Sizlerin de basından takip ettiğiniz kadarıyla mutabakat sağlandığından artık barış geldi.
Sizlerin de basından takip ettiğiniz kadarıyla mutabakat sağlandığından artık barış geldi.
İki ülke arasında el alemin topraklarında ateşkes sağlandı.
“El alem nerede?” diyecek olursanız, adamı kimse iplemiyor.
.
Günümüzde barışma kültürü pek gelişmediğinden bu yaşananlar, gerçek bir olay olarak tarihe geçecek.
.
Zira sürekli olarak arkanızdan “Gaz” veren Amerika olunca işin sürekliliği zor gözüküyor.
“Yürüyün arkanızda ben varım.”
“Yürüyün her türlü mühimmat yardımını yaparım.” sözleriyle gaza getirip kendi çıkarlarını elde etmeye çalışan uyanık bir Amerika.
“Mühimmat benden, asker senden” mantığı zirve yapmış bu ülkede.
.
İnsanoğlunun dalaşmak için pek çok nedeni olsa da, asıl olan savaşma içgüdüsü.
.
Yiyecek bulma,
Yer edinme gibi hayatsal gerçekler için içindeki savaşmayı yaratıldığından beri koruyor.
Sadece insanlar değil, hayvanlar ve bitkiler için de bu mevcut.
.
Savaşlara son vermek, insan hayatını değerli kılmak için ortaya çıkan dinler ise tersi bir saplantı içinde.
Onlarsa kendi dinlerini kabul ettirmek için savaş açmışlar.
Din adına alınan canların hesabı nasıl verilecek bilen yok.
.
Hele ki aynı dine mensup ülkelerin savaşması başka bir tez konusu.
.
Öldürmenin haram olduğu dinin mensuplarının, kök kazıyıncaya kadar omuz üzerinden kelle almaları manidar.
.
Çağdaşlaşmak her ülkenin hayali oldu tabi.
Atatürk’ün dediği gibi: “Yurtta sulh, cihanda sulh” lafı, bizim iktidar ve muhalefet için geçerli değil.
.
Bırakın sulh yapmayı, adını bile ağzına alan yok.
.
Peki bilim ne diyor bu savaşma işine diye sorarsanız işte görüşleri:
“Bazen evrimsel psikologlar insan gruplarının savaşa girmelerinin doğal olduğunu ileri sürerler; çünkü bizler, azimle çoğalmak isteyen bencil genlerden oluşmuş varlıklarız. Bu yüzden hayatta kalmamıza yardımcı olan kaynakları ele geçirmeye çalışmak ve diğer gruplarla savaşmak doğaldır. Diğer grupların varlığı, hayatta kalmamızı potansiyel olarak tehlikeye sokar ve bu yüzden onlarla rekabet etmek ve onlarla savaşmak zorundayız.
.
Savaşı açıklamak için biyolojik girişimler de var. Erkekler, içerdikleri büyük miktarda testosteron nedeniyle savaşmaya için ‘biyolojik olarak’ hazırlanmıştır;
Çünkü testosteronun saldırganlıkla bağlantılı olduğuna inanılmaktadır.
Ayrıca şiddet, düşük bir serotonin seviyesiyle de bağlantılı olabilir;
Çünkü hayvanlara serotonin enjekte edildiğinde daha az saldırgan olduklarına dair kanıtlar vardır.
.
Ancak, bu açıklamalar oldukça problemlidir. Örneğin, erken insanlık tarihinde ya da tarih öncesi dönemde savaşların daha nadir görülmesini ve çoğu geleneksel avcı-toplayıcı toplumlarda çatışmalara göreceli olarak daha az rastlanmasını açıklayamazlar. Bu, çok tartışılan bir konudur ve savaşın insan toplumlarında her zaman var olduğunu iddia eden bazı akademisyenler ve bilim insanları vardır.”
.
“Peki şimdiye kadar acaba kaç kişi savaşta öldü?” diye merak edeniniz varsa işte sonuçlar:
“1740 ve 1897 arasında Avrupa’da 230 savaş ve devrim yaşandı ve bu süre zarfında ülkeler askeri harcamaları dolayısıyla neredeyse iflas ediyorlardı.”
.
“Savaşlar, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılların başlarında biraz azaldı;
Ancak bunun nedeni sadece savaşların daha hızlı bitmesini sağlayan müthiş teknolojik güçlere ulusların erişebilmiş olmasıydı.
Gerçekte ise savaş nedeniyle ölenlerin sayısı keskin bir şekilde yükseldi:
1740 ve 1897 arasındaki 157 yıldaki tüm savaşlarda ‘sadece’ 30 milyon insan ölürken, sadece Birinci Dünya Savaşı’nda ölü sayısının tahminleri 5 milyon ila 13 milyon arasında değişiyor.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ise akıl almaz bir şekilde, 50 milyon insan öldü.”
*Alıntı: Evrimagaci.org
.
Dün sosyal medyada bir fotoğraf gördüm.
Elinde tuttuğu bir poşetle Suriye’den Ürdün’e doğru yalnız başına yürüyen küçücük bir çocuk vardı. İnsanların dikkatini çekmiş ve yanına yaklaşıp sormuşlar “Nereye?” diye:
“Annesinin ve kardeşinin savaşta öldüğünü söylemiş.”
Poşette mi?
Anne ve kardeşinin elbiseleri varmış.
.
“Bazıları statü artırmak,
Güç sağlamak,
Toprak edinmek için savaşırken,
Bazıları sırf ülkesindeki iç sorunları unutturmak için savaşabilir” diyor psikologlar.
.
Ama hiçbir neden şu küçücük çocuğa anne ve kardeşini geri getiremez.
Hiçbir din bunun hesabını veremez…