ANAYASA Gazeteleri okuyorum, Olayları takip ediyorum,
Kendime göre yorumluyorum ve
Bir sonuca veriyorum.
.
Sonra gelişmelere bakıyorum ki, benim düşündüklerimin tam tersi olmuş.
.
O zaman tekrar düşünüp; “Ben neden böyle karar verdim” diyerek sorgulama safhasına geçiyorum.
.
Ülke olarak bir pandemi yaşadık.
Hastalığın insanların kalabalık olduğu ortamlarda daha çabuk bulaşacağı ve bunun önünün alınamayacağı, ülke güvenliği açısından tehlikeli olacağı konusunda bilim adamları raporlar verdi, açıklamalar yaptı.
.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu ile il pandemi koordinasyon kurullarının tavsiye kararları doğrultusunda tedbir alınması istendi.
.
Alınacak en iyi tedbir olarak da, “Sokağa çıkma yasağı” getirildi.
.
Ülkeye duyuruldu ve nihayetinde uygulandı.
.
Bu yasağa uymayanlar idari para cezası ile cezalandırıldı.
.
Bir kısıtlama söz konusu ancak, bir hastalık var.
Yayılma riski var ve ülke güvenliği mevcut.
.
İşte bu kısıtlamada ceza yiyen bir vatandaş konuyu Anayasa mahkemesine kadar taşımış ve karar şöyle çıkmış.
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir.
“Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”
.
Kısaca diyor ki:
“Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine…”
.
Hiç kimse yasada yazmayan bir kanuna göre cezalandırılamaz…
Yasada belirtilen cezadan fazla ceza verilemez…
.
O halde
Anayasaya aykırı bir işlem yapılamaz…
.
Peki gelelim Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarına…
Tribünler ne dedi:
“Hükümet istifa!”
.
Bunda bir suç unsuru var mı?
Yok.
Sebep?
İnsanlar protesto maksatlı bir söz ile düşüncelerini ifade etmişler.
.
Bir kavga, bir aşağılama, bir sinkaf var mı?
Yok.
.
Anayasanın 26. maddesinin 1. Fıkrası şöyle der:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…”
.
“Hükümet istifa!” diyen bu insanlara edilmedik hakaret, denmedik söz kalmadı.
.
Devlet Bahçeli de yine bu konuda söz söylemiş.
Hangi Bahçeli?
“Çarşı Grubu Beşiktaş’ın gür ve cesur sesidir. Çarşı ahlaksızlığa gelmez, Çarşı centilmendir. Siyasi faulleri kabul etmez…” diyen Bahçeli…
.
Şimdi ne diyor?
.
“Stadyumlarda ‘Hükümet istifa’ denilmesi depremzede kardeşlerimize saygısızlıktır. Türk futbolunu lekelemeye, sporu siyasileştirmeye çalışanlar alçakça bir kurgunun içindedir…”
“Hükümeti istifaya davet etmek, tribünlerde kaosa heves etmek bir avuç fanatiğe sipariş verilmiş zillet komplosudur. Herkes yerini, yurdunu, haddini bilmelidir. Zilletin değirmenine su taşıyanlar ülkesine ve milletine sırt dönmüş odaklardır.”
.
“Devlete ve hükümete meydan okunmasını provoke edenlerin tespiti yapılmalı, Türk sporu karanlık dehlizden el birliği ile çıkarılmalıdır.”
.
Sonuç?
Üyelikten istifa…
.
Ben de şuraya yazıyorum okunması için:
Anayasa, madde 26, fıkra 1…
***
KİM?
Çok acı sonuçları olan ve 1 ilimizi kapsayan Kahramanmaraş merkezli bir deprem yaşadık.
İki ana fayın birbirini tetiklemesiyle meydana gelen depremler yaşadık.
.
Bu depremlerden hemen ders alıp, saniyeler kaybetmeden hareket geçmemiz gerekirken, biz hala “Konuşmaktan öteye gidemedik…”
.
Misal Çanakkale için işin uzmanları basbas bağırıyor:
“İşimiz zor” diye,
“Risk altındayız” diye,
“Sonuçları kötü olur” diye.
.
Sonuç?
Hala bakınıyoruz…
.
Bize 1000 km uzaklıktaki Kahramanmaraş depreminden kendimize hala bir pay çıkaramazken, elin Amerikalısı kendi ülkelerinde harekete geçmiş:
“Acaba San Andreas Fayı bu depremlerden etkilenir mi?” diye.
.
Şöyle bir bakarsan,
Maraş nire, California nire?
.
Bir deprem bölgesinde yaşadığımız muhakkak.
Peki, biz Çanakkale olarak ne yapacağız?
Acil olarak ne yapmalıyız?
Sıvılaşmaya karşı nasıl tedbir alacağız?
Kime yaptıracağız?
Bu konuda yetkili kim?
Kime gidilecek?
Kime güveneceğiz?
.
Sorular bunlar.
Bakalım kim, ne zaman cevap verecek?
***
NORMALLEŞME
Devlet tiyatroları ve şehir tiyatroları bu günden itibaren perdelerini açıyor.
.
Deprem dolayısı ile iptal edilen oyunların sergilenmesine devam edilecek.
.
Deprem sonucu büyük bir travma yaşayan bizler de artık yavaş yavaş hayata devam etmeliyiz.
Devlet başta olmak üzere herkes elini taşın altına koyarak gerekli yardımları yapmıştır.
.
Yaralar sarılıyor, devletin sıcak eli ile gönüllülerin oradaki insanlara değmiştir ve değmeye devam etmektedir.
.
Bu arada, televizyonlarda diziler başlamış, TRT Müzik kanalında müzikler başlamıştır.
.
Haberlerde “Edremit Kızılay Şube Başkanının Eğlendiği” konusu gündeme geldi ve hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisi yayıldı medyada.
.
Ben videoyu izledim.
Bir gazino.
Sahnede kadın sanatçı şarkı söylüyor.
Herkes eğleniyor.
Başkan da bunların arasında.
.
Buradaki suç unsuru ne?
Şu anda açık olan gazinoya gitmesi mi?
.
Ben de, hafta sonu Kordonda gezerken sahildeki bir restoranda masasına çağırdığı müzisyenlere eşlik edenleri görmüştüm.
.
Yasak mı?
Anlamadım.
.
Bu vatandaş görevini ihmal ederek buraya eğlenmeye geldiyse mesele yok, ama sosyal hayatı kapsamında bu mekanı seçmişse hiç mesele yok.
.
Mesai haricinde buraya gelip eğlenmesi suçsa, oradaki herkes için de suç…
.
Yasaksa herkese yasak.
Ama serbest ise herkese serbest olmalı.
Soruşturma niye, onu anlamadım…
.
Deprem dolayısı ile yazılı olmayan etik kurallar eşliğinde biraz kendimize çeki düzen veriyoruz elbet.
.
Misal,
27 Şubatta oynayacağımız tiyatro oyunumuzu iptal ettik.
Belki de Mart sonuna kadar da oynamayacağız.
.
Bunun sınırı ne?
Ne yapacağız?
Nereye kadar?
.
Vefat edenler yüreğimizde.
Acılarını sonsuza kadar paylaşırız, sıkıntı yok.
Ama ya geride kalanlar?
Onlara sürekli olarak “Ah! Vah!” diyerek depremi hatırlatmanın da yararı yok.
.
Psikologlar daha iyi bilir de, bana sorarsanız “Artık bu vatandaşlarımıza, hayata dönmeleri için yardımcı olmalıyız.”
Nihayetinde hayat devam ediyor.
En başta bizler normale dönerek, depremzede vatandaşlarımızın travmalarını atlatmalarına yardımcı olmalıyız.
.
Tabi önlerinde “Çalgı, çengi” çalarak değil…