Bir sarışın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar.
Bir sarışın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar.
İtfaiye, hemen olay mahalline gelmiş.
Çatıdan atlayanları tutmak için yanlarında getirdikleri çarşafı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler:
“Atlayın!”
Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış.
Tam çarşafa gelirken, itfaiyeciler birden çarşafı kenara çekmişler.
Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış.
İtfaiyeciler tekrar çatıya seslenmiş;
-“Hadi atlayın. Yoksa kurtulamayacaksın.”
Kızıl saçlı aşağıya bağırmış;
-“Atlamam. Ya! Çarşafı çekerseniz?”
İtfaiyeciler;
-“Hayır, çekmeyiz. Biz sadece esmerler için bunu yaparız.”
Bunun üzerine kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşağıya bırakmış ama yine aynı şey olmuş.
Kızıl saçlı da elmalı kek gibi yere serilmiş. İtfaiyeciler daha önceki gibi sarışına da bağırmışlar;
-“Atla, atla. Yoksa yanarak öleceksin".
Sarışın; -“Kesinlikle atlamam. İki arkadaşım atladığında çarşafı çektiniz. Ben atlarken de çekersiniz.”
İtfaiyeciler;
-“Kesinlikle çekmeyeceğiz. Söz veriyoruz.”
Sarışın kız;
-“Bakın! Ben sizin çarşafı çekmeyeceğinize güvenemiyorum. Şimdi çarşafı yavaşça yere bırakın ve etrafından çekilin...”
…
SARIŞIN FIKRASI
Kör bir adam yanlışlıkla kadınlar barına girer.
Bara doğru ilerler ve bir içki söyler.
Biraz oturup, içkisini yudumladıktan sonra barmene seslenir:
-“Hey bana bak dostum! Bir sarışın fıkrası duymak ister misin?”
Birden bar, bomba düşmüş gibi sessizleşir.
Kör adamın yanında oturan kadın, tok bir sesle:
-“Hey bayım, bu fıkrayı anlatmadan önce bilmeniz gereken beş şey var. Birincisi, barmen sarışın bir kız. İkincisi kapı görevlisi sarışın bir kadın. Üçüncüsü, ben 1.90 boyunda karatede siyah kuşaklı bir sarışınım. Dördüncüsü, sağınızda oturan kadın profesyonel bir halterci ve sarışın. Beşincisi, benim yanımda oturan kadın profesyonel güreşçi ve sarışın. Yine de bu fıkrayı anlatmak istiyor musunuz?”
Kör adam bir kaç saniye düşünür.
Sonra başını iki yana sallar:
-“Hayır, hiç sanmıyorum. Beş defa anlatamam.”
…
NUREDDİN
Emekli öğretmen yolda giderken, yanına son model bir araba durmuş.
İçinden çıkan bir genç:
-“Hocam sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim.”
Öğretmen genci tanımamış.
Genç:
-“Benim hocam Nureddin, tanımadın mı? Urfa Lisesinden”
Öğretmen biraz hafızasını yoklayınca tanımış.
-“Lan oğlum Nureddin seni tanıdım ama bu ne zenginlik, sen fakir ve tembel bir öğrenciydin?”
Nureddin anlatır:
-“Öyleydim hocam ama okuldan sonra ticarete başladım. Kısa zamanda biraz para kazandım.”
Bunu duyan öğretmen iyice şaşırır:
-“Evladım, ticaret hesap işidir. Ben seni matematikten sınıfta bırakmamış mıydım. Sen nasıl ticaret yapıyorsun?”
-“Valla hocam matematik falan bilmem. 11’e alıp 4’e satıyorum. Aradaki %3’le de geçinip gidiyorum.”
…
O ZAMAN
Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyor.
Kayserili müşteri bağırmış;
-“Durdur şu arabayı…”
Şoför panik içinde:
-“Durduramıyorum!...”
-“O zaman taksimetreyi durdur”
…
ZEVK MESELESİ
Okyanus üzerinde uçarken kaptan birden anonsa başlamış,
-“Bayanlar baylar, lütfen kemerlerinizi bağlayıp ‘çarpışma pozisyonu’ alın. Maalesef motorlarımızı kaybettik ve bu bebeği mümkün olan en nazik şekilde denize indireceğiz.”
Anonsu duyan yaşlı kadın yanından geçmekte olan hostesin elini tutup
-“Kızım Okyanusta köpekbalıkları var mı?” diye sormuş korkudan titreyerek.
-“Olmaz olur mu? Var efendim. Bu tip durumlar için koltuğunuzun kenarında bir jel bulacaksınız. Bu jeli kollarınıza ve bacaklarınıza sürün.”
-“O zaman bizi yemeyecekler değil mi?”
-“Yok, yerler yemesine de, sizden asla zevk alamazlar!”
…
İLAÇ!
Karısı cinsel dürtülerini tamamen kaybedince adam;
-“Ne yapabilirim? Piyasada bununla ilgili herhangi bir hap falan var mı?” diye sormuş doktoruna.
-“Var ama yazamam…”
-“Yıllardır arkadaşız, beni hiç böyle perişan gördün mü? Lütfen ama lütfen yaz o ilacı…”
Doktor, çekmecesini açıp içi hap dolu küçük bir şişe çıkarmış;
-“Esasında yapmamam lazım. Bu haplar daha deneme aşamasında. Yapılan testlere göre de çok etkililer. Karına günde 1 taneden fazla verme tamam mı?”
Adam hapları alıp sevinç içinde evine koşmuş.
Akşam yemeğinden sonra karısı tatlı servisi yaparken, onun kahvesinin içine 1 tane atmış.
Kahveler içilirken belli bir müddet geçmesine rağmen bir reaksiyon alamayınca, çaktırmadan ikinci hapı da koymuş karısının fincanına.
Ama daha sonra doktorun sıkı tembihi aklına gelince endişelenip eşinin olası reaksiyonlarını hissetmek için kendi ağzına da 2 tane atıvermiş.
Kadın kahvesini bitirince birden bire ayağa kalkmış, dumanlı dumanlı adama bakmış, elleriyle saçlarını dağıtmış, ona yaklaşıp omuzlarından yakalamış, dudaklarını kulağına değdirerek daha önce hiç duymadığı bir ses tonuyla
-“Bir erkek istiyorum!” demiş.
Adam şuh bir poz takınarak;
-“Hadi yaa... Ay kız bende…!”
…
PİŞMANIM
İki arkadaş hem içiyor, hem de eşlerinden yakınıyorlardı;
-“Ben, evliliğimizin ilk senelerinde işten eve dönünce karımı kucaklar, nefesi kesilene kadar kollarımda sıkardım.”
Diğeri içini çekerek sordu
-“Ya şimdi?”
-“Şimdi mi? Daha fazla sıkmadığım için pişmanım!...”
…
AYNI ŞEY!
Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş.
Merak bu ya.
O da arabayı izleyerek ormana girmiş.
Bir de ne görsün?
Babası ile teyzesi arabanın yanında durmuş koklaşıyorlar.
Çocuk koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine,
-“Anne, anne. Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle oynaşırlarken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler.”
Anne çocuğa dönmüş;
-“Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma. Akşam yemeğinde babanla beraberken anlatırsın, ben de babanın suratının ne hale geldiğini görürüm.”
Akşam olmuş, yemeğe oturmuşlar.
Anne çocuğa dönmüş;
-“Bugün neler yaptığını bize anlatsana?” demiş.
Oğlan başlamış anlatmaya;
-“Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de peşlerinden gittim. Orada babamı teyzemle oynaşırlarken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini ve gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene, babam seyahatteyken senin bahçıvanla yaptığın şeyden yaptılar.”
…
RAPOR
Karı-koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmışlar ve yatak odasına geçmeye karar vermişler.
Ama ne mümkün.
7 yaşındaki oğlan evde.
-“Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna!”
-“Ihhhhh…”
Israr faydasız.
Afacanın sokakta gözü yok.
Babası son bir umutla;
-“Öyleyse, annenle biz odamıza geçelim, sen de balkona çık ve etrafta neler olup bitiyor, yüksek sesle bize rapor et!”
Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçmiş.
Anne ve babası da odaya.
Ve afacan canlı yayına başlamış:
-“Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti… Şimdi de tüp arabası sokağa giriş yaptı… Yaşlı bir kadın markete giriyor…”
Kısa bir sessizlik...
Ve rapora devam:
-“Yan komşumuz Ahmet Bey Amca ile karısı Necla Teyze, yatak odasında sizin yaptığınızı yapıyorlar…”
Anne ve babası telaşlanıp toparlanmış ve seslenmişler içeriden:
-“Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu?”
“Hiçç...” diyerek iç çekmiş afacan ve devam etmiş;
-“Kızları Ayşe, balkona çıkmış onlara rapor veriyor da…”
…
ANLAŞMAMIZ VAR
Dursun bankanın önünde kestane satan arkadaşı Temel’i görmüş.
Hemen yanına yaklaşıp borç istemiş...
Temel asmış suratını;
-“Veremem..!”
Dursun sinirlenerek;
-“Yahu neden vermiyorsun?..”
-“Banka ile anlaşmamız var… Onlar kestane satmıyorlar, ben de borç vermiyorum…”