.

Amerika’da 22’nolu karayolunda devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş.
Bu aracı radarla incelemiş ve asgari 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın 22 km/saatle gittiğini fark etmiş.
Araba, trafiği tıkadığından aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş ve peşinden giderek aracı durdurmuş.
Bir de ne görsün?
Aracı kullanan çok yaşlı bir kadın…
Polisi gören yaşlı sürücü: “Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?” diye endişe ile sormuş.
Polis: “Aksine hızlı değil, çok yavaş gidiyorsunuz ve bütün otoyol trafiğini tehlikeye sokuyorsunuz! Radardan gördüğüm kadarıyla da 22 km. hızla gidiyordunuz?”
Yaşlı kadın: “Ama otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!”
Polis: -“Teyzeciğim, o 22, otoyolun numarası. Bu yolda asgari sürat olarak 50 km. hızla gitmelisiniz.”
Kadın: “Tamam, bundan sonra hızlanacağım…” demiş.
Bu arada polisin gözü arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş gözüken 3 yaşlı kadına takılmış.
Merak edip sormuş: -“Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturan kişilerin nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar gibi?”
Kadın dikiz aynasından arkaya bakmış ve polisi yanıtlamış: -“Haa… Onlar mı? Vallahi ben de anlamadım… 250’nolu karayolundan çıktığımızdan beri böyleler.”
.
Hiç kimse üzerine alınmasın son zamanlarda yaşananlar dolayısı ile bizlerde arabanın arkasındaki üç kadın gibi iktidarın yaptıklarını koltuklara yağışmış bir halde korkarak takip ediyoruz…
 
***
Genç deve anasına sormuş:
-“Ayaklarımız niye bu kadar büyük?”
-“Çölde kuma batmamak için...”
Genç deve tekrar sormuş:
-“Kirpiklerimiz niye böyle gür?”
-“Çöldeki kum fırtınalarında gözümüze kum kaçmasın diye...”
Merakı yatışmamış genç devenin, yine sormuş:
-“Niye böyle hörgüçlerimiz var?”
-“Çölde uzun süre susuz idare edebilmek için...”
Ve son soruyu da patlatmış potuk:
-“Peki o halde bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?”
.
Hiç kimse üzerine alınmasın ama bizim Suriye’de ne işimiz var?
 
***
Vaktiyle bir kanaat önderini bir takım milletvekili ziyaret eder.
Ziyaretin ardından vedalaşıp ayrıldıklarında çevresindekiler sorarlar:
-“Efendim, sizi ziyarete gelen milletvekillerine dua ediyor musunuz?”
Kanaat önderi:
-“Hayır,  bunları gördükçe memleketim için dua ediyorum.”
.
Kusura bakmayın ama kim üzerine alınırsa alınsın, durum bu…
 
***
Bir adamın 3 oğlu varmış.
Bir gün vezir kapısına gelerek: “Padişah savaşa gidiyor bir oğlunu gönder savaşmak için” demiş.
Adam mecburen oğlunu savaşa göndermiş.
Göndermiş ama oğlu savaşta ölmüş.
Aradan birkaç sene geçmiş yine savaş çıkınca diğer oğlunu istemişler askere.
Adamcağız onu da göndermiş ama ne yazık ki o da savaşta ölmüş.
Aradan geçen zamanda tekrar savaş çıkınca Padişahın veziri savaşmak için üçüncü ve son oğlunu isteyince adam oldukça sinirli bir şekilde: “Söyleyin padişaha bundan böyle bana güvenip de sağa sola savaş açmasın…”
.
Anlayan anlamıştır sanırım…
 
***
Trafik tıkanmış ve hiç ilerlemiyor.
Adamın biri heyecanla bekleyen sürücüye yanaşır:
-“Beyefendi teröristler ekonomi bakanını kaçırdı. Eğer 10 milyon Euro vermezsek, üzerine benzin döküp yakacaklarmış. Yardım topluyoruz.”
-“Ne diyorsun be peki kaç para topladınız?”
-“20 ton benzin!”
.
Bu fıkra dünyadaki her ülkede anlatılır ve çok gülünür nedense…
 
***
Geçmiş zamanlarda bir Kadızade varmış.
Bu Kadızade’nin, birinden uzun süredir alacağı varmış ama bir türlü parasını geri alamıyormuş...
Sonunda çareyi Kadıya gitmekte bulmuş.
Borçlu ve alacaklı olarak Kadının huzuruna çıkmışlar.
Kadı borçluya sormuş:
-“Evladım neden ödemiyorsun bu adamın borcunu?”
Borçlu yanıtlamış:
-“Ben parayı bulduğumda alacaklıya ulaşamıyorum. O bana ulaştığında da param olmuyor. Bu nedenle bir türlü ödeyemedim efendim…”
Kadı düşünmüş ve kararını vermiş:
-“Alacaklının hapse konmasına ve borçlunun parası olduğunda hapse gidip ödemesine…”
.
Bu fıkra adalet konusunda sizlere bir şey hatırlatıyor mu?