.

Şu çocuklara acıyorum.
Düşünsenize hepsi ateş gibi,
İçleri kaynıyor enerjiden ve biz onları evde tutmak için çaba harcıyoruz.
.
Her dakika problem.
.
Enerjilerini atamayınca etrafına sarıyorlar.
.
Bir televizyon kanalında bu konu işleniyordu.
“Şu virüslü günlerde içeriye kapadığımız çocukların ruh sağlığı ile ilgilenmek lazım.” diye.
Sadece yaşlıları sokağa salmama konusundan daha ziyade, geleceğimizin sahibi çocuklarımıza daha fazla ilgi, alaka göstermeliyiz.
.
Bizler evde dururken yapacak bir şey bulamayıp canımız sıkılırken, çocuklar ne yapsın?

Bu virüs günleri uzadıkça bizim de kafayı yeme konusunu ciddi ciddi düşünmemiz gerekecek.
.
Yakında bu yazdıklarımı yapmaya başlarsanız hiç şaşırmayın...
.
Sabahtan akşama kadar elinizi yüz elli kere yıkayıp, bir şişe kolonyayı 3 günde bitirince kendinizdeki tuhaflığı ve değişimi anlayacaksınız…
.
Komşunuz “Bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye 8 metre uzakta durup hatır sormaya geldiğinde kapıyı açmayıp, kapının deliğinden konuşmaya başladığınızda anlayacaksınız kendinizdeki vahameti...
.
Eşiniz “Evde ekmek yok” dediğinde, internete girip tüm ekmek tariflerine bakarak evde ekmek yapmaya çalıştığınızda anlayacaksınız kendinizdeki korkunun yarattığı tehlikeyi…
.
Aynı bankalardaki gibi:
Biri çıkmadan içeri girmenin tehlikeli olacağını düşünüp eşinize, “Sofrada sırayla yemek yeneceğini” söylediğinizde de hala uyanmazsanız, tehlike büyük boyutlarda demektir...
.
“Uçaktan virüs boşaltıyorlarmış” şeklinde absürt haberi duyduktan sonra, balkona şemsiye ile çıkmak istediğinizde “Acaba sıyırıyor muyum?” diye düşünmeye başlarsınız ufaktan...
.
Sizi dolaşmaya gelen çocuğunuzu 14 gün banyoda karantinaya almaya kalktığınızda kendi kendinize “Abartıyor muyum yoksa?” diye düşündüyseniz, uyanma konusunda ilerleme var sayabilirsiniz…
.
Hele hele ısmarladığınız kargoyu eve getiren kargocuya, “Elindeki paketi yavaşça yere bırak ve ellerini başının üzerine koy, nefes alma!” diye bağırdığınızda hala kendinize gelmiyorsanız ve “Ben ne yapıyorum?” demiyorsanız sıkıntı büyük sayılır.
Ancak kargocu size gülerek “Ağabey merak etme sadece sen değilsin. Senin gibi çok var” deyince belki biraz olsun rahatlarsınız…
.
Tanımadığınız yerden gelen çağrıyı görünce, telefonu açmadan önce ağzınıza maske takıyorsanız, konuştuktan sonra da elinizi yüzünüzü yıkayıp, telefonu kolonyalı bezle sildikten sonra hala “Tamam oğlum sen oldun” demiyorsanız, sendrom devam ediyor demektir dikkat edin…
.
Apartmanda çöpünüzü almaya gelen kapıcıya çöp veren eşinizin üzerine kapıyı kapatıp, içeriden paltosunu verip giydirdikten sonra onu, doğru banyoya götürüp karantinaya almaya kalktığınızda kafayı yediğinizi muhakkak anlamalısınız…
.
O sebeple yetkilisinden rica ediyorum.
Her gün televizyonlarda her saat başı:
Maske takın,
Sokağa çıkmayın,
Karantina,
Ölü sayısı,
Dezenfektan,
Gibi kelimeleri kullanmayın.
.
Gördüğünüz gibi insanın ruh hali bozulabilir...
.
Yakında eline aldığı çekiçle sokağa çıkıp:
“Virüs müsün nesin? Gel ulan erkeksen!” diye bağıran olursa sakın şaşırmayın…