.

Bir savaşa girdik mi?
Çıktık mı?
Belli değil.
.
Onca Şehit verdik ve sonunda ateş kes ilan edildi.
.
Kazancımız ne oldu?
Cevabını veren beri gelsin.
.
Bugün fıkra günü.
Yazalım o zaman.
.
Ahmet Bey her sabah işe giderken, esnaftan birinin papağanı da ona sürekli hakaretler yağdırırmış.
-“Aptal Ahmet Beeey, şişko Ahmet Beeey!”
Ahmet Bey önceleri “Hayvan işte, ne dediğini ne bilecek?” deyip aldırmamış.
Fakat bu durum her gün her gün de çekilmez olmuş.
Sonunda papağanı sahibine şikâyet etmiş.
-“Üstadım olmuyor böyle, şuna bir çare bul” demiş.
Papağanın sahibi papağanı bir güzel azarlamış.
-“Bir daha Ahmet Bey'e kötü bir laf edersen, senin dilini keserim” diye de tehdit etmiş.
Ertesi sabah Ahmet Bey yine işe giderken bizim papağan arkasından bağırmış:
-“Ahmet Beey, Ahmet Beeey! Anlarsın ya!”

Şimdi sizler bu yazdığım fıkralara bakarak, günlük gelişen olaylar için bir mana çıkarmaya kalkarsınız.
Sakın yapmayın hiç alakası yok.
.
Despot general sabah içtimasını yaparken askerlerden biri hapşırmış.
Diktatör arkasını dönüp: “Kim hapşırdı” demiş.
Askerler korkudan bir şey söyleyememiş.
Diktatör bunun üzerine çok sinirlenmiş ve birinci sırayı kurşuna dizdirmiş.
Biraz sonra yine bir hapşırık sesi gelmiş.
Diktatör “Kim hapşırdı?” deyince yine korkudan kimse kimin hapşırdığını söyleyememiş.
Bunun üzerine diktatör ikinci sırayı da kurşuna dizdirmiş.
Biraz sonra yine birisi hapşırmış.
Diktatör arkasını dönüp sormuş “Kim hapşırdı?” diye.
Bir asker korkarak ve titreyerek: “Ben hapşırdım” demiş.
Despot general askere dönüp:
-“Çok yaşa evladım” demiş.
 
***
Meydanlarda atıp tutan politikacının biri hacca gitmiş.
Hac farizasını yerine getirirken sıra gelmiş şeytan taşlamaya...
Eline almış taşları, iç huzuru ile şeytan taşlamaya koyulmuş...
Ama o da ne?
Taşın düştüğü yerden bir feryat, bir yakınma yükseliyor ki sormayın gitsin...
Şeytan hem ağlıyor, hem de bir şeyler söylüyor.
Bizim politikacı merak etmiş, kulak kabartmış. Şeytan diyormuş ki:
-“Olur mu böyle, olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu?”
 
***
Bir diktatör, vakti zamanı gelince, öbür dünyayı boylamış.
Cehennemde zebaniler sormuşlar:
-“Politikaya neden girdin?”
-“En tatlı, en kolay, en kıyak para orada var da ondan!”
-“Tamam da… Paraları kazanıp dünyalığını yaptıktan sonra niye devam ettin?”
-“Sonra da tabii ki paçayı kurtarmak için devam ettim!”
 
***
Hani memlekette siyasetçiler için, iktidarlar için anket filan yapılıyor ya.
Aklıma bir fıkra geldi.
.
Adam eve geldiğinde iki gözü iki çeşme karısını görünce “Ne oldu be kadın! Neden ağlayıp duruyorsun?” demiş...
“Ne olacak” demiş kadın;
-“Bugün falcıya gittim, 100 liraya falıma baktırdım... Senin artık beni hiç sevmediğini söyledi...”
Adam şöyle bir bakmış karısına ve
-“Ne gerek var o kadar para vermeye, bana gelseydin ben sana bedava söylerdim...”
 
***
“Yahu siz gazeteciler her olayda zeytinyağı gibi su üzerine çıkıyorsunuz. Sanki siz çok mu matahsınız?” diye soranlar oluyor bazen.
Bunun cevabı ise işte bu fıkrada.
.
Gazete satıcısı, bağırarak geziyordu:
-“İkinci baskııı... 2 lira... İkinci baskııı... 2 lira...”
Yoldan geçenlerden biri gazeteci çocuğu çevirip 2 lira parayı ödemiş ve gazeteyi alıp gitmiş.
Biraz sonra geri dönüp, söylenmeye başlamış:
-“Niye yalan söylüyorsun? 2 liraya sattığın gazetenin üzerinde ‘Fiyatı 1 lira’ yazıyor.”
Gazeteci çocuk gayet pişkin cevaplamış:
-“Aman be amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?”