son olarak kadrolu öğretmen alımı durdurularak sözleşmeli öğretmen sisteminin geliştirilmesi, bugün eğitim sisteminin en önemli sorunlarındandır. KPSS gibi artık ölçümden uzak bir sistem varken, mülakat vasıtasıyla liyakat öldürülürken, öğretmenler kategorilere ayrıştırılarak ayrı ayrı sömürülürken bir sistemden bahsetmek mümkün değildir. Büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK “Öğretmenler, sizin başarınız Cumhuriyet’in başarısı olacaktır”, “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir”, “Öğretmen, tıpkı bir mum gibidir. Erir fakat aydınlatır!” sözleriyle öğretmenlik mesleğinin önemini vurgulamış, öğretmenlerin ağır bir sorumluluğu olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle; öğretmen yetiştirme, öğretmene hak ettiği yaşam standartlarını sağlama, öğretmenliğin saygın statüsünü tekrar kazandırma gibi adımlar, en başta bu ülkenin geleceği için eşit, adil, parasız, laik eğitimi hak eden bu ülkenin çocukları için atılmalıdır. 21. Yüzyıl becerilerine ve geleceğin güçlü toplumsal yapısına uygun bireylerin yetiştirilmesi, nitelikli ve çağdaş öğretmenlerle olanaklıdır. Öğretmenlerin kendilerini sürekli yenileyen, toplumsal saygınlığı yüksek bir meslek grubu olmasına katkı sağlayacak maddi ve manevi desteklerin sağlandığı ulusal eğitim politikaları geliştirilmelidir. Özensiz hazırlanan “Öğretmen Meslek Kanunu” mutlaka değiştirilmeli, kariyer basamaklarda yükselme sınavından vazgeçilmelidir. Öğretmenlerin tepkilerini bastırmaya yönelik yapılan sınavın niteliğini düşürmek öğretmenleri incitmiştir. Uzman ve başöğretmen unvanları verilmesi öğretmenleri bütünleşmekten uzaklaştıracak, öğretmenlik kültürünü olumsuz noktalara taşıyacaktır. Bugün yapılacak iş; Köy Enstitüleri’nin felsefesi ile çağdaş özerk üniversitenin olanaklarını buluşturmak, üniversitede iyi öğretmen yetiştirme modelleri yaratmaktır. Öğretmen Okullarımızın 175. Yıl dönümünü kutluyor, öğretmen yetiştirmedeki bu köklü tarihimizin hakkını verecek bir sistemin Köy Enstitüleri Felsefesi ile kurulmasını istiyoruz.” dedi.
Şenay Azman