.

Elazığ ve Malatya’da meydana gelen depremler sonucunda son günlerde depremlerle yatıp, depremlerle kalkıyoruz.
.
Doğa olayı olarak iyi bildiğimiz bu felaketlerin dünyevi yaşantımıza darbe vurduğu malum.
.
“Deprem Kader midir?” diyerek tartışmaların başladığı şu günlerde, (ihmalkârlık sonucu veya kar amaçlı olarak) içinde çimento bulunmayan harçlarla yapılmış ve depremde yıkılmış binalara baktıkça, “Kader” olmadığı yönünde bir kanıya kapılıyoruz.
.
Bu ihmal, bilgisizlik ve üçkâğıtçılık sonucu yapılan binalarla ilgili olarak:
İnşaat Mühendisleri İzmir Şubesi’nin hazırladığı raporda oldukça ürkütücü rakamlar ortaya konmuş.
.
Rapora göre:
Olası 7 ve üzeri bir deprem için yapılan istatistiksel çalışmalar sonucunda İzmir’de 75.000 binanın kullanılmaz hale geleceği ve can kaybının da en iyimser tahminle 30 bin civarında olacağına dikkat çekildi.
.
Bu korkunç rakamları ortaya koyarken şu ayrıntıyı da açıklamayı da unutmamışlar:
Yapıldığı dönemin deprem yönetmeliğine uygun inşa edilen,
Konusunda uzman inşaat mühendisleri tarafından projelendirilen,
Yapım işi, projesine uygun ve şantiye mühendisinin gözetiminde yapı denetimli olarak yapılan,
Projesinde tasarlandığı gibi, uygun yapı malzemeleri kullanılan,
Projesinde tasarlanan amacına uygun olarak kullanılan (konut, işyeri, okul v.s), proje dışında imalatların yapılmasına izin verilmediği yapıların,
Depreme karşı güvenli olarak ayakta kalacağı da muhakkaktır...
.
Yani kısaca diyorlar ki:
“Deprem Kader Değildir…”
“İnsanı deprem değil, bina öldürür…”
.
Şimdi:
Bu paylaşımdan yola çıkarak soralım.
“Çanakkale’de veya yakın bir merkezde meydana gelebilecek 7 veya üzeri bir depremde tahmini kaç bina yıkılacak ve tahmini ne kadar can kaybı olacaktır…”
.
Bu tespiti belediye mi yapar, yoksa inşaat mühendisleri odası mı yapar bilemem.
Ama birileri yapmalı ve hasar görecek binalar tespit edilip derhal önlem alınmalıdır.
.
Bu tespit sorusunu sormak bir vatandaş olarak hakkımız.
.
2000 yılından itibaren deprem vergilerinin bu işlerde kullanılmak üzere toplandığını cümle âlem biliyor (ki son günlerde bilmeyenler de öğrendi).
.
Madem böylesi bir kaynak var, o halde derhal harekete geçilip hasarlı veya hatalı binaların imarı için gereken para, bu vergileri toplayan devlet tarafından ihtiyaç sahiplerine kullandırılmalıdır...
.
Tüm bunlar bir kenara.
Meydana gelen deprem sonucunda Türkiye birçok gerçek ile yüzleşmek zorunda kaldı.
.
Mesela:
Depremin hemen sonrası Kızılay Başkanı, attığı bir twitt ile ortalık ayağa kaldırdı.
“Bölgedeki vatandaşlarımızın olumsuz şartlardan korunması için ihtiyaç duyulan malzemeleri bölgeye sevk ediyoruz. Kızılay destekleriniz için Deprem yazın 2868'e SMS yollayın 10 lira katkıda bulunun. Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz. Gün dayanışma günü.”
.
Söylediğinde bir sakınca yoktu bence.
Madem gün dayanışma günüydü, biz halk olarak buna gönülden katılırdık.
.
Ancak bazı olumsuz tepkiler üzerine bu paylaşımını sildi.
İşte problem burada.
Yahu neden sildin?
Neden korktun?
.
Bugün gazetelerde bir haber vardı:
“Elazığ’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremin ardından para talep etmesine ilişkin Kızılay Başkanı Kerem Kınık, ‘Elazığ depreminde attığım tweet ile böyle gereksiz bir tartışmayı tetiklediğim için pişman oldum’ açıklamasında bulundu.”
.
Bugün başka bir haber yayıldı yine sosyal medyada.
Haber şuydu:
“Kızılay Ensar Vakfı'na 7 milyon 925 bin dolarlık bağış yaptı…”
.
Bu konuda açıklama yapan Kızılay Başkanı Kerem Kınık, “Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır” ifadesini kullandı.
.
Bunlara yorum yapmadan sadece şu soruları sormak istiyorum:
“Deprem Kader midir?”
“Temsiliyette liyakat esas mıdır?”
“Devlet ahlakı diye bir şey var mıdır?”
“Yöneticiler bize karşı hesap vermekte sorumlu mudurlar?”
“Toplumlar layık olduğu şekilde mi yönetilirler…”