.

Yazılacak oldukça fazla not duruyor önümde.
“Hangisinden başlasam” diye düşünürken sosyal medyada takıldığım bir paylaşım dikkatimi çekti.
Yakınen tanıdığım biri, günümüz gençlerine vermiş, veriştirmişti.
.
Uzun zamandan beri benim de aklımın bir köşesine yazdığım bir konuydu.
.
Özellikle tiyatro çalışmaları esnasında sürekli beraber olduğum gençlik hakkında oldukça iyi bilgilere ve gözlemlere sahiptim zaten...
.
Ama gençlik dünyasının en kısa özeti kaldırımlar.
“Nasıl yani? Saçmalama…” derseniz buyurun dışarı çıkın, gözlemleyin…
Kaldırımda yürürken kendilerinden başka bir dünyayı tanımayan, karşısından gelene yol vermeyen gençleri görünce bana hak verirsiniz sanırım.
(Bizim zamanımızda bir büyük karşıdan geldiğinde kaldırım değiştirirdik).
Aslında gençliğin kaldırım davranışları, hangi düşüncede, hangi terbiyede olduklarını gösteriyor.
Yazdıklarım hepsi için geçerli olmasa bile çoğunluğu böyle.
.
Hele o telefonlarıyla ilgilendikleri anlar yok mu?
Kulaklıklarıyla dolaşırken ilgilenmedikleri dünyanın, kendileri için ne kadar tehlikeli olduğu konusundaki bilgisizlikleri beni kahrediyor.
.
Gençlik uyanık olmalı,
Her şeyden haberdar olmalı.
.
Okuma ve film seyretme konusunda aslında haklarını yememek lazım.
O konularda sıkıntı yok.
Ama ilgilendikleri konularda sıkıntı var.
Sosyal medyanın ittirmesiyle meydana gelmiş moda/trend konularla ilgileniyorlar.
Bir nevi büyülenmiş şekilde hareket ediyorlar ve gerçeklerden uzak bir dünyada yaşıyorlar sanki.
.
Gelecek kaygıları oldukça fazla.
“İleride ne yapacağım?” düşüncesi onları bu dünyadan soyutluyor sanki.
Planlamada, şaşırmış vaziyette pek sağlıklı kararlar veremiyorlar.
.
Son zamanlarda yüksek lisans yaparak okulda kalarak çalışma ihtiyacı hissediyorlar.
Hayata atılmanın en kısa yolu olarak bunu görüyorlar.
.
Gençliğin bir alt grubu olan çocuklara bakarsak onların dünyası ise tamamen farklı.
Sürekli atar içinde olan bu çocuklar, ne anne sözü, ne de öğretmen sözü dinliyorlar.
.
Giydikleri marka ürünlerle yaşamaya çalışan bu çocukların ders konusunda oldukça sıkıntı yaşamaları ise başka bir durum.
.
Bilhassa okuma konusunda sıkıntıları su yüzünde.
Konuşurken kurdukları (veya kuramadıkları) cümlelerle başları belada.
.
Onlar için:
Türkçe dil bilgisi ilgilenmedikleri bir alan olarak ortada duruyor.
.
Milli eğitim sistemimizin sürekli değişim göstermesi dolayısı ile kendini kaybeden okul yönetici ve öğretmenlerine ayrıca hak vermemek elde değil.
.
Çuvaldızı gelene, geçene batırdık da geldik şimdi iğne meselesine.
.
Herkes önce evine baksın.
Ailelerin:
İnanılmaz bir şekilde çocuk korumacılığı öğretmenleri çaresiz bırakıyor.
.
Evde verilecek terbiyenin, öğretmenlerden beklenmesi de ebeveynlerde son yıllarda gelişen tembelliği.
Çocuk büyütmeyi elden çıkarıp okula ve öğretmenlere ihale etmiş velilerin, tüm olumsuzluklardan da öğretmenleri sorumlu tutmaları başka bir problem tabi.
.
“Gelenek ve göreneklerimizden kopuk yetişen, sanal dünyanın eğittiği bir nesilden ne bekleyebiliriz?” sorusunu sık sormak lazım gibime geliyor.
.
Goloballeşen dünyayı yanlış anlayıp, sahip olduğumuz değerleri terk eden bu genç insanlara sahip çıkmamız gerekiyor.
.
Yoksa sonuç mu?
.
Yeni nesille işimiz zor.
.
Yeni neslin işi zor.
.
Böylelikle geleceğimiz zor…