Bu ülkede din ile ilgili tartışmaların artık son bulması gerekmiyor mu? Her konuda sürekli gündeme gelmesi, getirilmesi politika olabilir ancak bizi ileri düzeye pek taşımıyor.

Allah ile kulu arasındaki inanç meselesinin topluma zorlayıcı bir kural olarak sunulması hoş değil.
.
Günümüzde din ile alakalı olduğu söylenen birçok hurafenin inançlarımızı nasıl zorladığını görüyoruz.
.
Yapılan araştırmalarda insanların “Deist” olduğuna dair birçok sonuç çıkıyor.
Birçok haber duyuyoruz.
.
Hele ki devlet işlerinde uygulanmaya çalışılması başka bir dünya.
.
Devleti “Devlet adamı” gibi yönetmek varken, dine bağlı kalıplarla yönetmek çağa uygun bir dil olmuyor zaten.
.
Kendilerine kalkan olarak kullandıkları laiklik meselesi de buradan gelmiyor mu?
.
Sanal düşman olarak gördükleri, yaydıkları ve öğrettikleri laikliğin, “Gavur icadı” olduğu yönünde baskılar mevcut.
.
Birçok tarikatın bu konuda neredeyse tezleri var.
.
Bilindiği üzere “Fransızlara” ait olduğu ve başımıza icat çıkaranın Fransızlar olduğu bilinir.
.
Zira bunu kendileri gururla söyleyip, yayarlar.
.
Bazı tarikatlar, ellerindeki gücün kaybolmaması için diğer devletlerin (ki Türkiye dahil) laikliği esas alarak devlet yönettiklerini bunun pek kullanışlı olmayacağını, dini bir takım sözlerle destekleyerek kendilerine bir paye çıkarırlar.
.
Ancak Yazar Cengiz Özakıncı laikliğin Fransız değil, bir Türk icadı olduğunu söyleyince yer yerinden oynadı.
.
Sürekli olarak Atatürk’e, Fransızlardan aldığı söylenip laikliği kötüleyenler, bunun bir Türk uygulaması olacağını hiç ummamışlardı.
.
Yazar Özakıncı diyor ki:
“Laikliği Fransızların icat ettiği bir uydurmadır. Vahye dayalı dinsel toplumlarda laiklik devrimi dünyada ilk kez 1050-1060 yıllarında Türkler tarafından, Tuğrul Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Tuğrul Bey’in devrimi yalnızca Atatürk’ün laiklik devrimine değil, Fransız Devrimi’ne de örnek olmuştur. Yani Fransız Devrimi’nde Türk etkisi, Tuğrul Bey’in damgası var.”
.
Buyurun;
Laikliği bulduklarını ve dünyaya yaydıklarını söyleyen Fransızlar bu konuya Fransız kaldılar.
Tuğrul Bey’in uygulamasını bize yıllarca yutturmuşlar meğer...
.
Başkent Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Batı’dan Alındığı Savlanan Atatürk Devrimlerinin Türk Tarihi’ne Dayanan Kökenleri” konulu konferansta Yazar Cengiz Özakıncı, “Atatürk’ün Devrimlerini anlayabilmemiz için, o devrimlerin toplumda hangi dönüşümlere yol açtığını bilmemiz gerektiği gibi, kökenlerini de bilmemiz gerekiyor. Bu nedenle, Atatürk Devrimlerinin Batı’da zannedilen kökenlerinin aslında pek çoğunun Türk Tarihi’nde kökleri olduğunu anlatmak istedim. Atatürk’ün, devrimlerinin kökenlerini neden Türk Tarihi’ne dayandırdığını anlayabilmek için de, O’ndaki Türk tutkusunu bilmemiz gerekir.”
.
Yazar Cengiz Özakıncı, Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Tuğrul Bey’in, halifenin yetki ve görev alanını sınırlandırdığı, halifenin devlet işleriyle bağını tamamen kopardığını anlatırken, şu görüşlere yer vermiş:
“O andan itibaren İslam’da dünya-devlet işleri ile din işleri tak diye ayrılmıştır.
Bugün ders kitaplarında laikliğin öncüsü diye belletilen, ‘laikliği biz icat ettik’ diye böbürlenen Fransızlar, o tarihte yazı bile yazmıyorlardı.
Türkiye’de Fransız Büyükelçiliği’nin internet sitesinde ‘Dünya ölçüsünde laikliğin bir Fransız icadı olduğunu yazabiliriz’ deniliyor. Laikliği Fransızların icat ettiği bir uydurmadır. Semavi dinlerde laiklik tamamen Türk icadıdır. Fransız Devrimi’nde bile Tuğrul’un etkisi vardır. Tuğrul hem din işleriyle, devlet işlerini ayırmış; hem de halifenin muhatabı olarak vezirini göstermiştir. Atatürk 1922’de saltanatla hilafeti ayırırken, Tuğrul’un 1050’li yıllardaki bu yaptığını Nutuk’ta belirtmiş, ‘İşte biz aynen böyle yapıyoruz’ diyerek, bu yaptığında Selçuklu Sultanı Tuğrul’u izlediği örneğini tüm dünyaya ilan etmiştir. Bir yandan da, ‘Siz yapmayı değil, yıkmayı bilirsiniz’ diyen o bildiriye yanıt vermiş oldu. Fransız Devrimi’nin ünlü kuramcılarından Voltaire de, Tuğrul Bey’in yaptığı devrimi çok iyi kavramış ve Fransız Devrimi’nin öncesindeki eserlerinde yer vermiştir.
Vahye dayalı dinsel toplumlarda laiklik devrimi dünyada ilk kez 1050-1060 yıllarında Türkler tarafından, Tuğrul Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Tuğrul Bey’in devrimi yalnızca Atatürk’ün laiklik devrimine değil, Fransız Devrimi’ne de örnek olmuştur. Fransız Devrimi’nin düşünsel temellerini kuran isimlerden Fransız doğubilimci Joseph de Guignes’in de eserlerinde övgüyle Tuğrul Bey’in yaptıklarından söz ettiğini görüyoruz. Yani Fransız Devrimi’nde Türk etkisi, Tuğrul Bey’in damgası var.”
.
Anlaşılacak olan şudur;
“Laiklik Tuğrul Bey’in devrimidir… Gavur icadı değildir…”
 
***
MUHTAR ÇAKMAĞI
Eski zamanda köyün birine bir çakmak getirmişler, çakmak o kadar kıymetli ki sağı-solu yakmaması, yanlış işlerde kullanılmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekmiş.
.
Sosyal medya elbette bizim besi kaynağımız.
Araştırmalarımızda önümüze çıkmayan bu ibret dolu hikâyeleri orada bulabiliyoruz.
Yazarın ismini yayınlayıp size aktarabiliyoruz.
.
Bu hikâyeler sayfalar dolusu anlatmak istediklerimizi birkaç satır ile gayet net bir şekilde anlatıyor.
.
Zaman zaman ben de sizlere hikâyeler, fıkralar, anekdotlar aktarıyorum.
.
Erturan Eğercioğlu imzalı bu hikâyeyi bir kardeşim whatsapp’tan paylaştı, müsaade alarak sizlerle paylaşıyorum.
.
İşte hikâyenin devamı;
.
Köylüler toplanıp,
‘Bu ateş aletini kime verelim?’ diye sormuşlar.
Köylüler de muhtarı salık vermiş,
‘İhtiyaç duydukça alır, ateşimizi yakarız’ demişler.
.
Muhtar çakmağı alınca -ateşin sahibi olarak- saygınlığı giderek artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış.
.
Saygı arttıkça muhtarın kibri de büyümüş.
Etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış.
.
Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş.
Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış, kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış.
Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş.
.
Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar.
Ticaret durmuş, köye gelen çerçicilerin ayağı kesilmiş, çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş.
.
Muhtarın köylülerinden biri kendileri gerilerken, çevre köylerin niçin geliştiğini merak edip çevre köylerden birine gitmiş…
.
Oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce sormuş;
-“Sizde çakmak yok mu?”
Köylüler;
-“Vaar” demiş.
-“Peki sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?”
Köylüler;
-“Yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?”
-“Evet, muhtara verdik!”
-“Eyvah! Büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?”
-“Siz öyle yapmadınız mı?”
-“Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik. Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor.”
 
***
BİR İŞ Mİ VAR?
Ben ekonomiden yana hesap filan bilmem.
Her seferinde de söylerim.
Gocunacak bir durum yok ki.
Bir insan her şeyden anlayacak diye bir şey de yok.
.
Yazacağım zaman araştırırım, uzmanını okurum ondan sonra bir yorum yaparım.
.
Şu haberi okuyunca da bir yorum yapayım dedim, doğru mu yanlış mı siz karar verin.
.
Haber şöyle;
“Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 2022’de kişi başına düşen gelirin 10 bin doları aştığını, bunun 2023’te 12 bin doları geçeceğini söyledi…”
.
Ne güzel söylemiş maliye bakanı.
.
Dolar üzerinden söylediği için bir Türk lirası yapalım önce.
.
10 bin dolar bizim paramızla eder yıllık 180.000 lira.
.
Bölersek 12 aya,
Eder 15.000 lira.
.
Yani biz kişi başına 15 bin lira alıyormuşuz.
.
Haber devam ediyor;
Bakan Nureddin Nebati, 2022 Yılı Değerlendirmesi 2023 Hedefleri Programı’nda konuştu. “Türkiye’de kişi başına düşen gelir 2017’de 10 bin doların, 2013’te de 12 bin doların üstündeydi.”
.
O halde şöyle soru sormam doğru mu?
“Bu süre zarfında iktidarda kim vardı?”
.
Şu soruları da sormak benim hakkım değil mi;
.
a) Ülkenin yüzde 63’ü asgari ücretliyken ayda 15.000 lira alan kaç kişi var?
b) Benim 15 bin liranın altında gelirim varsa, geri kalanını kim alıyor?
c) Milletin vekilleri 87 bin lira maaş alıyorsa, Millet neden az alıyor?
d) En düşük emekli maaşı 5 bin 500 lira olurken, vekilin maaşı neden o kadar yüksek. Onlar başka dünyalarda mı yaşıyor?
e) Milletin vekilinin emeklilerine yüzde 176 zam yapılırken, Milletin maaşına neden aynı oranda zam yapılmadı?
f) Bu iktidar hala zam yaptığına inanıyor mu?
g) Bu millet hala maaşına zam yapıldığına inanıyor mu?
h) Ekonomi iyiyse, pahalılık yoksa enflasyon yoksa neden kendi maaşlarına zam yapıyorlar?
i) İktidar, böylesi bir ekonomi programı uyguladığı halde hala oylarının arttığını iddia ediyorsa, bu işte bir iş var mı yok mu?