Temel bir gün kahvede otururken arkadaşlarından biri ona: “Ula Temel senin hanım seni aldatıyor” demiş.
Temel bir gün kahvede otururken arkadaşlarından biri ona: “Ula Temel senin hanım seni aldatıyor” demiş.
Bunu duyan Temel hemen eve koşmuş.
Evi aramış taramış fakat kimseyi bulamayınca sevincinden oracıkta ölmüş.
Öbür dünyada dolaşırken bir anda arkadaşı Dursun’u karşısında görmüş ve şaşkınlıkla:
-“Ula Dursun ben seni daha dün gördüydüm nasıl oldu da buraya geldin?”
-“Valla Temel hiç sorma, donarak öldüm. Peki, sen nasıl öldün de buraya geldin?”
-“Dün kahvedeydim biri geldi bana ‘karın seni aldatıyor’ dedi. Bende hemen eve gittim, aradım taradım kimseyi bulamadım. Ancak kahrımdan oracıkta ölmüşüm.”
-“Ulan salak Temel, buzdolabına baksaydın ikimizde şimdi sağ olacaktık”
***
İki rahibe varmış.
Biri matematikçi, diğeri ise biri mantıklıymış…
Bunlar bir akşam karanlıkta kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe, mantıklıya dönerek;
-“Yaklaşık 20 dakikadır bir adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklaşıyor. Şu anda aradaki mesafe 50 metre” demiş.
Mantıklı rahibe bunun tek mantıklı açıklaması olabileceğini, adamın kendilerine tecavüz edeceğini ve daha hızlı yürümeleri gerektiğini anlatmış.
Rahibeler daha hızlı yürümeye başlamışlar.
2 dakika sonra matematikçi rahibe:
-“Adam da hızlandı ve aradaki mesafeyi kapatıyor, şu anda 30 metre arkamızda... O zaman koşmamız gerekir.”
Rahibeler koşmaya başlar ve 3 dakika sonra matematikçi rahibe;
-“O da koşuyor ve arayı kapatıyor şu anda mesafe 10 metre...”
Mantıklı Rahibe;
-“O zaman mantık olarak bizi yakalayacak. Birimiz sağa diğerimiz sola saparak kiliseye ulaşmaya çalışalım, en azından birimiz kurtulur.”
Matematikçi sağa doğru koşmaya, mantıklı sola doğru koşmaya başlar.
Matematikçi 20 dakika sonra kiliseye ulaşır ve telaş içinde beklemeye başlar.
Aradan 40 dakika geçtikten sonra mantıklı rahibe gelir.
Matematikçi sorar;
-“Ne oldu ne yaptın?”
-“Adam beni takip etti. Mesafe üç-beş adım kadar azalmıştı, mantık olarak daha fazla koşmanın anlamı yoktu...”
-“Eeee?”
-“Mantık olarak ben durdum, adamda durdu.”
-“Sonra?”
-“Mantık olarak ben eteğimi kaldırdım oda pantolonunu indirdi.”
-“Peki daha sonra?”
-“Daha sonra ne olacak eteğini kaldırmış bir rahibe, pantolonunu indirmiş bir adamdan daha hızlı koşar...”
***
Niyazi ölüm döşeğinde olan yaşlı bir adammış.
Evlendiğinden beri genç ve güzel olan eşini çok kıskanmaktaymış.
Bir gün eşini yanına çağırıp; “Artık ölmek üzereyim biliyorsun seni çok seviyorum, öldükten sonra eğer beni aldatırsan, mezarımda rahat durmam bir sağa bir sola dönüp dururum” demiş.
Bir müddet sonra da Niyazi ölmüş.
Ölümünden sonrada sık sık karısının rüyasına girip her seferinde; “Beni aldatırsan mezarımda rahat durmam, bir sağa bir sola dönerim” deyip dururmuş.
Seneler sonra karısı da ölmüş.
Öbür dünyada kocası Niyazi’yi bulmaya karar vermiş ve sorumlu meleğe sormuş.
-“Kocam Niyazi'yi nasıl bulabilirim acaba?”
-“Hangi Niyazi? Hanımefendi burada milyonlarca Niyazi var…”
-“Benim kocam Niyazi ölmeden önce bana; ‘eğer beni aldatırsan mezarımda bir sağa bir sola dönüp dururum’ derdi”
-“Haa… Sen pervane Niyazi’yi arıyorsun…”
***
Plajın biraz açığında bir gurup köpekbalığı kadının birinin etrafında halkalar çizmeye başlayınca, cankurtaranlardan biri hemen yardım etmek için ayağa fırlamış.
Ancak, arkadaşı kolundan tutarak durdurmuş onu,
-“Boş ver bırak ve izle, o benim kayınvalidem”
-“Onu öl.. öldürtmek mi istiyorsun?” diye hayretle sormuş cankurtaran.
-“Valla fena olmaz ama konu o değil... İlginç bir tabiat olayı... İzle...” demiş arkadaşı.
Bu sırada köpekbalıkları kadının iki yanında birbirlerine eşit uzaklıkta hizaya geçip bir koridor oluşturarak, ona kumsala kadar saygıyla eşlik etmişler.
-“Bu... Ne bu?” demiş cankurtaran, “nasıl bir şey bu? Nerden biliyordun?”
Arkadaşı;
-“Önemli bir şey değil... Ortaokulda okutmuşlardı. Nedeni basit... Aynı türlerin dayanışması olayı!”