.
Ülkenin durumu ortada.
Ekonomik, siyasi ve sosyal olarak “kötü” günler yaşıyoruz.
Vatandaşların bir kısmı olanları inkar edip, “Ne var ki?” şeklindeki soru cümlesiyle gayet sakin karşılarken,
Diğer yarısı gözlerini faltaşı gibi açarak, “Oha! Bu kadar da olmaz…” diyerek tepki gösteriyor.
.
Demokrasinin özümsendiği, yenilip yutularak sindirildiği medeni ülkelerde böylesi bir tablo karşısında iktidarın, “1 dakika” bile koltukta oturma şansının olmadığını, anne karnındaki çocuklar bile cep telefonlarından Google’a yazarak bilip, öğreniyor artık...
.
Hele bu ekonomik şartlar sonucunda o ülkedeki siyasetçilerin sokağa bile çıkmaları imkânsız hale gelir.
Halk en etkin protestolarını ortaya koyar.
.
Ülkemizde ise her olay “Uç” noktalarda yaşandığından, bu gün seçim olsa iktidarın iyi oylardan güzel bir yüzde alacağına bahse girme lüksümüz var.
.
Sebep ne?
Nasıl oluyor bu?
.
Bunu açıklasak bile anlaşılma oranının düşük olması sebebi ile bizim yerimize ABD Dışişleri Bakanlığı Danışmanı John Sitilides, gözlemleri sonucunda hakkımızda iyi bir analiz yapmış.
.
En başlıca sebebin “Türk toplumunun referandum sonuçları yüzünden iyice bölünmesi” olduğunu savunmuş.
.
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önce bu kadar kesin hatlı bir bölünme yaşanmadığını” net olarak söylemiş.
.
Teşhisine devam etmiş;
“Ülkenin yarısı Erdoğan’ı çok severken yarısı ondan nefret ediyor…”
.
Adamın bize baktığında gördüğü bu.
.
Analizine devam etmiş.
“Amerika’dan baktığımızda benim endişelendiğim konu, ülkenin tekrar bir araya gelemeyecek kadar siyasi açıdan bölünmüş olması. Bu siyasi bölünme Türkiye iç politikasını önümüzdeki dönemlerde daha da istikrarsız bir hale getirme potansiyeli taşıyor.”
.
Adama kızamayız.
Yorum meselesi.
.
Sadece o mu?
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de yaptığı konuşmada hemen hemen aynı konuya temas etti ve “Sayın Erdoğan, insanımızı birbirine düşürmeye çalışmaktan bıkmadın mı?” diye sordu.
“Osmanlı da bizim, cumhuriyet de bizim. Bunu ne zaman anlayacaksın?” diyerek Erdoğan’a çıkış yapan Akşener, “Sen önce insanlarımızı tarihimiz üzerinden birbirine düşürmek yerine milletinin tamamının sağlığından sorumlu olan bir Cumhurbaşkanı olduğunu unutmamaya çalış” diye konuştu.
.
Ayrışmayı dibimize kadar yaşadığımız doğrudur.
Bunu kimse inkâr edemez.
Genellikle sağ partilerde meydana gelen “Genel Başkana sorgusuz, sualsiz itaat” şeklindeki inanç, milletin gerçekleri topluca görmezlikten gelmesine yol açıyor.
.
Yolda gördüğünüz vatandaşın hepsi memlekette olanların farkında.
Ancak yarısının “Reis ne yaparsa haklıdır” şeklindeki yaklaşımı nedeniyle sandık başına gittiğinde “gerçeklere” değil, “genel başkan sadakatine” oy verebiliyor.
.
Ülkemizde sağ seçmenin sınırsız krediye sahip olan başkanları da, dünya çapında her türlü oyuna katılma hakkını kendisinde buluyor.
.
Yaptığı her harekette “U dönüş” yaparak tekrar başa dönerken, hatayı muhalefet partisine yükleyerek kurtulma ve işin içinden sıyrılma hakkı bulan başkan, Türkiye’de yaşama şansını yakalamış biri olarak geleceği istediği gibi yönlendirebiliyor.
.
“Böl, yönet” şeklindeki dünyanın en ilkel ve en eski yönetim sistemini kusursuz uygulayan biri olarak ele geçirdiği yetki ile 80 milyonun kaderine “Tek adam olarak” karar verebilmektedir.
.
Böylece;
Demokrasi kavramı;
Milletin meclisi yerine, iki dudak arasında gidip gelmektedir…