.

Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şaban Şimşek, yaşadığı ve yaşanmış fıkra gibi hikâyeleri, mizah kitabında toplaMIŞ...
“Doktorum Altın Kafeste” adlı kitabından bir kaç örnek:

Göz muayenesi yaptığım hastaya ışıklı tabeladan harf okutturuyorum:
-“Beyefendi, sağ taraftaki sütunda, yukarıdan aşağıya doğru okur musunuz lütfen?”
-“Zonguldak’ın Z’si, Fransa’nın F’si, Samsun’un S’si, Polatlı'nın P’si.”
-“Pardon, nerenin nesi?”
-“Polatlı’nın P’si.”
-“Hay Allah, Polatlı da nereden çıktı? Otuz yıldır ilk defa ‘P’ harfini Polatlı ile kodlayanı gördüm; ‘P’ için genellikle Paris kullanılır.”
-“Hocam, benum kardaşum orda imamdur da! Hem Polatlı varken Paris niye diyeceğum? Memleketumuze sahip çıkalum da!”
 
***
Erzurum’da kliniğimizin koridorunda başına poşet geçirmiş bir ziyaretçiyle karşılaşıyorum:
-“Amca o ne? Başındaki nedir öyle?”
-“Ne bilirem doktor bey, sizin kafanızdakileri görince (bone), ‘doktorlar onu takıyorlar, bize de bunu veriyorlar’ diye düşündüm.”
 
***
Doktor: “Teyzeciğim ‘a’ de bakayım.”
Babaanne: “Ben okuma yazma bilmem oğlum.”
Doktor: “Teyze ‘a’ diyeceksin okumayacaksın, söyleyeceksin!”
Babaanne: “Okumam yok! Bizim zamanımızda okullar yoktu evladım.”
 
***
Bir adam 2 yaşındaki çocuğuyla acile gelir.
-“Nesi var çocuğunuz beyfendi?”
-“Çocuğun yanında sigara içince aşırı öksürmeye başlıyor.”
 
***
Hanımlar bir ara “Calcium Sandoz” yazdırmaya merak sarmış.
Dr. Filiz Avşar, merak edip bir hastasına soruyor:
-“Ne yapıyorsunuz bu kadar Calcium Sandoz’u?”
-“Günlerimizde gelen misafirlere ikram ediyoruz. Herkes çok memnun.”
 
***
Rize'de bir hasta muayeneye gelir.
-“Emice hoşgeldin, neyin var?”
-“Allah'a şükür dededen, babadan kalma bir şeyler var. Onlarla geçinip gidiyoruz.”
-“Onu sormadım, neyin var, neyin?”
-“Haa! Onları sorma doktor bey, uc uşağum var ama olmaz olsunlar. Kizlar zati gittiler.”
-“Emice sana onu sormuyorum. Hastalığın nedir?”
-“E uşağum, afedersunuz yani hocam. Onu da sen bilecesun da. Ben ne içun geldum buraya?”
 
***
Rize'de bir çocuk hastamın genetik kaynaklı olduğunu düşündüğüm bulguları vardı.
Annesine, eşiyle akrabalığı olup olmadığını soruyorum.
-“Beyinle yakınlığın var mı?”
-“Beyim deduk ya doktor hanım. Daha ne yakunluği olacak!”
 
***
İlkokul öğrencisi bir çocuk hem yakını hem de uzağı iyi görememektedir.
Teşhis: “Yüksek hipermetropik astiğmatizma.” Doktor, küçük Mustafa için gözlük camı denemeye başlar.
-“Nasıl Mustafa böyle bir gözlük ister misin?”
-“Evet, çok iyi görüyorum doktor amca. Bundan bana yaz!”
-“Olur Mustafa, eğer iyi gördüysen, rahatsan!”
Birkaç gün sonra Mustafa tekrar gelir
-“Dokor amca bu gözlük iyi göstermiyor!”
-“Ne oldu Mustafa? Hani çok hani çok iyi gösteriyordu?”
-“…!”
-“Peki peki tamam! Ne gibi şikâyetin oluyor?”
-“Bu gözlük beni okula yan götürüyor!”
-“Hay Allah! Nasıl, nasıl?”
-“Okula yan götürüyor…”
(Doktor gözlüğü kontrol ettiğinde, gözlüğün 180 derece yerine 90 dereceye ayarlandığını fark etmiş.)
 
***
Ortopedistler bacağını yitirmiş bir hastaya bacak takarlar, ama hasta yine de memnun değildir… Hasta söylenip durur:
-“Ben bunu kabul etmiyorum!”
-“Niçin?”
-“Ben gerçek (canlı) bacak takılacak zannetmiştim!”