Eski Roma’da ünlü hatiplerden Çiçero, soygunculuğu ve ahlâksızlığı ile meşhur olan bir avukatın da bulunduğu bir topluluk önünde nutuk çekiyordu.
Eski Roma’da ünlü hatiplerden Çiçero, soygunculuğu ve ahlâksızlığı ile meşhur olan bir avukatın da bulunduğu bir topluluk önünde nutuk çekiyordu.
Çiçero’yu çekemeyen avukat kalabalık arasından fırlayarak hakaret etmeye başladı:
-“Hey orada ne havlayıp duruyorsun?”
Çiçero hemen cevabı yapıştırdı:
-“Ne yapayım, bir hırsız gördüm de...”
***
Fransa’nın ünlü şarkıcılarından Charles Trenet’ye sormuşlar:
-“Bir politikacının yaşayıp yaşamadığı nasıl anlaşılır?”
-“Ağzına bakacaksınız, kapalıysa ölmüş demektir.”
***
Seçim öncesi aday listeleri hazırlanıyordu.
Parti genel merkezinde genel başkan bir öneride bulundu:
-“Aday listesine Şaban Beyi mutlaka yazın.”
Parti ileri gelenlerinden biri itiraz etti:
-“Aman sayın başkanım, Şaban Bey aptalın biridir.”
-“Memleketimizde bir yığın aptal var. Onların da mecliste temsilci bulundurmaya hakları yok mu?”
***
Köylü Mehmet Ağaya sormuşlar:
-“Yahu senin şu Sabri adlı oğlun nerelerde?”
-“Bir süre Ege’de çiftçilik yapmayı denedi, beceremedi. Sonra İstanbul’da avukatlık yapmak istedi, o da olmadı...”
-“Vah, vah… İyi çocuktu be... Üzüldük...”
-“Üzülmeyin o kadar canım, şimdi milletvekili oldu.”
***
Geri kalmış bir ülkenin Devlet Başkanı, Başbakanıyla birlikte otomobille bir kente gidiyormuş.
Şehirlerarası yolda bir süre gittikten sonra, önlerine, yolun ortasına yatmış bir öküz çıktı.
Öndeki polis arabasından inen görevliler öküzü kaldırmak ve yolu açmak için uğraştılar.
Ama bir türlü kalkmıyordu öküz.
Bir süre sonra, Başbakan da gitti onların yanına.
Ne yaptılarsa, ne ettilerse bir türlü kalkmıyordu öküz yerinden.
Tüm olanları arabasının içinden izleyen Devlet Başkanı, sonunda dayanamadı.
Otomobilinden indi, yavaş yavaş öküzün yanına gitti ve kulağına eğildi, hayvanın kulağına bir şeyler söyledi.
Ve öküz anında kalktı, tarlaların arasına dalarak uzaklaştı.
Başbakan ve tüm görevliler şaşkınlık içinde kalmışlardı.
Biraz sonra hepsi arabalarına bindiler ve yola devam ettiler.
Başbakan, Devlet Başkanına, öküzün kulağına neler söylediğim sordu.
Devlet Başkanı güldü:
-“Öküzün kulağına şunları söyledim, ‘Bana bak, haddini bil! Ben, senin gibi milyonlarca öküze hükmediyorum, sana mı söz geçiremeyeceğim? Hadi kalk bakalım oradan...’ dedim.”
***
Zenginlerden biri köşkünde bir parti veriyordu.
Sosyeteden, üst düzey bürokrasiden ve hükümet çevresinden davetliler vardı.
İktidar partisinin önde gelen bir Bakanı, yanındakilere şöyle dedi:
-“Düşünebiliyor musunuz, çocukluğumda hep bir soyguncu olmayı hayal etmiştim...”
Ev sahibi lafa girdi:
-“Gerçekten çok şanslısınız, çünkü çocukluk hayallerine kavuşan çok az kimse vardır dünyada...”
***
Franklin Roosevelt’in amansız muhaliflerinden tanınmış bir işadamı, her sabah New York şehrinin bir banliyösündeki evinden trenle New York Grand Central istasyonuna gelir gelmez perondaki gazeteciden bir New York Times satın alır ve birinci sayfaya bir göz attıktan sonra bırakıp gidermiş.
Gazeteci bir gün dayanamayarak sorar:
-“Beyim, gazeteyi satın alıyor, ama sadece birinci sayfaya şöyle bir göz attıktan sonra bırakıp gidiyorsunuz. Sebebini sorabilir miyim?”
-“Gazetenin ölenler sütununa bakıyorum” cevabını verir adam.
-“Ama ölenler sütunu yirmi üçüncü sayfada.”
Adam: -“Benim baktığım herifin ölümü birinci sayfada verilecek, cevabını verir.”
***
Ünlü bir futbolcu, büyük paralarla transfer edilmişti.
Televizyonda kendisiyle bir konuşma yaptılar.
-“Edindiğimiz bilgilerden, rakamlardan anlaşıldığına göre başbakandan daha çok kazanıyorsunuz.”
“Tabii kazanacağım” dedi futbolcu;
-“Başka türlü düşünülemez, çünkü ben başbakandan daha iyi kıvırıyorum!...”