Eceabat ilçesine bağlı Büyükanafarta köyü yakınlarında bir ziraat arazisinde başlayan yangın, rüzgarın etkisiyle kısa sürede ormanlık alana sıçradı. Yangın, yalnızca ormanları küle çevirmekle kalmadı, aynı zamanda 109 yıl önce Çanakkale Savaşları sırasında atılan ancak patlamayan top mermilerini de gün yüzüne çıkardı.
Yangının Etkileri
15 Ağustos tarihinde başlayan yangın, ormanlık alanları hızla sardı ve yürekleri dağlayan bir felakete dönüştü. Yangın, Çanakkale Savaşları'nın en yoğun yaşandığı bölgelerden olan Conkbayırı, Arıburnu Ovası, Anzak Koyu ve Arıburnu yarlarının bir kısmını etkiledi. Mustafa Kemal Atatürk’ün "Anafartalar Kahramanı" olarak tarih sahnesine çıktığı bu kutsal topraklar, bir kez daha savaşın izlerini taşır hale geldi. Yangın, saatler süren mücadelelerin ardından 24 saat sonra kontrol altına alınabilse de geride bıraktığı tahribat büyük oldu. Orman örtüsü tamamen yok olurken, birçok canlı türü de bu büyük yangından etkilendi.
Gün Yüzüne Çıkan Tarih
Yangının ardından, yanan ormanlık alanlarda ortaya çıkan patlamamış top mermileri, bir kez daha tarihin derinliklerinden günümüze uzanan bir köprü kurdu. Çanakkale Savaşları'nın yaşandığı bu bölgede, o dönemde atılan ancak patlamayan top mermileri, yangın sonrası küller arasında yeniden keşfedildi. Bu durum, tarihin canlı bir şekilde karşımıza çıkmasına sebep oldu. Bazı mermilerin yangın sırasında bile patlamamış olması, 109 yıl önceki savaş koşullarını ve mühimmat teknolojisinin bugünkü durumla karşılaştırıldığında ne kadar farklı olduğunu da gözler önüne serdi.
Uzmanların Görüşleri ve Önlemler
Yangının ardından bölgeye gelen uzman ekipler, patlamamış mühimmatların oluşturabileceği tehlikelere karşı yoğun bir çalışma başlattı. Orman yangınlarının ardından bu tür mühimmatların ortaya çıkabileceği bilinciyle, alanın güvenliği sağlanarak kontrollü bir şekilde mermilerin imha edilmesi gerektiği vurgulandı. Tarihi Yarımada, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da önemli savaş alanlarından biri olarak kabul edildiğinden, bu tür olaylar hem güvenlik hem de tarih bilinci açısından büyük önem taşıyor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden tarih profesörü Dr. Ali Özdemir, “Bu bölge, dünya tarihinin en önemli savaşlarından birine tanıklık etmiş bir alan. Patlamamış mühimmatlar, o dönemin koşullarını anlamamız açısından çok önemli ipuçları veriyor. Ancak bu tür buluntuların çevre ve insan güvenliği açısından tehlike oluşturabileceğini de unutmamalıyız” diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekti.
Gelecekteki Riskler ve Koruma Çabaları
Bu yangın, bölgede yaşanabilecek olası diğer yangınların, hem doğa hem de tarih açısından ne kadar büyük riskler taşıdığını bir kez daha gösterdi. Çanakkale Savaşları’nın geçtiği bu kutsal topraklar, bir yandan tarihe ışık tutarken, diğer yandan bu tür felaketlerle karşı karşıya kalıyor. Orman yangınlarına karşı alınacak önlemler, yalnızca doğayı değil, aynı zamanda tarihin korunmasını da içermeli.
Yangın sonrası bölgedeki patlamamış mühimmatların imha edilmesi sürecinde, aynı zamanda bu mühimmatların tarihsel açıdan değerlendirilmesi de gündeme geldi. Bazı uzmanlar, patlamamış mühimmatların müzelerde sergilenebileceğini ve bu yolla tarihin daha geniş kitlelere aktarılabileceğini öneriyor. 15 Ağustos 2024’te Çanakkale’de çıkan yangın, yalnızca doğaya zarar vermekle kalmadı, aynı zamanda 109 yıl öncesine ait savaş izlerini de gün yüzüne çıkardı. Tarihi Yarımada’daki bu yangın, hem tarihin hem de doğanın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı. Patlamamış mühimmatlar, o dönemin savaş koşullarını ve yaşanan zorlukları anlamamıza yardımcı olurken, bir yandan da gelecekte bu tür felaketlerin yaşanmaması için alınacak önlemlerin önemini gözler önüne serdi. Bu olay, tarihin sadece kitaplarda değil, aynı zamanda toprağın derinliklerinde de saklı olduğunu bizlere hatırlatıyor.
Haber Merkezi