Oturup düşününce hayret ediyorsun.

Oturup düşününce hayret ediyorsun.
Hani derler ya:
“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” diye.
.
Aynı o hesap.
.
Minnacık virüs bizi nasıl da hizaya getirdi.
Nasıl da ayar çekti hepimize.
Eğitti,
Yokladı,
Kokladı,
B.kladı ve
Gitti gidecek.
.
Peki, biz ne yapacağız?
.
Neyi mi?
Bakın yazayım.
Unutmuşsunuzdur.
.
Şu virüs olmadan duyardık bazılarımızdan:
“Ayol ….’dan kahve içmeden hayatta işe başlayamıyorum. Vallahi kafam çalışmıyor. Onu bir içiyorum ya… Allah…”
Virüs zamanında o kahve evi açılmadı.
İçemedin.
Ne oldu?
Kafan ne âlemde?
.
Hani bazıları vardı:
“Ağabey ben hayatta futbolsuz yapamam” derledi.
“Fenerbahçe benim yaşam biçimim,
Beşiktaş’sız hayat düşünemiyorum,
Galatasaray olmasa dünya olmazdı” diyenler?
Nerdesiniz?
Şu futbol yüzünden ihmal ettiğiniz eşinize, çocuğunuza hangi yalanı söyleyeceksiniz?
Demek ki “Fanatiklik” diye bir şey yokmuş.
Sadece içimizdeki canavarmış…
.
“Bak! İş çıkışı iki tek atmadan eve gidemiyorum. O beni dinlendiriyor. Artık hayat felsefem olmuş. Ben onsuz, o bensiz yapamaz…” diyenler nerede?
İçki yüzünden belki de kavga ettiğiniz eşinize ne diyeceksiniz?
Utanacak mısınız acaba?
O size ne dese haklı.
Hem de dibine kadar haklı.
Diz çöküp özür dileyin…
.
“Barlar, diskotekler olmadan nefes alamam” diyenler, buldunuz mu papazı?
Hani dayanamıyordunuz?
Bal gibi oluyormuş demek ki?
.
“Cami olmasa yaşayamam, zaten kıldığımız namazlar kabul olmaz diyenler?”
Neredesiniz?
Teravih kaçırmayanlar?
Hani, ne oldu?
Demek inanç içinizde olmalı,
İçinizde yaşamalısınız, camide değil…
.
Virüs yüzünden cenazeler bile kalabalık olamadı,
Bazılarına sela bile okunmadı,
Bazıları yıkanmadı,
Cenaze namazı dahi kılınmadı,
Kefen parası biriktirenlerin bile kefeni olmadı,
Bazılarının nereye gömüldüğü bile belli olmadı…
.
“Gezmeden yaşamam”
“Siyasetsiz yapamam”,
“Kordon’suz duramam”,
“Denizi görmeden, balığa gitmeden”,
“Arabaya binmeden”,
“Pazara gitmeden”,
“Mezara girmeden”
Yapamam diyenler!
Virüslü günlerde ne yaptınız?
.
Dedim ya:
“Minnacık virüs bize neler öğretti neler?”
.
Mesela:
“Her işin başının sağlık” olduğunu.
.
Bu memlekette “İmam yerine,
Doktor, hemşire ve sağlıkçıya daha çok ihtiyaç” olduğunu,
.
Ütopik kanallar yapılacağına, ilaçlar yapacak enstitüler kurulması gerektiğini,
.
Devlet hazinesinin çarçur edilmemesi,
Saraylar yapılıp para harcanmaması,
“Kefen parasının” hazinede durması gerektiğini,
.
Komşusu aç yatarken tok yatanın bizden olmadığını anlamamız açısından, ilk önce kendi vatandaşlarımıza yardım etmeyi ve 57 ülkeye ondan sonra el uzatılması gerektiğini,
.
Komşu öldürme planı yapılacağına,
Sosyal ilişki açısında komşuyu yaşatmanın daha önemli olması gerektiğini,
.
Öğrendik.
.
Bazı laf anlamaz cahil, cühela takımı ise:
“Ben sağlığa kafa atarım”,
“Bu mikrobu ayağımda sektiririm” diyerek meydanlarda gezebilir,
“Virüs benim neyime?” diye diklenenler olabilir,
“Tanımıyorum ulan kurul kararlarını” diyerek dayılanabilir,
“Benim hayatım virüs ülen!” diyerek nara atanlar da olabilir.
Ve hayatlarına aynen devam edebilirler…
.
Yapılacak tek şey:
Bunları da kendi hallerine bırakmak.
Bir daha ömrü hayatında nereden görecek Virüsü?
Görsün, yaşasın, anlasın ki,
Biz de rahat edelim, kendisi de rahat etsin.
.
Ayakta kalırsa:
Çocuklarına anlatacak bir hikâyesi olur en azından…
Kalmazsa:
Ruhuna El Fatiha…