Yaz geldi, gelecek. En azından kapıya dayandı.
Yaz geldi, gelecek.
En azından kapıya dayandı.
.
Sorsak yaz geldiğini nereden anlarsın diye:
Cevaplar şuna yakın olur:
“Havalar ısındı,
Ayva çiçek açmış,
Karpuz çıkmış,
Kiraz sofraya düşmüş…”
.
Kimi yazlığına koşar,
Kimi evinde şaşar,
Sıcaklarla boğuşmak için denize girmek başta olmak üzere her türlü tedbir denenir.
.
Zaten gittikçe çölleşen memlekette yaz geçirmek çileye dönüşüyor.
.
İşte tüm bunların arasında karpuzlar tezgâhlara yayılınca insan daha bir nefes alır hale geliyor.
Pahalı olmasından,
İri olmasından kaynaklanan durumda satıcıların “Dilimleme” şeklindeki pazarlamaları cazip hale getiriyor.
.
Karpuz deyip geçmeyin.
Bizim milletin uzmanlık alanı.
“Karpuz seçmektir…”
Bu neredeyse:
“Erkeklik göstergesiyle eşittir.”
“Bizim orada karpuz seçmeyi bilmeyene kız vermezler” gibi cümleler kurulabilir.
.
Vatandaş şöyle uzaktan karpuz dolu tezgâha bakar,
Satıcıya “Ver bakayım şunu” diyerek seslenir.
.
Alır eline karpuzu,
Bir aşağıdan vurur,
Bir yukarıdan tıklatır,
Sapına bakar,
Rengine bakar,
“I ıh…” diyerek başını iki yana sallar, tezgâha bırakır ve “Bu olmamış” der.
Başka ister.
En az üç tane denedikten sonra nihayetinde “Hah bu iyi işte” diyerek, tartıya bırakır.
Gururla cüzdanını çıkarıp pazarlık yapar.
.
Aynı zamanda tezgâhtara da akıl verir:
“Bunun sapı kuru olacak, ağır olacak, ‘tok tok’ ses çıkaracak. Ben iyi anlarım…” v.s.
.
Eve geldiğinde “Öyle bir karpuz aldım ki sorma… Tezgâhtaki en iyi karpuzdu” diyerek karpuzu kesmesi için eşine verip içeri girer.
Eşi mutfakta karpuzu kestiğinde “Karpuz kabak çıktı…” şeklindeki bağırışı ile kulağı zaten mutfakta olan vatandaş yıkılır.
Karısına “Tezgâhtar kesin tartıda değiştirdi, yoksa benim seçtiğim karpuz şahaneydi” diyerek kendisini aklar.
.
Bir kere olsun, “Hanım kusura bakma seçememişim” demez, diyemez…
Çünkü bu onun onur,
Gurur meselesidir.
.
İşte bizim millet:
Siyasetçiyi seçerken de aynısını yapıyor.
.
En başta seçmesini bilmiyor zaten.
Seçtiğine de “toz” kondurmuyor.
“Benim seçtiğim iyidir, kesin tezgâhta değiştirildi” diyerek absürt bir savunma gerçekleştiriyor.
.
Diyelim:
Seçerken anlamadı,
Kandırıldı,
Vaatlere kandı filan…
.
Ya sonra?
.
Seçtikleri büyük hatalar yapsa da,
Kalitesizleşse de,
Ekip değişse de,
Becerisizlikleri ortaya dökülse de,
Yolsuzluklar,
Adam kayırmalar,
Devlet mallarını sattıkları meydana çıksa da,
Halktan uzaklaşsa da,
Her seçimde kazanacakları sistemi getirseler de,
Suçlarını başkalarına atsalar da,
Bizim vatandaş için fark etmiyor.
O hala “Tezgâhtarın değiştirdiğine inanıyor…”
Bunu iyi bilen siyasetçiler “Karpuz taktiği ile” yola çıkarak 18 senedir bu ülkeyi yönetiyorlar.
.
Ve bu karpuzcular:
Partiyi kendilerinden daha fazla savunuyorlar…
.
Hani yoksulluk kalkacaktı?
Hani yolsuzluklar son bulacaktı?
Hani yasaklar bitecekti?
Hani ileri düzey demokrasi gelecekti?
Hani batı bizi kıskanacaktı?
Hani?
Hani?
Hani?
.
Hani yola çıkılan arkadaşlar?
“Aynı sudan içilen, aynı ekmeği bölen siyasetçiler?”
Yok,
Yok,
Yok…
.
Bizim seçmen hala “Benim seçtiğim iyiydi, karpuzu tezgâhtar değiştirdi” şeklinde savunma yapıyor.
.
Karpuz seçer gibi siyasetçi seçiyor,
Sonrasında körü körüne savunma yapıyor.
.
Her şey tamam ama
Sonuçta:
Karpuz kötü çıkmıştır…