Sabah sabah mideme kramplar girmesine sebep olan haber şu:

“Emeklilere Cumhuriyet'in 100. yılı dolayısıyla bir defaya mahsus 5 bin TL ikramiye verilmesini öngören madde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.”

.

Sabah işe gidiyorum.

Emekli bir arkadaşımla karşılaştık “Kahvaltı için ekmek almaya gidiyorum.” dedi.

-“Gözün aydın, yakında bankaya 5 bin lira da almaya gideceksin.” dedim, “Zira biz çalışanlara 5 bin lira yok.” diye de ilave ettim laf sokarak.

Hiç üzerine alınmadı.

-“Bugün hatunla beraber araba galerileri dolaşıp araba bakacağız.”

-“Nasıl yani? Sen emekli adamsın… Arabalar 1 milyondan başlıyor?”

-“Heralde yani, paramız var pulumuz var…”

-“İyi o zaman 5 bin lira ilaç gibi gelmiştir.”

-“Ne ilacı be kulağıma bile damlatmam onu… Aldığımda küçük toruna vereceğim harçlık yapsın diye…”

.

Meclisten geçmiş.

Kabul oyu veren ey AKP’li vekiller!

Hiç mi vicdanınız sızlamadı?

Partinizin başında bulunan “Adalet” kelimesi hiç mi sizi ilgilendirmedi?

.

Sonra da “AKP” deyince kızıyorsunuz.

.

AKP’lisiniz işte.

Reis ne derse o!

Bitti!

 

EŞİT MUAMELE

Çarşı Caddesi’nde esnafa kesmişler cezayı.

Sebep mi?

Kaldırım işgali…

.

Önce tebliğ etmişler,

Sonra ceza kesmişler,

Sonra da mallar kamyona, “Hooop!”

İş bitmiş.

.

Esnaf kızgın.

Zaten işlerin “Nanay” olduğu dönemde, bu muhabbetin olmasına karşılar.

.

Eee!

Masalar, sandalyeler duruyor yol ortasında?

“Onlar işgaliye ödüyormuş” deniliyor.

.

2010 yıllarıydı.

Dergi çıkarırken, bir engelli vatandaşı Değirmenlik Sokak’tan başlatıp, Saat Kulesi’ne kadar Çarşıdan yürütmüştüm.

Çekiği zorlukları, yaşadığı badireleri fotoğraflayarak anlatmaya çalışmıştım.

.

Her daim tosladığı demir kukalar, fütursuz park edilmiş motosikletler, bisikletler, kapı dışına çıkarılmış askılar, koliler, tezgâhlar, çöpler, insanın gözünü çıkaracak kadar aşağıda duran güneşlikler…

.

“Neden güneş gözlüğü takıyorsunuz?” diye sorduğumda bana “Dükkânların güneşliklerinden veya ağaç dalları yüzünden” demişti. “Gözümüze girmesin diye takıyoruz…”

.

İnsan bilmeyince…

.

Ben, AVM ile rekabet edecek esnafın kapıya eşya çıkartmasına karşı değilim.

Usulüne uygun olduğu müddetçe tabi.

Abartmadan.

Sanki daha nostaljik, daha samimi geliyor gözüme.

.

Çarşı Caddesi’ndeki esnafa ceza kesen zabıta, Cuma pazarında gözünün önünde duran tezgâhlara bir şey demiyor.

Yolun tam ortasına kadar çıkıntı yapmış ve geçişi engelleyenlere de bir ikaz yapılsa fena olmaz.

Pazar yaparken daralan yollar yüzünden birbirine sürtünen milletin, elbiseleri eskidi neredeyse…

.

Kordon’un tam ortasına çıkıntı yapmışlara da bir el atılıverse!

.

Ama “İşgaliye ödeyenlere serbest” derseniz yine parası olan kazanır mantığı ile adalet ayağa düşer…

.

İyi düşünmeli, herkese eşit olunmalı.

 

HAT ÇEKMİYOR

Geçen akşam “Sol Anahtarı Ritim Grubu”nun konserine gittik.

Belediyenin 100. Yıl etkinlikleri kapsamında yapıldı.

.

Bendirlerle çalınan eserler güzeldi.

Sadece kadınların bunu yapması başka bir güzeldi.

.

Hoşumuza giden bu etkinliği canlı yayın ile halka duyurmak istedim sosyal hesaplardan.

Gel gör ki; “Telefon çekmiyor…”

.

Tiyatro oynarken çalan telefonlardan nefret ederim, saygısızlık olarak alırım üzerime.

O sebeple telefonların çekmemesini pek önemsememiştim.

Ancak geçen akşam canlı yayın yapamayınca işin vahametini anladım.

.

Yeni yapılan nikâh salonunda da çekmiyormuş.

Onu da bildirdiler.

“Nikâha gelemeyenlere canlı yayın yapacağız, görüntülü konuşacağız ancak hat yok!”

.

Bu iletişim çağında olmaması gereken bir durum.

Acil çözülmeli, halka hizmet edilmeli.

 

İŞYERİ TACİZİ

Doğrudan cinsel taciz yanında çalışanın, işvereni veya diğer çalışanların taciz boyutuna ulaşan, rahatsızlık veren sözlü davranışları, telefon mesajları, sosyal medyadan taciz etmeleri de işyerinde tacize giriyor.

.

Kısaca “Ahlaksızlığın daniskası…”

.

Tek amacı çalışıp evine ekmek götürmek olan kişilere bulunduğu makamın gücünü kullanıp, cinsel isteklerini tatmin amaçlı kötü niyet beslemek insanlık dışı bir suçtur.

.

Bu kişileri toplum dışına atmak, yüzlerine dahi bakmamak ve dahi ifşa edip yerin dibine sokmak gerek.

.

Türkiye’de bu konuda yapılan araştırmalar son derece az olmakla birlikte, 2015’te yapılan bir araştırmaya göre;

1.232 kadından % 62’si iş yerinde en az bir kez cinsel tacize uğradığını ifade etmiş.

.

Peki ne olacak bu ahlaksızlara.

.

Tacize uğrayan kadın “Damgalanırım, adım çıkar” korkusuyla söyleyemeyecek.

.

Veya söylerse de kendisine, “Yapma sakın, o müdür. Ona bir şey olmaz olan sana olur. İşinden olursun, sus otur bir kenara” derler.

.

Ve kadın söyleyemez.

O şerefsiz o makamda oturur.

Kadın onu her gördüğünde ezilir, büzülür…

.

Kulağımıza geliyor bazı şerefsizlerin yaptıkları.

Ama ispat edemediğimizden sadece bu satırlardan saydırıyoruz o kadar.

O şeref yoksunları da bu yazıları okurken bıyık altından gülüyor…

.

Tacize uğrayanlar mı?

İş korkusuyla susup kalıyor…

.

İşveren mi?

“Dedikodu yayılır” diye korkusundan olayı kapatıyor…

 

Olan; tacize uğrayana oluyor…

 

YENİ TÜRKİYE!

Yeni Türkiye’de, yeni yeni paralar basılıyor.

Yine bizleri şaşırtmayan AKP iktidarı onu bile beceremiyor ve yeni bastığı demir liralar farklı oluyor.

.

İktidar, gramaj konusunda (sanırım) enflasyonist tedbirlere uyarak tasarrufa yönelince yeni basılan demir liralar hafifledi.

Böylece gerçek manada da paramızın ağırlığı kalmadı.

.

Eee ne olmuş?

.

Olan şu:

Kepez Hamidiye Camii’deki ücretli Arıtma Suyu’na yanaşan bir vatndaş, elindeki demir parayı otomatın deliğinden içeri atarak 5 litrelik su alabiliyordu.

.

Ama yeni basılan demir liraları atınca sistem işlemedi.

Çünkü ağırlığı yetmedi.

Makine yeni demir lirayı tanımayarak iade etti.

Böylelikle elinde yeni demir lirası olan su alamadı.

.

Şikâyetler neticesinde şimdi iki giriş yapıldı:

“Eski Lira, Yeni Lira” diye.

.

Sadece Türkiye’de AKP iktidarında yaşanabilecek bir trajikomik hikâye.

Yeni Türkiye’de, yeni hikâyelerde buluşmak üzere…