Hangi çocuk yoktur ki anne babasıyla mutlu mesut yaşamak istemesin? Bir evde bitmek bilmeyen kavgalar varsa, evin tadı tuzu kalmamışsa, evde huzur kaçmışsa, anne bir tarafta baba bir tarafa küs şekilde yaşamaya başlamışsa hele bir de şiddet varsa o evdeki çocuğun sağlıklı büyüyebilmesi neredeyse imkansızdır. Bu yüzden çocuk için böylesi bir evliliği sürdürmek demek çocuğun daha fazla travma yaşamasına neden olmak demektir. Dolayısıyla boşanma kararı, gerektiği durumlarda doğru bir seçenek olacaktır. Ancak boşanma süreci ne kadar sağlıklı yürütülmeye çalışılırsa çalışılsın bu süreçte çocuk kalıcı yaralar alır. O nedenle bu yaraların çocuğu derinden acıtmaması için bu karar çocuğa oldukça dikkatli açıklanmalıdır. 
 
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken ilk konu; boşanma kararını çocuğa anne ve babanın birlikte açıklaması ve bu açıklamaların kesinlikle birbirlerini suçlayıcı üslupta olmamasıdır.Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu ise; boşanma kararının çocukta travmatik etkiler oluşturmaması için, ebeveynlerin çocuğa bunun açıklamasını yaparken nasıl anlatacaklarını çok iyi bilmeleridir.
 
Özellikle 8 yaş altı çocuklarda boşanma kararını somutlaştırarak anlatılmalıdır. Çünkü çocuklar için boşanma ölüm gibi, kurban kesimi gibi, depremler gibi soyut bir kavramdır yani çocuğun 5 duyu organıyla hissedemediği bir kavramdır dolayısıyla boşanmayı anlatırken ebeveynler oyuncaklardan yardım alabilirler ve çocuğa şu şekilde anlatabilirler; “Bu oyuncak anneni temsil etsin yani annen olsun, bu oyuncak da babanı temsil etsin baban olsun, bu oyuncak da seni temsil etsin yani sen ol. Daha sen doğmamışken annen ve baban birbirlerini çok sevdi ve evlendi sonra Allah’tan bebek istediler ve dünyaya sen geldin. Sen de tatlı mı tatlı bir bebektin. Biz seni çok sevdik ve birlikte çok eğlendik. Hepimiz bu evde yaşamaya devam ettik. Ama daha sonra babanla anlaşamamaya başladık. Bir aradayken hep kavga ediyorduk ve kavga ettiğimiz için mutsuz oluyorduk. Bu nedenle ayrılmaya karar verdik. Bundan sonra biz annen ve baban ayrı evde yaşayacağız ve senin bir değil 2 tane evin olacak. Sen de istediğin zaman annenin kaldığı evde, istediğin zaman da babanın kaldığı evde kalabileceksin. Annen ve baban seni sevmeye devam edecek çünkü ayrılmamızın sebebi kesinlikle sen değilsin, sen çok iyi bir çocuksun.” Şeklinde anlatıldığında hem çocuk görerek, dokunarak ve işiterek durumu idrak eder hem de suçluluk hissine kapılmaz çünkü özellikle 3 ila 6 yaş arasındaki çocuklar boşanmanın sorumlusu kendisi olduğunu sanırlar. Ebeveynlerin oyuncaklarla olan bu anlatımı bir kaç defa daha anlatmaları ve çocuğun merak ettiği sorulara cevap vermeleri de onun bu kararı daha kolay kabul etmesi açısından önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, her çocuğun bilişsel gelişimi farklıdır. Normalde 12 yaşın altındaki çocuklara oyuncaklarla bu anlatılabilir fakat çocuk 8 yaşından büyükse ve soyut kavram becerisi gelişmişse oyuncaklarla anlatılmasına gerek yoktur. 
 
Bilişsel gelişimin bir bileşeni olan soyut kavram becerisinin gelişimi de çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Ebeveynler çocuklarının soyut kavram becerisinin ne kadar geliştiğini çocuklarının bir espriyi anlayıp anlayamamalarından ya da ince espriler yapabilmelerinden, bir atasözünün ne anlam ifade ettiğini algılayabilmelerinden ve çocuklarıyla bir fikir hakkında tartışabilmelerinden anlayabilirler.Boşanma, çocuğu derinden etkiler dolayısıyla çocuğun psikolojik problemler yaşaması da yüksek ihtimaldir. Psikolojik problemlerden en çok rastladığımız depresif duygudurum ve içe çekilmedir. Çocuk boşanma sürecinde kendini mutsuz, isteksiz ve karamsar hissedebilir, sosyalleşmeden kaçınabilir, değersizlik düşüncelerine kapılabilir ve kendini suçlama eğilimleri gösterebilir. Boşanmanın üzerinden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen çocuklarda en sık karşılaşılan problemler ise öfke ve stres ile bahsetmede güçlük ve dürtüsellliktir.
 
Cinsiyetin de boşanmanın etkileri üzerinde farkedilir rolü vardır. Dolayısıyla boşanmadan kız çocuğa göre erkek çocuk daha çok etkilenir. Bunun nedenleri arasında başta, kız çocuğunun doğası gereği duygularını dışa aktarması, erkek çocuğuna nispeten daha kolay olmasıdır. Bu da kız çocuğunun çevresinden daha çok psikolojik destek almasını sağlar ve böylelikle bu süreci erkek çocuğuna göre kız çocuk daha kolay atlatabilir. İkinci nedense, küçük yaş grubu velayetinin anne tarafına verilmesi ile erkek çocuk baba rolünden yoksun büyür, bu durum erkek çocuğunun kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir.
 
Bazen şiddetli geçimsizliğe rağmen eşler çocukları için boşanmak istemeyebilir ancak evliliğin sürdürülmesi kararının alınması da boşanma gibi ciddi bir karardır.
 
Çocuğuna değer veren her anne ve baba, kendi aralarındaki ilişkiye de değer vermelidir. Anne baba ilişkisi ne kadar güçlüyse, çocuk da o evde o kadar sağlıklı yetişir. Çünkü bir çocuğa yapılabilecek en büyük iyilik, anne ve babasının birbirine iyi davranması, birbirlerini sevmesi, birbirine saygı göstermesi ve birbiriyle olan mutluluğudur. Anne ve baba arasında yaşanan tüm duygular, çocuğun duygularını da oluşturur. Mutlu bir baba, anneye iyi davranır, mutlu bir anne de, çocuğuna iyi davranır, mutlu çocuk da anne ve babasına iyi davranır yani çocuk sağlıklı gelişim göstererek davranış problemleri göstermez. Çocuk için evliliği sürdürmek isteyen eşler, geçimsizliği sürdürmek yerine problemlerinizi çözmeye çalışmamalılar. Mutsuz bir evliliği sürdürmek o evdeki herkesi mutsuz eder. O nedenle aralarındaki problemleri çözemeyen eşler muhakkak aile terapistine başvurmalı ve ellerinden gelen gayreti gösterdikten sonra çocuklarının sağlıklı büyüyebilmesi için en doğru kararı vermeliler.
 
Çocuklarının boşanma sürecinden en az yara almasını isteyen ebeveynler şunları unutmamalılar;
 
Eşler boşanmış olsa da ebeveynlerin anne babalık rollerinin devam eder.
 
Ebeveynler çocuklarına olan yaklaşımlarında eski eşini ve onun ailesini kötülememeliler. Çünkü hiçbir çocuk anne ya da babası hakkında kötü söz duymak istemez. Duyduğu her kötü söz, çocukta değersizlik hissi oluşturur. Anne ya da babasından birbirlerini kötüleyen sözler işiten çocuk, büyük bir güvensizlik hisseder. Kime güveneceğini şaşıran çocuk ne kendine ne de başkasına güvenemez.
 
Eşlerin yaşadıkları olumsuz duyguların çocuğa yansıtılması çocuğun da bu olumsuz yaşantıdan fazlasıyla etkilenmesine neden olur. Yaşananlar eşlerin arasındadır, çocukla eş arasında değildir. Özellikle “Annen olacak kadına söyle ya da baban olacak adama söyle”diyerek olumsuz söylemlerle çocuk araç haline gelmemelidir.
 
Boşanma sebebinin çocuk olmadığın ebeveynler çocuğa muhakkak anlatmalılar zira çocuk kendini boşanma sebebi olarak görmesin.
 
Boşanma kararına kesin şekilde karar verilmeden önce asla çocuğa bu karar açıklanmamalıdır. Boşanma kararı kesinse çocuğun yaşına uygun şekilde açıklanmalı ve ebeveyn olarak birlikte açıklanmalıdır.
 
Eşler ebeveynlik ilişkilerini ölçülü tutmalılar. Nasıl ki eşlerin birbirlerini suçlayıcı konuşması, birbirleri ile hiç görüşmemesi, aralarındaki inatlaşmaların ve kavgaların devam etmesi çocuğun ruh sağlığının bozulmasına sebep olur; eşlerin hiç ayrılmamış gibi çok samimi olmaları, çok sık görüşmeleri ya da beraber tatile gitmeleri gibi durumları da çocukta kafa karışıklığına sebep olur. Bu durumda çocuk anne babasının yeniden evlenmeleri beklentisi ile sürekli hayal kırıklığı yaşar, anne babasının yeni evliliklerini kabullenemez ve yuva kurma ile ilgili olumsuz duygu ve düşünceler biriktirir.
 
Tüm bunlar çocuğun ruh sağlığı gelişimi için çok önemlidir. Şu da unutulmamalıdır ki çocuğun olumsuz yaşantılarından sadece çocuğun ruh sağlığı etkilenmez, beden sağlığı da etkilenir. Yani çocuk boşanma sürecinde her koşulda travma yaşayabilir ancak ebeveynlerin görevi çocuklarını yaşanabilecek en ufak bir travma ihtimalinden koruyabilmektir. 
 
Son olarak boşanma sürecinin olumsuz etkilerinden korunmak isteyen ebeveynler, çocuk ve aile terapistine başvurmayı asla ihmal etmemeleri gerekir.
Haber Merkezi