.
Bugün 10 Ocak…
Yani,
“Çalışan Gazeteciler Günü…”
.
4 Ocak 1961’de çalışan Türkiye’deki gazetecilere bir takım yasal güvenceler sağlanmış ve sonucunda ülkemizde bayram olarak kutlanmaya başlanmış.
.
Sizler bu satırları okurken basın mensupları olarak bizler,
Çanakkale Valimiz Sayın Orhan Tavlı’nın “Bayramımız” dolayısıyla, biz basın mensuplarına verdiği kahvaltıda olacağız.
.
Peki bu hak alma günü olarak kutlanmasına sebep olan olay neydi?
Merak etmişsinizdir umarım.
.
O tarihte basın çalışanlarının:
İş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması,
Sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi
Sosyal ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeren kanun kabul edildi.
.
Bu yasayı kabul edemeyen 9 gazete patronu “Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah” ortak bir bildiri yayımlayarak gazetelerini 3 gün kapadılar.
.
Bu olay:
“Dokuz patron olayı” olarak basın tarihine geçti.
.
Bunun üzerine gazeteciler, boykota gittiler ve boykot boyunca “Basın” adlı bir gazete çıkardılar.
.
“Basın gazetesi” 11 Ocak günü yayına başladı.
Bu boykota dayanamayan patronlar 3 günün sonunda pes ettiler...
.
Böylece 10 Ocak, “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak 1961 yılından itibaren kutlanmaya başladı.
.
1971 Askeri muhtıra sonrası ismi değiştirilerek, “Çalışan Gazeteciler Günü” oldu.
.
Bayram olarak kutlanıyor belki ama son yıllarda içimizde dramı yaşıyoruz.
.
Zira:
2018’de açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işgücü istatistiklerine göre işsizlikte “Mesleklerdeki işsizlikte ikinci en yüksek oran” gazetecilikteymiş.
Bu yüzde 23,8’miş...
.
Bunun yanında,
Dünyada en fazla tutuklunun olduğu gazeteci istatistiğine bakınca da hiç parlak konumda değiliz.
.
Avrupa Konseyi'nin kamuoyuna açıkladığı rapora göre:
“Türkiye dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke…”
.
Raporda 2018 sonu rakamlarıyla,
Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde:
Cezaevinde olan 130 gazeteci den 110’unun Türkiye olduğu belirtilmiş.
.
Ayrıca sürekli dilimizden düşürmediğimiz özgürlük kavramı içinde basındaki özgürlüğümüz ise şöyle:
Dünya basın özgürlüğü endeksine göre,
180 ülke arasında:
Türkiye,157’nci sırada…
.
Tüm bu olumsuzluklar içinde basın sektöründe verilen ücretlerle ilgili de pek parlak cümleler söylemek de imkânsız.
.
Bir yerel gazete olarak, nüfusu 200 bin bile olmayan bir şehirde yaşam mücadelesi vermek oldukça zor.
.
Abone sistemi ile ayakta durmaya çalışan ve günden güne sayısı düşmeye meyilli sistem ile devam etmek bizler açısından pek iç açıcı durum değil.
.
“Yerel Gazetelere Destek” kampanyaları pek karşılık bulmuyor.
Halkımızın (nedense) gazetelere destek vermekteki isteksizliği anlaşılır gibi değil.
.
Geçtiğimiz senelerde Çanakkale’de yayın hayatını sürdüren birçok gazete kapanmak zorunda kaldı.
.
Yaşamının neredeyse tamamını sadece resmi ilanlara ve özel sektör reklamlarına bağlamış Çanakkale Gazeteleri, sanayinin gerilemesiyle bu haklarını da yavaş yavaş kaybediyorlar.
.
Gazete patronları gazetelerini yaşatmak için iyi niyetle çaba harcıyorlar.
.
Tüm bu olumsuzluklar içinde sizlere ulaşmak için verdiğimiz emek, inanın alkışa değer.
.
İşte bu ahvalde kahvaltıyı yaparken:
Yaşam ilerledikçe işsiz kalacağımız günlere doğru yol aldığımızın bilinciyle,
Ülkemizde kâğıt fabrikalarının kapanması ile ithal kâğıtlarımızın dolara endeksli olduğunu da hatırlatır,
Ekonomik sistemin bizleri sevmediği acı gerçeğinden bahsederek,
Nice “Bayramlarda”, mutlu günlerde, umutlu satırlarda buluşma dileğimle,
“Çalışan Gazeteciler Bayramımız kutlu olsun…” diyorum.