.
Pazar günü 8 Mart Dünya Kadınlar Günüydü.
“Bu vesile ile kadınlarımızın gününü kutlarım” şeklinde bir dolu kutlama mesajı duymuşsunuzdur veya okumuşsunuzdur.
.
1857 yılında 129 kadın işçinin yanması (yakılmasıyla) ilgili olarak gelişen olaylar zinciriyle günümüze kadar gelen birçok 8 Martlar yaşadık.
.
163 senedir kadın hakları ve kadın yasaklarıyla ilgili bir takım eylemler, aktiviteler, paneller yapıldı, broşürler dağıtıldı.
.
Sonuç hep aynı, hep aynı…
.
Aslında sinir olduğum başka konu var da onu buraya bağlayacağım.
.
Baştan şunu söylemek istiyorum.
Medeni kanunda, dernekler kanununda ve siyasi partiler kanununda belirtilen “Delege” sistemine kökten karşıyım.
.
Kim bir yere üye ise gelsin oyunu kullansın.
Aslı dururken vekiliyle iş olmaz ve şimdiye kadar da olmadı.
.
Delegeyi kafalayan, ayartan veya seçilirken listesini yapanlar hep 1-0 önde başladı yarışa.
.
Kaldırın kardeşim.
Ne delegesi?
.
Tanımında şöyle yazıyor:
“Parti, sendika, dernek gibi kuruluşlarda, üst toplantılara katılma yetkisi verilen seçilmiş kimse.”
.
Peki neden bunları yazdığım kısmına geleyim.
.
Geçtiğimiz günlerde Lâpseki’de AK Parti’nin 7. Olağan Kongresi yapıldı.
.
İki adayın yarışa çıktığı ilçe başkanlığı seçiminde salon oldukça kalabalıkmış.
.
Kürsüye, söz alan konuşmacılar çıkmış.
Lafları da oldukça uzunmuş (ki olabilir. Orası demokrasi kürsüsü, orada konuşmayacak da nerede konuşacak? Dışarıda konuşulduğu zaman ‘Dedikodu yapma gel kongreye konuş’ deniliyor. İnsanlar da çıkmış kürsüye konuşmuşlar.)
.
Derken bu uzun konuşmalar sonrasında kürsüye son olarak (ki protokol gereği) AK Parti Milletvekili Jülide İskenderoğlu çıkmış.
.
Milletvekili olarak (tahminim):
Bölgenin sorunları,
İktidarları tarafından bölgeye yapılan hizmetler,
Başkan seçilecek adaylardan beklentiler,
Gibi konular üzerinde konuşmuştur.
Habere göre bu süre saatlerce sürmeyip, sadece 15 dakika civarlarında olmuş.
.
Ancak (nedense), konuşma sürerken salondaki delegeler arasında homurtular yükselmiş ve seslerini yükseltmişler sonunda tepkiler başlamış.
.
Hatta bir delege: “Akşam oldu akşam! Hayvanlarımız var. Kaç kilometre yola gideceğiz, seni mi bekleyeceğiz? Sabahtan beri buradayız. Ayakta bekliyoruz…” diye bağırarak tepkisini dile getirmiş.
.
Jülide İskenderoğlu haliyle bozulmuş (ki normal).
Bir kaç kelime ile cevap vermiş ancak daha fazla dayanamamış ve kürsüden inmiş (bence zarafet göstermiş, ben olsam inmezdim).
.
Hani dedik ya “Delege” diye.
.
Bak kardeşim!
Madem önemli bir işin vardı neden delege oldun?
.
Seni zorla delege yaptılarsa ‘işim var’ diyerek (veya habersiz ismini yazdılarsa) istifa etseydin.
.
Madem canlı hayvan işi gibi (yapılması oldukça zor) önemli işin vardı, neden o salona geldin?
.
Geldiysen (de sana vekâlet veren üyelerin hatırına) delegeliğini yap, önce dinle, sonra oyunu kullan...
.
Gelirken (kongrenin uzayacağını hesap etseydin) keşke hayvanlarını birine emanet bıraksaydın.
.
Ayrıca:
O kürsüde konuşan, binlerce insanın oy vererek seçtiği bir milletvekilidir,
İçine sindireceksin.
.
O kürsüde konuşan ilçene gelmiş misafirindir, örf ve adetlerimize göre,
Bağırmayacaksın.
.
O kürsüde konuşan bir kadın, bir annedir geleneklerimize göre zaten,
Saygısızlık yapmayacaksın.
.
Ve
Bir delege olarak, üyelerini (partini) hakkıyla temsil edeceksin…
.
Hele ki:
“8 Mart Dünya Kadınlar Gününde” (münferit de olsa) bu olay iktidar partisine hiç yakışmadı…