AYAKKABI YALAMAK “Bu ülkede yaşadıkça daha neler göreceğiz” deriz ya.

Birisi de şunu diyor:
“Uzaylı istilasını görsem şaşırmam…”
.
Düşünün şöyle bir;
Doğru…
.
Ben de artık,
“Uzaylı görsem şaşırmam.”
.
Bakın mesela,
Bir milletvekili çıkıp;
“Tayyip ağabey Türkiye'nin başında. Dünyanın lideri... Tayyip Ağabey’e ihanet etmek mazlumlara ihanet etmektir... Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım. Yani ayakkabısını elimizle yalamamız lazım…” diyebiliyor.
.
AKP Ordu Milletvekili Prof. Dr. Şenel Yediyıldız daha önce katıldığı bir nikâh töreninde de şunları demiş;
“Sayın Cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden de defteri vermek istemiyorum…”
.
Artık bizim lügatimize bir milletvekili tarafından, “Ayakkabı yalamak” gibi bir deyim sokuldu ya…
Uzaylı görsem şaşırmam…
 
***
ÜSKÜDAR’A GİDER İKEN
Çanakkale CHP’de sular durulmuyor.
İl Başkanı atandığından bu yana koltuk savaşları devam ediyor.
.
Temayüller gereği il yönetiminin içinden atanması gereken il başkanının, dışarıdan atanması ile güç savaşları başladı.
.
Yerel ve merkezci diye ayrılan grupların savaşını şimdilik merkezciler kazandı.
.
İl başkanı parti yönetimlerinde ok önemli.
Adayları belirleme aşamasında ele geçirilmesi gereken önemli bir kale.
.
Son fotoğraf şöyle;
Genel Başkan yardımcısı Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek yeni İl Başkanı Güler Koçer ile Ankara’da Kemal Kılıçdaroğlu ile beraberken Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Yunanistan’da beraber.
.
Taht savaşlarımı desek?
Yüzüklerin efendisi mi desek?
.
Muhalefet fotoğraflarda kendi derdindeyken iktidar, “Atı almış Üsküdar’ı geçiyor…”
 
***
SANDIK BEKLİYOR
Adam yazmış.
Okudum.
İtiraz edecek bir tek satır yok.
.
Bakın şimdi;
Kürsüden bağırılıyor;
“Kişi başına 25 bin dolar olacağız...!
“Ne zaman?”
“2023’te…”
“E 2023 geldiii.”
“O halde 2053’te.”
“Bravooo…!”
.
Anladınız mı bu iktidarın neden 20 sene kazandığını.
Çünkü ne dense inanan bir millet var arkasında.
.
Meşhur Muaviye hikâyesi vardır, bilirsiniz.
Defalarca yazmışımdır bu satırlarda.
.
Hz. Ali destekçisi Küfeli biri, dişi devesi ile Şam’a gitmiş.
Devesini bir direğe bağlamış.
İşini hallettikten sonra döndüğünde Şamlı bir tüccar, Küfeli’nin devesine sahip çıkmış ve “Bu deve benim erkek devem” diyormuş, başka bir şey demiyormuş.
.
Tartışmışlar…
.
Sonuç alamayınca görevliler gelmiş.
Konuyu Şam Valisi Muaviye’ye götürmüşler.
Muaviye meydandaki ahaliye sormuş:
-“Bu deve Şamlının mı? Küfeli’nin mi?”
Ahali bağırmış:
“Şamlının…”
Muaviye tekrar sormuş:
-“Deve erkek mi? Dişi mi?
Ahali deve dişi olduğu halde hep birlikte bağırmış:
-“Erkek…”
Muaviye, Küfeli’yi yanına çağırıp şunu söylemiş:
-“Git Ali’ye de ki; Şam’da bir Vali var. Dişi deveye erkek deyince inanan, binlerce taraftarı var.”
.
Şimdi kişi başına düşen gelir yıllık 8.735 dolar.
.
Geçenlerde hesaplamıştık.
Dolar 20 lira olsa,
Aylık gelir 14 bin lira ediyor.
.
Eee?
Benim gelirim bunun yarısı.
“Kim alıyor benim paramı o zaman?”
.
Türkiye 2002’de dünyada kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 66. iken, şu anda 81. sıraya gerilemiş vaziyette.
.
Kurmayları diyor ki:
“Bizim oyumuz gittikçe artıyor…”
.
Bu millet zamları yiyince,
Geliri düştükçe,
Geçinemez hale gelince,
İktidara oy veriyorsa mesele yok.
.
TUİK’e göre Ağrı’da kişi başına düşen milli gelir 2 bin 988 dolarmış.
.
Bunlar çile çektiğine göre, iktidarın deyimiyle buradan ful liste çıkaracaklar demektir.
.
Ancak iktidarın dediğinin tersine oylar düşüyorsa, resmen yere çakıldılar demektir.
Zira millet burnundan soluyarak sandık bekliyor gibime geliyor…
 
***
EKMEK
Ekmek bizim ülkemizin başlıca yiyeceği.
Ekmeksiz yapamadığımız kesin.
.
Son yıllarda üretilen gluten katkılı ekmeklerle başımız belada.
.
Glutenin bazı hallerde zararlı açıklanmıştı.
“Bağışıklık sistemi glutene karşı tepki veriyorsa, çölyak ve benzeri bağışıklık sistemi sorunlarına neden olabilir.” Deniyor.
.
“Gluten kullanımı durumlarında sinirsel problemler oluşabilir.
Huzursuzluk ve çeşitli depresif hastalıklar gluten kaynaklı gelişebilir.
Ayrıca gelişme geriliğine ve dışkıda kötü kokuya neden olabilir…”
.
Bu konuda Rachel Ramsey Pekkan’a ait bir yazı okumuştum sizlerle de paylaşmak istedim;
“1948 yılına kadar Ekmeğimiz esmerdi. Maya, ekşi maya olarak evde üretilirdi, organikti, doğaldı.
Sofrada doyduğumuzu bilirdik.
ABD, Anadolu’nun 14 kromozomlu “Siyez Buğdayı” ve 28 kromozomlu “Kavılca Buğdayının” genleri ile oynanarak 48 kromozomlu “Cüce Buğday” türü geliştirdi.
.
Sapının kısalığından dolayı bu buğdayımsı “Cüce buğdaylar” Pakistan ve Hindistan’a da ihraç edildi; üretim rekoru kırıldı.
.
Dünyanın verimli tarlalarının, buğdayların kimyasal gübrelerle, zehirli ilaçlarla tanışma dönemi başladı.
Tehlikenin farkında değillerdi.
Buğdayın genetiğiyle sürekli oynandı; ortaya çıkan “Buğdayımsı” bir şeydi!
Kavılca ve siyez artık tanınmaz haldeydi…
.
ABD, 1950’den itibaren “İhtiyaç fazlası” diye “Yardım” adı altında bu buğdayımsı ürünü Türkiye’ye soktu.
.
Türkiye kurak geçen yıllarda ucuz buğdayımsı “Cüce Buğday” adını verdiği genetiğiyle oynanmış GDO’lu buğdayı ithal etmeye başladı.
.
Ülkemizde gluten, çölyak, diyabet, her türlü otoimmün hastalıkları, obezite, diyabet, alzheimer, demans, dikkat eksikliği vb. nörolojik hastalar ve romatizmal hastalıklar patladı.
.
DP’nin iktidar vaadi; 10’dan fazla katkı maddesi konan endüstriyel beyaz undan yapılan “Beyaz Ekmek”ti.
Dalkavuk medya, beyaz ekmeği “Kalite”, “Zenginlik” ve “Refah” göstergesi olarak sundu.
Halk, beyaz ekmek yedikçe, acıktı. Acıktıkça, beyaz ekmek yedi.
“Ekmeksiz doymuyorum” haline getirildi. Tıka basa yemenin sonucu sağlığı bozuldu.
.
Şeker hastası olduk, astım olduk, alerji olduk ve hastalıklar ardı ardına sıralanmaya başladı.
.
Fiyatı çok daha pahalı olan kara ekmeğin, aslında hem bütçe, hem sağlık açısından çok daha ucuza geldiğini hiç bir beslenme uzmanı halka anlatmıyor.
.
Dünya ortalamasının beş katı ekmek tüketiyoruz.
Dünyada çöpe en fazla ekmek atan ülkeyiz.
Çünkü beyaz ekmek dünyanın en çabuk bozulan ekmektir.
.
Marshall Yardımı ile beyaz ekmek yemeye başlayan Avrupa ülkeleri yıllardan sonra beyaz ekmek yemeyi bıraktı.
.
Beyaz ekmek ile Tam Buğday ekmeği arasındaki farkı daha yeni anlamaya başladık...
Hastalıklardan korunmak için ilaçlara değil sağlıklı besinlere sarılmamız gerekiyor.
.
Tüketici, parasını neye verdiğini bilmelidir.
.
Yerli ata tohumu ile geleneksel tarım ile üretilmiş, GDO’suz, kimyasal ilaç ve gübre olmayan, kimyasal katkı maddesi içermeyen gıda talep etmelidir...
Ata tohumu ile üretim yapan çiftçiler devlet tarafından desteklenmelidir...”
.
Yazı bu…
İster uyun, ister uymayın…
.
Ama sağlıklı yaşamanın yollarını da arayıp bulun…