.
Cumartesi geldi ve uzay yazılarına devam.
.
Uzaya giden ilk İngiliz Helen Sharman, Dünya dışı yaşam ile ilgili açıklamasıyla yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
.
Elinde henüz bir delil filan yok.
Sırf tartışma olsun diye açıklamış belli.
.
Helen Sharman’a göre, “Kesinlikle var ve şu anda Dünya’da bulunuyor” olabilirler.
“İyi de nasıl?” şeklinde gelecek bir soruyu şöyle açıklamış:
“Dünya dışı yaşamın tartışmasız gerçek olduğunu ancak çevremizde var olduğunu bildiğimiz yaşama göre farklı elementlerden oluşmuş olabilir…”
.
“… bu fark nedeniyle Dünya dışı varlıklar, gezegenimizde bizim bilgimiz dışında bulunuyor olabilir…”
.
“Bu varlıkların karbon ve nitrojenden oluşma ihtimali olabilir ve şu an burada olmaları muhtemel ve biz onları öylece göremeyiz…”
.
Her uzaya giden kişi, arka tarafındaki bölgeden bir şeyler uydurduğundan, bu teyzeyi de uzaya gitti diyerek ciddiye alıp haber yapmışlar.
.
Uzay söz konusu olunca eli azıcık uzaya değen, hatta NASA’nın önünden arabasıyla geçen herhangi biri bile, ortaya anlamsız bir tez atabiliyor...
.
Misal:
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) çalışanı Alan Stern, “Uzaylılar tahmin ettiğimizin aksine sualtı bir medeniyet geliştirmiş olabilir” dedi.
.
Hem medeniyete sahip olacaksın, hem de su altında yaşayacaksın?
Uzaylı dediysek “gerizekalı” demedik tabi.
Bu adam da biraz sallamış sanki.
.
İddiasını sağlamlaştırmak için Stern sözlerine şunu ekliyor:
“Dünyadışı canlıların galaksinin başka bölümlerinde, yaşadıkları gezegende bulunan okyanusların derinliklerinde bulunuyor olabilir…”
.
Alan Stern kafayı takmış illa uzaylıyı bulacak.
Baktı yer üstünde yok, yer altında da olamaz. Sonra karar vermiş ve demiş ki: “Olsa olsa denizin dibindedir…”
.
Yıllardır bilim adamlarının araştırma yaptığı ve tartışmalara sebep olan: “Uzaylılar neden bizimle iletişime geçmiyor?” sorusuna cevap bulmak zor değil.
.
Ben söylüyorum işte.
Aksini iddia eden varsa sabaha kadar tartışırım.
.
“Uzaylılar akıllı varlıklardır da ondan…”
.
Siz uzaylı olsanız,
Uzun süreden beri dünyayı izliyor olsanız,
Gördükleriniz karşısında temasa geçer misiniz?
.
“Uzaydan dünya nasıl görünüyor?”
Bakalım:
.
Sürekli savaş halinde ülkeler,
Hiç bitmeyen silah üretimi,
İktidar savaşları,
Açlıktan ölen milyonlarca insan,
Dünyayı kaplamış bir virüs,
Yolsuzluklar, rüşvetler havada uçuşur,
Adalet mekanizması yerlere düşmüş,
Yönetene göre ayarlanmış dinler,
Yatlarla, katlarla kendilerine “dünya, minare” ilişkisi yaşatan zenginler ordusu,
Mal varlıklarını artırma çabası içindeki siyasetçiler,
Bölüşülemeyen topraklar,
Üç tane kıytırık uzay çalışması,
Sadece karada gidebilen otomobil sevdası,
Ülkesini bilimden, ilimden ayırıp yobazlık dolu hurafelerle ile yönetmeye kalkan gözü doymaz politikacılar,
Hala yapılamayan yerli arabalar, uçaklar,
Pistine bile inilemeyen havaalanları,
Depreme dayanıklı ev bile yapamayan ülkeler,
Kendisini asırlar ötesine götürecek liderini seçemeyen milletler…
.
İki uzaylı aralarında konuşuyor:
-“Al merak ettiğin dünya bu işte…”
-“Haklıymışsın...”
-“Hala buraya inmeye, onlarla iletişim kurmaya veya işgal etmeye istekli misin?”
-“Manyak mısın be abi. ‘Dünya ile iletişim kuralım’ şeklinde bir rapor verirsek bize ‘40 milyardan fazla gezegenin olduğu uzayda bula bula burayı mı buldunuz? Aptal mısınız yoksa şekliniz mi böyle?” diye hakkımızda soruşturma açarlar. Yürü yürü gidelim ve burayı görmemiş gibi davranalım…”
.
Neyse bu haftayı da bir uzaylı fıkrası ile bitirelim:
.
Yolda giderken önüne çıkan uzaylıyla uzun uzun sohbet eden adam merakla sormuş:
-“Dünyanın gelecekteki gücü hangi millet olacak acaba?”
Uzaylı tereddüt etmeden cevap vermiş:
-“Tabi ki Türkler…”
Bu duruma oldukça sevinen adam sebebini sorduğunda aldığı cevap oldukça manidarmış:
-“Çünkü tüm milletler uzaya göç edecek ve dünyada yalnız Türkler kalacak…”