.
Doktorun biri bir doğuma girer.
Daha sonra doğum yapan kadına nasıl davranması gerektiğini anlatırken tam o sırada bebek gelmeye başlar.
Bebeğin kamuflajlı, botlu ve silahlı olduğunu görünce hiddetle kadına sorar:
-“Hanım bu bebeğin hali ne böyle tam teçhizat?”
Kadın hiç istifini bozmadan cevaplar:
-“Her Türk asker doğar...”
***
Komutan: “Temel, düşman askeri sağdan gelse ne yaparsın?
Temel: “Furirum oni komitanım…”
Komutan: “Soldan gelse ne yaparsın?”
Temel: “Furirum oni komitanım…”
Komutan: “Yukardan geldi mi ne yaparsın?” Temel: “Furirum oni komitanım…”
Komutan: “Aşağıdan gelirse ne yaparsın?”
Temel: “Komitanım… Ha bu memleketin tek askeri pen miyum da bütün düşmanlar pağa celiyor?”
***
Askerde kamuflaj yarışması var...
Herkes çuvallara giriyor, komutan gelip tekme atıyor ve içindekiler de kendini ele vermiyor, komutan onaylıyor.
Birinci çuvala vuruyor…
Çuvaldan ses geliyor: “Hav! Hav! Hav!”
Komutan “Aferin” diyor “Demek ki bir köpek çuvalı...”
İkinci çuvala vuruyor: “Miyav! Miyav! Miyav!…” Komutan “Aferin” diyor “Demek ki bir kedi çuvalı...”
Böylece on onbeş çuval geziyor.
Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar...
İçinde Temel’in olduğu en son çuvala vuruyor, ses yok...
Daha sert vuruyor yine ses yok…
Tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok...
Askerlere emir veriyor: “İyice tekmeleyin...” Çuvaldan kan sızmaya başlıyor...
Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses:
“Patateeeeeees”
***
Vietnam savaşının en kritik günleri yaşanıyor.
Genç Amerikalı asker, memleketteki eşine mektup yazarken itirafta bulunacağı tuttu:
-“Sevgilim, buradaki kadınlar 50 dolar verdiğinde seninle yatıyor. Böylesine para canlısı insanlara daha önce hiç rastlamadım.”
Kısa süre sonra eşinden söyle bir cevap gelir:
-“Sevgilim, sakın onlara 30 dolardan fazla para verme, ben burada ancak o kadar alabiliyorum.”
***
Adam zilzurna sarhoş halde otelin kapısına gelir, kapıda gördüğü apoletli, üniforması sırmalı adama seslenir:
-“Heeey! Bana bir taksi çağır!”
Adam hiddetle:
-“Salak herif görmüyor musun ben kapıcı değil, amiralim!”
Sarhoş şöyle bir durakladıktan sonra:
-“Öyleyse bana bir gemi çağır!”
***
Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:
-“Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!” der.
Teklifi cazip bulan bakkal, “Hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım” diye düşünerek hemen kabul eder.
Emekli albay, ertesi gün sabah sekizden, akşam saat sekize kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar.
Bakkalın sahibi bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir…
Dayanamaz:
-“Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!” diyerek anlaşmayı bozar.
Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar.
Baştan hepsi kabul eder ama gün sonunda hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar.
Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır.
Denetim işi aylar sürer.
Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini “Başüstüne” diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:
-“Yahu arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?”
Manifaturacı hazırola geçip:
-“Albayım, ben emekli başçavuşum.” der
***
Temel askere gitmeden önce çok tembel bir adammış.
Askere gittiğinde de sabah içtimasından kaytarmak için bir ağacın altına oturmuş.
Komutan Temel’i ağaç altında otururken görünce sinirli bir şekilde gelip sormuş:
-“Asker! Sen sivildeyken ne iş yapıyordun bakalım?”
Temel cevap vermiş:
-“İnşaat kalfaluğu yapaydum komitanum” demiş.
-“Peki, yanında çalışanlardan birisi böyle kaytarırsa ona ne ceza verirdin?” Temel cevaplamış:
-“İşine son verup, evine gönderirdim komitanum.”
***
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
-“300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor sultanım…” demiş.
Alparslan önemsemeyerek şöyle cevaplamış:
-“Biz de onlara yaklaşıyoruz.”
?