.

Bugün pazartesi.
16 senedir pazartesi günleri köşe yazılarımda hep fıkra yazdım.
.
Sadece:
“Deprem, sel” gibi doğal şartlar oluştuğunda yaşanan büyük kayıplarda yazmadım.
Bunlar bir elin parmakları kadar sınırlıydı.
Nihayetinde Allah’tan gelen bir doğa olayıydı.
.
İlk defa Şehit haberi dolayısı ile yazmıyorum.
.
İstatistik olarak bakarsanız, bu çağda, bu devirde savaş yüzünden fıkra yazamamak iyi yönetilmediğimiz konusunda belki size bir fikir verebilir.
.
Sistemin çalışmadığı,
Olamayacağı,
Yürümeyeceği konusunda yüzbin tane:
Haber, yazı, yorum çıkmıştır.
.
İnatla sürdürülen bu sistemin sonucu ortada.
.
Millet meclisinden geçmeyen, halkın istemediği kararlara alınan böyle kötü sonuçları kabul etmek, sindirmek haliyle kolay olmuyor.
.
Olay olmuş.
Tam 33 Türk Askeri Şehit olmuş.
.
Kılıçdaroğlu Meclis Başkanı Mustafa Şentop’u arıyor ve özel olarak gizli bir toplantı yapılmasını istiyor.
Cevap şu: “Sıcak bakmıyoruz…”
.
Üzerine ekliyor: “Belki Sayın Bakan'ın bilgilendirmesi mümkün olabilir…”
.
İyi ama ilgili bakan Ankara’da değil.
.
Bu olay üzerine:
NATO, BM, AB acilen toplanıyor,
Bizim meclis toplanamıyor…
Vay anam vay…

Olay sonucu gözler Amerika’ya çevrildi.
Acaba yardım konusunda ne diyorlardı?
.
Öyle ya,
“Sevgili müttefikimizin yanındayız” diyerek sürekli ahkâm kesen bir ülkeydi bu Amerika.
Açıklama hemen geldi:
“Türklere yardım yöntemleri üzerine çalışıyoruz, fakat bu, Amerikan birimlerinin askeri hamlelerini içermeyecek…”
Açıklaması:
“Bize dokunmayın, sizin askerleriniz savaşsın…”
.
S-400 konusundan vazgeçip, Patriotlara yöneleceğimizi zannettik.
Dostumuz Amerika bunu bizden esirgemezdi.
Zira Suriye’de yapılan harekâtta hava savunma sistemi gerekliydi.
.
Her daim, “Alavere, dalavere Türk Askeri nöbete” şeklinde siyaset güden ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in, “Savunma Bakanlığı’na İdlib’de Suriye rejim güçlerinin püskürtülmesine yardımcı olmak için Türkiye'ye Patriot hava savunma sistemi gönderilmesi için baskı yapıyorum fakat Pentagon buna direniyor” dediği öne sürüldü...
Dedim ya, hep aynı oyalama…
.
Rus medyasının yorumu şöyle:
“33 Türk askerinin şehit olduğu saldırının ardından ‘Topyekün savaşın eşiğine gelindiği’ kaygıları, Türkiye ve Rusya devlet başkanlarının telefon görüşmesi ve karşılıklı ‘İhtiyatlı’ açıklamalarla şimdilik askıya alınmışa benziyor...”
.
Rus Kommersant gazetesi ise “Ne savaş, ne barış, Türkiye’ye yol vermeli” başlıklı manşetinde, “Ankara kiminle savaşıp kiminle dostluk kuracağına kendisi karar vermeli” yorumunu yaparak “Aba altından sopayı göstermiş” oldu…
.
“Peki, çözüm ne?” sorusuna Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen:
“Hava sahası Rusya tarafından kontrol edilirken, ABD’den ve NATO’dan hava desteği sağlamak mümkün değil… Bir başka ifade ile karşı taarruz için şart olan hava üstünlüğü sağlanamazken, İdlib’deki askeri güç ile Soçi mutabakatında tanınan şartlara dönmek ve Türk gözlem notalarının güvenliğini sağlamak Nasıl mümkün olabilecektir?” diye sorduktan sonra şöyle devam ediyor:
“Bu askeri strateji ancak, Rusya’nın İdlib’de hava sahasını Türkiye’ye karşı kullanmama hususunda, diplomasi masasında ikna edilmesi ile başarılı olabilir.”
Uzmanın görüşü gerçekçi…

Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil tüm bu olanların ardından şöyle bir yorumda bulunuyor:
“Türkiye'de neler oluyor? Televizyonların eğlence programının akışı bile değişmiyor. Bu artık bir ahlaksızlık. Bir duygudan toplumu koparmaya çalışıyorlar” dedi.
.
Haklı mı?
.
Şehit haberlerinin geldiği akşam diziler ve eğlence programları son gaz devam ediyordu.
Sosyal medya ise kapatılmıştı.
.
Neden böyle?
Biz safız anlamayız…

Rahmetli Necmettin Erbakan 2003 yılındaki konuşmasında sanki bu günleri görürcesine bir konuşmasında şöyle demiş:
“İsrail’in ve ABD’nin, Suriye’yi işgal etme planı var. Asıl maksat büyük İsrail’in kurulmasıdır… Suriye işgalinin ardından asıl hedef Türkiye’dir…” demiş.
Aynı görüşten olduğunu iddia edenler ise bunu neden görmezden geliyorlar acaba?
.
Sonuç:
Her ne kadar rejim güçlerinden binlerce unsur yok edilse bile 33 Şehidimiz var.
Bu hiçbir gerçeği değiştiremeyecek.
.
Yazılacak çok şey var, şimdilik susuyorum…

Bir de düzensiz denilen göçmenler var.
Biz kapıları açınca Avrupa ayağa kalktı.
.
Ulan bu adamlar bize girerken sesiniz çıkmıyor da, size girince mi ayaklandınız?
Ne oldu?
Acıttı mı?
.
Madem bu kabul edilemez bir durumdu da, bize girdiklerinde niye karşı durmadınız?
Hepiniz ikiyüzlüsünüz.
Avrupa olmuşsunuz ama adam olamamışsınız.
.
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nda dediği gibi:
“Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar…”
.
18 Mart 1915’de neredeyseniz, şimdi de aynı yerdesiniz…