Atatürk’ün 30 Ağustos 1925 tarihindeki Kastamonu nutkundan alıntılar… .


Atatürk’ün 30 Ağustos 1925 tarihindeki Kastamonu nutkundan alıntılar…
.
Efendiler ve ey millet!
İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.
En doğru ve en hakiki tarikat, tarikatı medeniyedir.
Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kâfidir. Rüesayı tarikat (Tarikat reisleri) bu dediğim hakikati bütün vüzuhiyle (açıklığıyla) idrak edecek ve kendiliklerinden derhal tekkelerini kapayacak, müritlerinin artık vasılı rüşt (Karar yeteneğine sahip) olduklarını elbette kabul edeceklerdir.
.
Arkadaşlar; huzurunuzda muvacehei (yüzyüze) millete beyanı teşekkür ederken hissettiğim ve gördüğüm hususatı olduğu gibi söylemeyi tarih ve vicdan karşısında vazife bilirim.
.
Hükümeti Cumhuriyetimizin bir Diyanet İşleri Riyaseti Makamı vardır.
Bu makama merbut (bağlanmış) müftü, hatip, imam gibi muvazzaf birçok memurlar bulunmaktadır.
Bu vazifedar zevatın ilimleri, faziletleri derecesi malumdur. Ancak bu yolda vazifedar olmayan birçok insanlar da görüyorum ki, aynı kıyafet iktisasında (giyilmesinde) berdevamdırlar (sürüp gitmektedirler).
Bu gibiler içinde çok cahil hatta ümmi olanlarına tesadüf ettim. Bilhassa bu gibi cühela, bazı yerlerde halkın mümessilleriymiş gibi onların önüne düşüyorlar.
Halkla doğrudan doğruya temasa adeta bir mani teşkil etmek sevdasında bulunuyorlar.
Bu gibilere sormak istiyorum.
Bu sıfat ve selahiyeti (yetkiyi) kimden, nereden almışlardır?
.
Malum olduğuna göre milletin mümessilleri intihap ettikleri mebuslar ve onlardan teşekkül eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, Meclisin itimadına mahzar Hükümeti Cumhuriyettir.
Bir de mahalli müntehap (seçilmiş) belediye reisler ve heyetleri vardır.
Millete hatırlatmak isterim ki, bu laubaliliğe müsaade etmek asla caiz değildir.
Her halde sahibi salahiyet olmayan bu gibi kimselerin muvazzaf (görevli) olan zevat ile aynı kisveyi (elbise, kılık) taşımalarındaki mahzuru hükümetin nazarı dikkatine vazedeceğim (sunmak, koymak).
.
Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük vakalarla isbat (ispat) etti ki, müceddit (yenilikçi) ve inkılapçı bir millettir. Son senelerden mukaddem de (önceki) milletimiz teceddüt (yenilenme) yolları üzerinde yürümeğe, içtimai inkılaba (sosyal devrim) teşebbüs etmemiş değildir.
Fakat hakiki semereler (meyve, sonuç) görülemedi.
Bunun sebebini araştırdınız mı?
Bence işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu hususda açık söyleyeyim.
Bir heyeti içtimaiye, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan mürekkeptir.
Kabil midir ki (mümkün), kitlenin bir parçasını terakki (ilerleme, yükselme) ettirelim, diğerini müsamaha edelim de kitlenin heyeti umumiyesi mahzarı (şeref) terakki olabilsin?
Mümkün müdür ki, bir camianın yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı semalara yükselebilsin?
Şüphe yok; terakki adımları, dediğim iki cins tarafından beraber arkadaşça atılmak ve iş terakki ve teceddütte birlikte Kat’i merahil (kesin mesafe) edilmek lazımdır. Böyle olursa inkılap münteci (neticesi) muvaffakiyet (başarılı) olur. Memnuniyetle meşhudumuz olmaktadır ki, bugünkü nişvarımız hakiki icaba (ihtiyaç) takarrup (yaklaşmak) etmektedir.
Her halde daha cesur olmak lüzumu aşikardır.
.
Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir yemeni, peştamal veya buna mümasil (benzeyen) bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya bir yere oturarak yumulur.
Bu tavrın mana ve medlülü (delili) nedir?
.
Efendiler, medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle bu vahşi vaziyete girer mi?
.
Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal tashihi lazımdır.

Ata’nın bu söylediklerini;
Düşünce süzgecinden geçirecek,
Anlayacak,
İnancıyla birleştirecek ve
Kendisine gelecek hazırlayacak
Nesillerimizin olması isteğiyle…

Sevgili Atatürk;
81. ölüm yıldönümünde saygı ve sevgi ile anıyoruz. Sen kalbimizde sönmeyecek bir meşalesin, asla unutmayacağız…